'KUVÂY-I MİLLİYE'

HAZIRLAYAN: DOÇ. DR. YAĞMUR SAY


Yeni Bir Ruh

1919 yılı, Mayıs ayının son Cuma günü, Ayvalık Mıntaka Komutanı Ali Çetinkaya'nın 56. fırka komutanına durumu bildiren telgrafı, yeni bir ruhun dile getirilişiydi ; ' Alayın her ferdi demirden bir kale gibi yerinde sabittir. Her türlü hıyanet hareketine karşı koymaya hazırdır. Büyük bir kahramanlık ve fedakarlık duygusu ile dolu olan alayım ve bölgem içinde bulunan memleket çocukları adına durumu bildiririm efendim'.
Efeler-Zeybekler tarih sahnesine çıkmıştı. Gönüllüler o kadar çoktu ki silah yetişmiyordu. Bu yepyeni bir anlayış, güçlü bir ruhtu. Esirliği medeniyetsizlik, vahşilik ithamlarını reddeden taptaze ruhun adı ; 'Müdafaa-i Hukuk' ruhuydu. Her türlü devrimci kuvvetin ve müessesenin özü olan bu ruh İzmir'in işgalinden itibaren memleketin her tarafında birlik ve özdeşliğin ifadesi olmuştur. Kuvay-ı Milliye'yi harekete geçirmiş olan itici güç ; Müdafaa-i Hukuk ruhu olmuştur. Damat Ferit'le Namık Kemal zihniyetleri arasındaki fark neyse, Müdafaa-i Hukukçu olmakla olmamak arasındaki fark da o idi.
Milli, bağımsız, iç ve dış kuvvetlerin baskısından ve vesayetinden kurtulmuş bir devletin kurulması, Türklerin millet olarak kurtulması demekti. Türk Devrimi bu idealin Anadolu'da harekete geçmesiyle, benlikleri sarsmasıyla başladı. İzmir'in işgali uzun sürebilecek bu oluşu, alabildiğine hızlandırdı.
Mustafa Kemal, İzmir'in işgalinden 4 gün sonra Samsun'a çıkmıştır. Bu başlangıç, milli bir dayanışmanın, tehlikeler karşısında 'Ben Varım' demenin kesin ifadesiydi. Mukaddesatını, manevi değerlerini bizzat kurtarmaya karar vermiş olan bir milletin yarattığı bir hareketti bu. İstanbul Hükümeti uzun zaman önce Türk Milletinden kopmuştu. Hükümetin savaşamamasına karşılık millet savaşa hazırdı. Öyleyse Hükümet, Milleti temsil etmiyordu artık. Bu gerçeği kabul etmemek, görmemek, inkar etmek Atatürk'e göre ; 'Hasis ve tehlikeli bir zihniyettir. Milletin kaderiyle alay etmektir.'
Mustafa Kemal, Samsun'dan Amasya'ya doğru zorlu coğrafyaları aşarak ilerlerken Amasya Tamiminde ilk gerçekçi ve kesin prensipleri ortaya koymaktaydı ; 'Memleketi, yine memleketin azmi ve kararlılığıyla kurtarmak'. Bu gerçek İstanbul hükümetince görülememişti. Kurtuluş hareketinin, İstanbul Hükümetince hesaplanamadığının delili Heyet-i Temsiliye ile Saray arasındaki telgraf düellosundan kolayca anlaşılmaktadır. Mustafa Kemal bu durumu TBMM'nin açış oturumunda daha 'başkan' seçilmeden önce anlatmaktadır.
İstanbul, onu Anadolu'ya gönderdiğine pişman olmuştu. Dönemin Harbiye Nazırı yalvarır gibi çektiği telgrafta Mustafa Kemal'i geri çağırmaktadır. Bu telgraf, bir hükümetin ne kadar küçüldüğünü ve kompleksler içinde bunaldığını göstermesi açısından ibret vericidir. Harbiye Nazırı şöyle demektedir; 'Ne olacağımız henüz belli değil, tek teselli noktası odur ki İtilaf Devletleri'nin fikirleri Türkler lehine az çok değişmiş görünüyor. Birkaç ay önce Türklere barbar ve kabiliyetsiz diyenler, şimdi zavallı, mazlum, muhtaç diyorlar. Bu, olumlu bir durumdur. Mustafa Kemal Paşa'ya tavsiye, düşmanlar sizi ele geçirebilirler, bizi de ortadan kaldıracaklardır. Hemen İstanbul'a dönmenizi tavsiye ile dostluk ve vatan görevi yapmaktayım'.
Mustafa Kemal Paşa'nın telgrafa verdiği cevap Sivas yoluyla Erzurum'a geçmek olmuştur. Çektiği cevabi telgrafta şu satırlar okunur ; ' Beni düşmana teslim etmekle hükümet ikinci bir hıyanete vesile olacaktır. Sizlerin de milli kurtuluş hareketine katılmanız yerinde olur'.
'Türk vatanında milli bir kudret görülüyorsa bu, felaketlerin uyandırdığı milletin aklından ve yüreğinden doğmuştur. Eğer memleketin selameti şahsımın çekilmesine bağlı olsaydı, kayıtsız ve şartsız hiç kimseye bir ümit ve istekle bağlanmaya tenezzül etmeyerek, nefsimi kurban etmek kadar vicdani ve basit bir şey olamazdı. Doğu vilayetlerinin galeyan halinde bulunan halkı arasından çıkıp dönmek teklifini kabulde kendi irademi kullanmaktan manen ve maddeten memnu bulunuyorum'.



