Ülkemizde savaşın ve terörün tepeye vurduğu günler yaşıyoruz…

Siyasetimizin tepesinde sürdürülen sapkınlıklar, yurttaşlarımızın çoğunluğu tarafından saygılı bir sessizlik içinde ve şaşkınlıkla izleniyor…

Sanki 'Hiçbir şey otoriteyi SESSİZLİK kadar güçlendiremez…' sözünü kanıtlarcasına, halkımızın saygılı sessizliğinden nemalanarak tepemize çöreklenen otoriteler, yurdumun tepesinden tepesine şahin uçuruyorlar…

Yurdumun Beştepe'sinden Cerattepe'sine, 'doğa' ve 'demokrasi' hoyratça örseleniyor.

'BEŞTEPE' DEĞİL, 'ATATÜRK ORMAN ÇİFTLİĞİ'

Bugünkü siyasetimizin tepesini oluşturan 'Beştepe', son birkaç yıl içinde ortaya çıktı.

Bilindiği gibi bugün Beştepe diye anılan alanda yer alan 'Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ)', 1925 yılında Atatürk tarafından 'Türk tarımına öncülük etmek amacıyla' kuruldu.

AOÇ'nin kuruluşu sırasında Atatürk'ün söylediği şu sözler çok önemlidir: 'Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden yoksundur. Burasını öyle ağaçlandırın ki, kör bir insan dahi yeşillikler arasında olduğunu anlasın…'

Ve kısa sürede Ankara'nın en yeşil alanına dönüştürülen AOÇ,1937 yılında da Atatürk tarafından hazineye bağışlandı.

AOÇ, 1992 yılında 'Birinci derece tarihi ve doğal SİT' olarak tescil edildi.

Ankara'nın en büyük yeşil alanı olan AOÇ arazisi içinde ülkemizin en büyük Hayvanat Bahçesi ile Cumhuriyet tarihimizle ilgili birçok anıtsal yapı yer almaktadır.

Türkiye'nin nadide bir doğal ve kültürel değeri olan AOÇ arazisinde 2012 yılında yapımına başlanan ve halk arasında 'Ak Saray' ya da 'KaçAK Saray' olarak anılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı, ilk günden bu yana kamuoyunda 'hukuksuzlukları, maliyeti ve mimari yapısı' ile tartışılıyor.

Beştepe'ye oturtulan bu sarayın milyarlarca lirayı bulan yapım ve yıllık işletme giderleri 'Cumhuriyet değerlerine' tamamen aykırıdır. Mimarisi ise çağdaş sanat değerlerine hiç uymayan arabesk özellikler taşımaktadır…

Böyle bir ucube yapının, hem 'çağdaş Cumhuriyetimizin simgesi' hem 'Ankara'nın en önemli kentsel yeşil alanı' hem de 'Doğal ve Tarihsel SİT' olan AOÇ arazisi üzerine inadına kondurulması çok düşündürücüdür…

AOÇ'NİN ÖNCESİ, ŞİMDİKİNDEN DAHA DEĞERLİDİR

AOÇ arazisinde yatmakta olan tarihsel, kültürel ve doğal değerlerimiz; bugün üzerine kondurulmaya çalışılan çağdışı yapılaşmalardan daha çok değerlidir.

Çünkü orada oluşturulmaya çalışılan kaçak yapılaşmalar öncelikle 'doğaya ve yeşile büyük zarar vermektedir.'

O kaçak yapılaşmalar 'Atatürk'ün vasiyetine ve anısına saygısızlıktır…'

Daha da önemlisi Beştepe'de oluşturulmaya çalışılan antidemokratik yapılanma; 'Cumhuriyet ve demokrasi değerlerine tamamen aykırıdır.'

Sözün özü, Beştepe zihniyeti 'otoriter başkanlık' derdinde… Duyarlı yurttaşlarımız ise 'doğal ve demokratik değerlerimizi korumak ve geliştirmek' derdindedir.

ARTVİN'İN ÜSTÜ, 'ALTIN'DAN DAHA DEĞERLİDİR

Artvin'in Kafkasör Yaylası'ndaki Cerattepe'de, 'Cengiz Holding ve Eti Bakır AŞ' tarafından sürdürülen 'altın ve bakır çıkarma' işlerine karşı, yöre halkı günlerce süren kitlesel bir direniş gösterdi.

Cerattepe'de günlerce polisin ve jandarmanın copuna, gazına ve tazyikli suyuna karşı 'doğasına sahip çıkan' Artvinlilerin kazanımı çok önemlidir.

Bu direnmenin,'halkın anasına saygısızlık yapan' ve 'devlet yetkilileriyle iç içe girmiş' bir adamın sermaye grubuna karşı olması, kazanımın önemini daha da arttırmıştır…

Cerattepe olayı şu başlıklar altında özetlenebilir:

· Cerattepe'nin o güzelim doğası hoyratça tahrip edilerek çevre dengeleri bozulmuştur. (Bu bağlamda Cerattepe katliamı, Taksim ve AOÇ katliamlarına benzemektedir…)

· Cerattepe'de yerel halkın istemleri yok sayılarak, demokrasi değerleri yıpratılmıştır.

· Güvenlik güçleri halka karşı hukuksuz ve orantısız güç uygulayarak, çağdaş sosyal devlet anlayışını zedelemiştir…

CERATTEPE'DE HALK KAZANDI

Yöre halkı temsilcileriyle yaptıkları son görüşmeden sonra Başbakanın açıklamasına göre, 'mahkeme (Danıştay süreci) sonuçlanasıya kadar maden şirketinin çalışmaları durduruldu.'

Öncelikle bu kazanımın halkın kararlı direnişinin önemli bir sonucu olduğunun altının çizilmesi gerekiyor.

Bu direnişin ön saflarında yer tutan 'yağmur yürekli gençlerin ve kadınların' özellikle alkışlanması gerekiyor.

Kazanımın kalıcı olabilmesi için ise 'Maden şirketi sahayı hemen boşaltmalı' ve 'Artvin'e yığılan güvenlik güçleri geri gönderilmelidir.'

Çünkü mesele 'üç beş ağaç değil, doğal ve demokratik bir yaşam' meselesidir.

Ve bu mücadele, 'doğal yaşamın yeşilini sevenlerle, doların yeşilini sevenlerin mücadelesidir…'

Cerattepe olayına bir de Nazım'ın dizelerinden bakalım:

'İşte böyle Laz İsmail,/ Mesele esir düşmekte değil. /Teslim olmamakta bütün mesele…!'

Bir bilge, 'Sevgisizlik, bu dünyadaki tüm sorunların kaynağıdır ve en tehlikeli bulaşıcı hastalıktır…' diyor.

Sevgisizliğin ve şiddetin değil, mutluluğun bulaştığı bir ülkede ve dünyada yaşamamız dileğiyle…

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…