İlk Milli Mücadele Hareketleri

16 Mayıs 1919'da Urla, Seferihisar, Çeşme'yi 21 Mayıs'ta Menemen'i işgal eden ve girdiği her yeri yakan, yağma eden Yunan ordusuna karşı Türk Milleti yer yer ayaklandı.
İzmir'in işgali üzerine 16 Mayıs'ta Bandırma vapuruyla yola çıkan Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919 tarihinde Ordu Müfettişi olarak Samsun'a çıktı. 21 Mayıs'ta Manisa işgal edildi. Camiler meyhaneye çevrildi. Çok şiddetli mezalim yaşanıyordu. 21 Mayıs'ta Venizelos'un bir telgrafı ile Ayvalık'ı işgal etmek üzere hareket eden Yunan ordusu Ayvalık'ta 172. Piyade alay Komutanı Ali Çetinkaya'nın direnciyle karşılaştı. Düşmana 29 Mayıs'ta ilk kurşun burada atıldı. Bir zabit ve birkaç nefer burada şehit oldu. 9 Haziran 1919 Akhisar, 14 Haziran Bergama işgal edildi. 5 gün sonra Akhisar'ı korkarak tahliye ettiler. İlk karşı koyma emrini veren 14. kolordu Komutanı Yusuf İzzettin'di. Yunanlılar Bergama'dan Cemal Bey'in müfrezesi tarafından atıldı ise de Bergama'yı Yunanlılar tekrar işgal etti ve Menemen'de katliamlar yapıp, Kaymakamı şehit ettiler. Akhisar'da 61. Fırka Komutanı Miralay Kazım Özalp Başkomutanlığında Milli Kuvvetleri kuruldu. Halk, bu milislerin maaş ve yiyeceğini temin ediyordu. İlk müfrezeyi Manisalı Karaosmanzade Halit Paşa kurmuştu. Ancak, Rumların tuzağına düşerek kendi çiftliğinde 7 Temmuz 1919 gecesi şehit oldu. Kazım Özalp, Vasıf Çınar, Hamdi, Halim beylerin teşvikiyle Ayvalık, Soma, Kırkağaç, Akhisar, Balıkesir, Sındırgı, Bandırma, Gönen, Burhaniye Redd-i İşgal temsilcileri 31 Temmuz 1919 da Balıkesir'de toplandı. Vatanı müdafaaya ve kurtarmaya karar verildi. İzmir'e zahire yollanmaması, asker toplanması, Yunanlılarla müzakere yapılmaması, işgalin protestosuna karar verildi. Ayrıca, 'İzmir'e Doğru' adıyla da bir gazete çıkarıldı.
17 Mayıs'ta İtalyanlar Söke'yi, Yunanlılar Urla, Çeşme, Seferihisar'ı işgal etti. İstanbul Hükümeti ; 'İşgali sabır ve sükunetle karşılayın, barış konferansında hakkımızı alacağız' diye halkı oyalamakla meşguldü. Aydın, düştü. Ödemişteki silahlar halka dağıtıldı.
25 Mayıs'ta Bayındır, Tire işgal edildi. Ödemiş'te Hamit Şevket İnce, bir milis kuvvetleri oluşturdu ise de mukavemete rağmen Ödemiş ve Nazilliye'de düşman girdi. Çine'de Efe-Zeybeklerden bir Milis taburu oluşturuldu. Yörük Ali Efe, düşmana katılma teklifini reddetti. Malkoç Köprüsünde Yörük Ali, Zeybekler taburuyla düşmana baskın yaparak bir çok silah aldı. Düşman korkudan Nazilli'yi boşalttı. Yunanlılar Aydın tarafına yürüdüler. Burada bir teşkilat yoktu. İşgal üzerine Çine'de bulunan Kuvay-ı Milliye Isparta ve Muğla'ya kadar genişledi. Yörük Ali Efe Zeybekleriyle baskınlar yapıyordu. Bu bölgelerdeki durum İstanbul Harbiye Nezareti'ne bildirilmesine rağmen hiçbir cevap alınamıyordu. Yunanlılar Nazilli'yi yağmaladıktan sonra, milli kuvvetlerin 3 gün süren hücumuna dayanamayarak Aydın'ı tahliye ettiler. Ancak 3 gün sonra Yunanlılar daha büyük bir kuvvetle Aydın'ı 3 Temmuz 1919'da yeniden işgal ettiler.
Menderes istikametinde toplanan Kuvay-ı Milliye Komutanı Demirci Mehmet Efe, 200 Zeybekle ve Aydın yöresi Kuvay-ı Milliye Komutanı Hacı Şükrü Bey Yunanlıların ilerlemesini durdurdular. Bu defa Yunanlılar, 20 Mayıs 1920'de Turgutlu kasabasını işgal ettiler. Bu arada Salihli ve Bozdağ'da Kuvay-ı Milliye gücü kuruldu. Mestan Efe, köylülerle birlikte Yunanlılara ciddi baskınlar yapmaktaydı.
Atatürk, kongreler ve İstanbul Hükümeti ile uğraşırken, düşmanı 16 Mayıs 1919'dan, 22 Haziran 1920'ye kadar 'Milli Çeteler' oyaladı. Bu arada TBMM'nin kurulmasıyla Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal imzasıyla Nazilli'de Miralay Refet, Bursa'da Ali Fuat Paşa ile Balıkesir'de Miralay Kazım Özalp'a birer telgraf çekerek, başına buyruk çalışan bu kuvvetleri bir kumanda altında topladı. Bu arada, Yunan Mezalimi için istenen Uluslararası Hukuk Komisyonları sözde raporlar verdiler, mezalimi tespit ettiler ancak işgal durmadı. Yunanlılar, büyük hazırlıklar ve 13. Fırka ile taarruza geçerek 22 Haziran 1920'de Soma, Akhisar, Balyanbolu'yu işgal ettiler. Düşman Aydın Cephesinde 23 Haziran'da taarruza geçerek Milli Kuvvetlerin cephane azlığından faydalanarak ilerledi.
25 Haziran 1920'de Batı Cephesi Komutanlığı bütün idareyi ele alarak, düşman Kütahya, Eskişehir'e kadar ilerledikten sonra durdurabildi.



Kuvay-ı Milliye'nin Doğuşu ve Gelişimi

Batı Anadolu'da fiilen ilk Kuvay-ı Milliye oluşumu Ödemiş'te kurulmuştur. İzmir'in işgali üzerine buradaki 56. Tümen dağılmış ve tümene bağlı subay ve erler çeşitli yönlere kaçmışlar, bu arada topçu ve uçak subaylarından 27 kişi ile 68 er dağınık olarak 16 Mayıs akşamı Tire'ye gelmişlerdir. Bu subaylar, halktan silahlı kuvvetler oluşturarak, işgale karşı durmak için bazı teşebbüslerde bulunmuşlardır. Fakat Tire'ye hakim olan hava, böyle bir harekete elverişli değildir. Aksi takdirde ilk Kuvay-ı Milliye'yi kurmak şerefi, Tirelilere ait olacaktır. Subayların girişimi Tire'de büyük bir tepki uyandırır. Belediye Reis Vekili Abdülkadir imzası ile Aydın'da 57. Tümen Komutanına çekilen 18 Mayıs tarihli telgraf bu tepkiyi izah etmektedir ;

'İzmir civarından ric'at etmiş ve Binbaşı Aziz Bey kumandasında 25 kadar zabitanla 50 kadar efrattan mürekkep bir kuvvet vardır. Memleketi ihtilale vermek için buradan hareket etmiyorlar. Müslim ve Gayr-ı Müslim bi'l-cümle ahali heyecandadır. Bunlar hakkında yapılacak muamelenin seri'an icrası ahali namına rica olunur'.

Tire Şube Reisi Vekili Yüzbaşı Mehmet de aynı gün Fırka Komutanına çektiği telgrafta şöyle demektedir ;

'17 Mayıs 1919 tarih ve 9538 numaralı teldeki meal buradaki kıtaata tebliğ edildi. Bu kıt'a-i askeriye'nin bir kısmı fırkanıza iltihak etmek üzere bugün hareket etmiştir ve bir kısmı da burada kalmıştır. Her ne kadar asayiş temin edilmişse de burada kalan bu kısım asker ve zabitanın memleketin ihtilaline sebebiyet vermek teşebbüsünde bulunduklarını gören memleket halkı bunların buradan hemen aldırılmalarını talep etmekte olduklarından haklarında yapılacak muamelenin sür'at-i iş'ar-ı ehemmiyetle maruzdur'.

Tümen komutanı bu telgrafa verdiği cevapta, Tire'de toplanan askerden bir bölük oluşturulmasını, fazla subaylar ile Topçu Binbaşı Aziz Bey'in, Aydın'a gönderilmelerini bildirmiştir. Aziz Bey Aydın'a gelmiş ve orada kalmıştır. Fakat subaylardan bir kısmı Aydın'a uğramadan daha gerilere gitmiş, erler de firar ettiğinden bölük oluşturulamamıştır.
Ödemiş'te durum daha başkadır. Burada milli bir hareket yaratılması güç olmayacaktır. Ödemiş Şube Reisi Ali Rıza Bey, 24 Mayıs tarihli telgrafla 57. Tümen komutanından, bir işgal vuku'unda Ödemiş dereboyundaki silahların ve cephanelerin ne yapılacağını sormuştur. Tümen komutanı verdiği cevapta şöyle demektedir ;

'Köylüler silah talebinde bulunacak olurlarsa, husus-u mezkur Kaza Kaymakamı ile gizlice müzakere edilerek mahrem tutulmak şartıyla mezkur silahların köylülere tevzii, buna imkan yoksa kapakları çıkartılarak sizden başka kimsenin bilemeyeceği bir yere gizlemek matluptur'.

Söz konusu silah ve cephane; 1600 kadar muhtelif cins piyade tüfeği, 225 sandık piyade cephanesi ve 5000 atım civarında topçu mermisinden ibarettir. Şube reisi en yakın amirinden gerekli talimatı almıştır. Kaza Kaymakamı Bekir Sami Bey de, bağlı olduğu makamdan bir işaret beklemektedir. Dahiliye Nazırına şu telgrafı çeker ;

'Yunanlılar güzel İzmir'i işgal ettiler. Kafi kudret ve kuvvet ve imanımız vardır. Emrinizi makine başında bekliyorum'.

Bu telgrafa, 'Talimatı Validen alınız' cevabı verilir. Fakat cevabı telgrafın altında 'Dahiliye Müsteşarı Timolyon' imzası vardır. Üstelik İzmir işgal edilmiş ve vilayetle irtibat kesilmiştir. Kaymakam, Dahiliye Nazırına telgrafla yeniden başvurarak şöyle demektedir ;

'Ben Timolyon adında bir müsteşar tanımıyorum. Sizin imzanızla emir bekliyorum.'

Dahiliye Nazırı'nın imzasıyla gelen emirde de talimatın validen alınması tavsiye edilmektedir. Kaza Jandarma Komutanı Yüzbaşı Tahir Fethi, Şube Reisi Ali Rıza ve Kaymakam Bekir Sami Beyler endişeli ve silahlı bir harekete hazır bir psikoloji içindedirler. Kazanın bu üç ileri geleni ne yapacaklarını araştırırken, Ödemiş'e birbirini takip eden iki kişi gelir. Biri Albay Bekir Sami Bey'in emir subayı Yüzbaşı Rasim, Diğeri Hamit Şevket (İnce)'dir. Yüzbaşı Rasim, Aydın'a, 57. Tümen Komutanına Bekir Sami Bey'in bir emrini götürmektedir. Hamit Şevket ise, İstanbul'dan gelmektedir ve Bandırma vapurunda rastladığı Albay Bekir Sami Bey'le görüşmüştür. Batı Anadolu'nun Türk olduğunu ispat maksadıyla İstanbul'da hazırlanmış nüfus istatistik cetvellerini dağıtacaktır. Albay ile yaptığı görüşmelerinde, memleketi olan Ödemiş'te işgale karşı direnç için teşkilatlanılması gereğine inanmaktadır. Rasim ve Hamit Şevket Beylerin gelmeleri Ödemiş'i canlandırır. Artık Kaymakamı, Şube Reisi, Jandarma Komutanı ne yapacaklarını bilmektedirler. Öte yandan 25 Mayıs'ta Bayındır'ın, 28 Mayıs'ta Tire'nin Yunanlılar tarafından işgaliyle Ödemiş çok yakından tehdit edilmektedir. Her iki kasaba da direnç göstermemiş, hatta Yunanlılar işgal için davet edilmişlerdir. Jandarma Komutanı Tahir Fethi, Ödemiş deposundaki 1600 silahı, mücadele için teşvik edilen halka dağıtır ve teşkilatlanmaya başlar. Kazada ve çevresinde bu işe yatkın ve istekli görünen, silah alan şehirli, köylü ve efelerden çoğu, gerçekten düşman karşısına çıkmak niyetinde değildir. Nitekim bu kadar silah dağıtıldığı halde, ancak 120 kişilik bir kuvvet oluşturulabilmiştir. Diğerleri silahları alıp gözden kaybolurlar. Bu küçük milis kuvvetine 'Kuvay-ı Milliye' adı verilir. Komutanlığını da Tahir Fethi Bey üstlenir. Ödemiş Kuvay-ı Milliyesi, 25- 29 Mayıs arasında, yani 5-6 gün içinde kurulmuştur. Milli müfrezenin kurulduğu ilk günlerden birinde Ödemiş'ten kalkan tren, şehrin yakınında durdurulur. Ödemiş'in Türk ahalisinden bir kurul, trene bindirilerek Bayındır'daki Yunan Komutanı Çavelas'a gönderilir. Heyet Çavelas'a Yunanlıların ileri hareketi halinde, Ödemiş ilerisinde toplanmış olan milli kuvvetlerin, işgal kuvvetlerine ateşle karşı koyacaklarını, kan dökülmesine neden olmamak için, Yunanlılarla barış yapılıncaya kadar Ödemiş'i işgale teşebbüs etmemelerini bildirir. Çavelas, bu uyarıları dikkate alır. Durumu İzmir'deki komutanlığına haber verir. İzmir İşgal Komutanlığı, bunun üzerine hemen Bayındır'a bir tabur daha sevkederek, Ödemiş'in işgalini emreder. Takviye edilen Çavelas, 30 Mayıs'ta kuvvetli iki taburunu Ödemiş yönünde harekete geçirir. Jandarma Komutanı Tahir Fethi komutasındaki Ödemiş Kuvay-ı Milliyesi, Ödemiş'in 10 km. kadar batısında ve Bayındır yolu üzerindeki Hacı İlyas sırtlarını tutar. Bu milis kuvvetinin belkemiğini efeler oluşturmaktadır. Kuvay-ı Milliye'nin ilk muharebesi burada, Hacı İlyas'da olur. 5 saat kadar süren bu muharebede, Kuvay-ı Milliye tutunamayacağını anlayarak Ödemiş'e, sonra daha gerilere çekilmiş ve 1 Haziran da Ödemiş Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Ancak milli kuvvetlerin 2 şehit, 20 kadar yaralıdan oluşan kayıplarına karşılık, Yunanlılar bir hayli kayıp vermişlerdir.
Batı Anadolu'da, Kuvay-ı Milliye'nin çok önemli merkezlerinden biri de Alaşehir'dir. Birçok önemli olaylara sahne olan Alaşehir, ne yazık ki savunulmadan düşmana terkedilecektir. Alaşehir eşrafından Mustafa Bey, birkaç gün çaba gösterdikten sonra, şehirdeki subayların da yardımı ile Alaşehir Kuvay-ı Milliyesini 30 Mayıs'ta kurmayı başarır.
O gün askeri depodan 200 silah çekilerek gönüllülere dağıtılır. Hapishanede bulunan bu işe yarayacak mahkumlar da müfrezeye katılmak üzere serbest bırakılırlar. Maliyedeki askeri tahsisat Kuvay-ı Milliye'nin emrine verilir. Bu sırada Yunanlılar henüz Turgutludadırlar. Ege kıyılarında Gediz Vadisi boyunca doğuya uzanan yol üzerinde, Manisa, Turgutlu ve Salihli'den sonra Alaşehir'in tehlikeye düşeceği kesindir. Bu nedenle Alaşehirliler düşmanı Salihli'nin Batısında karşılamak istemektedirler. Haziranın ilk haftasının son günlerinde Yunanlıların, Doğuya sarkmaya başlamaları, Alaşehir Kuvay-ı Milliyesini harekete geçirecek ve ilk müfreze 7 Haziran'da Salihli'ye hareket edecektir. 57. Tümen karargahının Çine'ye çekilmesinden ve Albay Şefik Bey'in kendine gelmesinden sonra Aydın bölgesinin Kuvay-ı Milliyesi de kurulabilmiştir. Tümen Komutanı Çine'de, mücadeleye isteksiz ve cesaretsiz bulduğu 175. Alay Komutanını görevden uzaklaştırıp, yerine Söke'deki 135. Alay Komutan yardımcısı Binbaşı Hacı Şükrü Bey'i vekaleten tayin eder. Bu gibi işler için gerekli özelliklere sahip olan bu binbaşının, Aydın bölgesine gelmesi Kuvay-ı Milliye'nin doğmasında ve büyümesinde son derece önemli bir olaydır. Öte yandan Albay Mehmet Şefik, Çine'ye yakın bir köyde oturan ünlü eşkıyalardan Yörük Ali Efe'yi ve arkadaşı Kıllıoğlu Hüseyin Efe'yi bir subayın aracılığı ile davet ederek, Yunanlılara karşı savaşa teşvik eder. Bu suretle Aydın bölgesinin ilk Kuvay-ı Milliyesi de Yörük Ali Efe'nin komutasında kurulmuş olur. Albay Şefik Bey, Yörük Ali Efe'ye silah, cephane ve iki yedek subay verecektir. Denizli Mutasarrıfı Faik (Öztırak) Bey'in ve Askerlik Dairesi Reisi Albay Tevfik Bey'in çabaları ile bu bölgede de Kuvay-ı Milliye teşkilatlanması yapılmış ve Denizli-Nazilli arasında Sarayköy'de ordu birlikleri ve milis kuvvetleri tarafından bir cephe oluşturulmuştur. Denizli'de yedek subaylar bir müfreze halinde toplanırlar. Polis komiserliğinden ayrılma Hamdi Bey komutasında ayrıca 70- 80 kişilik bir milli kuvvet daha oluşturulur. Sarayköy'de Molla Bekir adında bir köylünün gayreti ile ayrı bir Kuvay-ı Milliye oluşturulacaktır. Denizli ve Batısında Kuvay-ı Milliye'nin ve cephenin oluşturulması 6- 20 Haziran tarihinde tamamlanarak, düşman ileri hareketini önlemeye hazır hale getirilir.
Balıkesir bölgesinde Kuvay-ı Milliye'nin kurulmasına 61. Tümen Komutanı Albay Kazım (Özalp) Bey ile Ayvalık'taki 172. Alay Komutanı Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey önayak olmuşlardır. Yarbay Ali Bey, Ayvalık'a Yunanlılar çıkmadan önce çevre halkı, milli kuvvetler oluşumu için teşvik etmiş ve gerekli hazırlıkları yapmıştır. 28 Mayıs'ta Ayvalık'ı işgale yeltenen Yunanlılar ile savaşarak, Yunan işgaline karşı Türk ordusunun ilk direnmesini göstermiş olan Ali Bey, düşmana silah ve cephane kaptırmadan alayını geri çekmiş ve Yunan işgalini Ayvalık'ta lokalize etmiştir. Bu bölgenin milis kuvvetleri 28 Mayıs'ta yavaş yavaş toplanmaya başlarlar. Haziranın ilk haftasında Ayazment, Murateli, Gömeç, Burhaniye, Kozak ve çevre köylerden gelen gönüllülerden 150 kişilik bir milis kuvveti oluşturulur. Ali Bey, bu milis kuvvetine 3 yedek subay verir. Milis komutanı Ayazmentli Niyazi Bey'dir. Ayvalık'ın işgali üzerine Balıkesir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de, Yunan işgaline karşı bazı teşebbüslere girişir. İzmir tarafından gelen Yunan işgal kuvvetleri ise, bu sırada Manisa- Akhisar yolunun yarısına kadar ilerlemişlerdir. Akhisar'ın işgali an meselesidir. 14. Kolordu Karargahı Bandırma'ya nakledilmiş ve Kolordu Komutanı Yusuf İzzet Paşa da Balıkesir'e gelmiştir. Bütün şartlar uygun olduğu için Haziranın ilk haftasında, Balıkesir Kuvay-ı Milliyesi de kurulur. Yüzbaşı Kemal (Balıkesirli Kemal Paşa) komutasında oluşturulan bu müfreze, Balıkesir'deki alaydan alınan 20 er ve 150 kadar gönüllüden oluşmaktadır. Kuvay-ı Milliye'nin Yunanlılara karşı ilk muharebesi, 30 Mayıs'ta Ödemiş'in Batısında yapılır. İkinci muharebe 14- 15 Haziran da Bergama'da olacaktır. Yunanlılar tarafından işgal edilmiş olan Bergama'yı kurtarmak için bu bölgenin milis kuvvetleri, bazı askeri birliklerin de takviyesi ile Bergama'ya baskın şeklinde taarruz ederek, Yunanlıları bozguna uğratır. Bergama bu suretle Yunan işgalinden kurtulan ilk şehir olacaktır.
Aydın cephesinde, Kuvay-ı Milliye, Yunanlıların demiryolu güzergahında bulunan küçük müfrezelerine, çeşitli baskınlar vererek düşmanı taciz etmektedir. Bu cephede de Aydın'ı kurtarmak için, oldukça büyük bir kuvvetle bir taarruz hazırlanıp, Binbaşı Hacı Şükrü'nün komutasında çeşitli milis kuvvetlerinin ve ordu birliklerinin katılımı ile Aydın'a 28 Haziran'da taarruz edilir. 2 gün süren kanlı muharebelerden sonra Aydın da Yunanlılardan kurtarılacaktır.
Bergama baskını, Aydın bölgesindeki Kuvay-ı Milliye'nin, Yunan müfrezelerine yaptıkları baskınlar ve nihayet Aydın'a karşı taarruz hazırlığı, Yunan işgal komutanlığını büyük bir endişeye sevketmiştir. Bu endişe ile Aydın taarruzundan önce Nazilli boşaltılır. Nazilli'nin boşaltılmasından bir iki gün önce Yunan işgal kuvvetleri komutanlığının, 'fevkalade komisere' yazdığı rapor, bu endişeyi açıkça göstermektedir ;

'İşgale karşı müthiş mukavemet hazırlıkları yapıldığını mevsuken haber alıyorum. Şöyle ki;
  1. Bandırma, Soma, Kırkağaç, Akhisar mıntıkalarında çeteler hazırlanmaktadır. Bandırma merkez ittihaz edilmiş olup, burada silahlı iki bin asker ve 6-8 bin çete bulunuyor.
  2. Denizli'de Hükümet iskat edilmiş, asiler Sarayköy köprüsünü tahribe hazırlanıyor. Tehlike mühim, asayiş berbattır.
  3. İsyan Söke mıntıkasına da sirayet etmiştir. 500'den fazla askeri erat, asilere iltihak ederek katliam ve yağmaya hazırlanmaktadır.
  4. Selçuk- Aydın hattı üzerinde kıtalara her gün tecavüz ediyor. Aydın- Nazilli hattında kuvvetler mevcut ise de, bu kıtalar emniyetini temin edememektedir. Tedbir alınmazsa tehlikelidir'.
Nazilli'nin tahliyesine, bu rapor üzerine izin verilmiştir. Yunan işgal kuvvetleri komutanlığının 21 Haziran tarihli bir raporunda da, o sırada Paris'te bulunan Başbakan Venizelos'a şu bilgi verilmektedir ;

'Tam bir Türk seferberliği ve kuvvetli bir Jön Türk Teşkilatı karşısında bulunuyoruz. Her taraftan taarruza maruz kalarak, her gün bir miktar arazi terk etmeye mecbur oluyoruz. Şayet derhal kafi miktarda kuvvet, hiç olmazsa bir tümen gönderilmeyecek olursa, pek yakında İzmir tehdit altında bulunacaktır. Bundan başka Türk teşkilatının merkezlerine karşı tedbir ittihazına serbest bulunmamız şarttır. Nieder '.

Yunan Komutanı, Türk kuvvetlerini çok abartılı olarak 40 bin kişi olarak göstermektedir. Halbuki o günlerde, ordu kıtaları da dahil, Yunanlıların karşısında 6000 silahlı Türk bile yoktur. Top adedi de çok abartılıdır. Türk kuvvetlerinin elinde Yunanlıların iddia ettiği gibi 47 adet top değil, bu kadar makineli tüfek bile mevcut değildir. Bir hafta sonra başlayacak olan Aydın taarruzunda sadece 4 top kullanılmıştır. Bu açıklamalar ve raporlar, Kuvay-ı Milliye'nin 30 Hazirana kadar geçen faaliyetlerinin, Yunanlılar üzerindeki yıkıcı psikolojik etkisini göstermesi açısından önemlidir. Kuvay-ı Milliye günden güne gelişmiş, müfrezelerin adedi ve kadrosu genişlemiş, cephelerin sevk ve idaresi belli bir düzene sokulmuştur. Haziran ve bunu takip eden aylarda, Demirci Efe ve Çerkez Ethem de sahneye çıkarak, küçük müfrezeleri komutaları altına alarak, büyük çapta Kuvay-ı Milliye Birlikleri vücuda getirmişlerdir. Yunanlılar ise, 1919 Haziran ayından 1920 Haziran ayına kadar geçen bir yıllık dönemde, bulundukları yerleri elde tutmakla yetineceklerdir.

Ne Mutlu Türk'üm Diyene!
Editör: TE Bilisim