Günümüzün en önemli gıda hammaddelerinden biri...
İnsanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle 'üretilmeye' başlanmış...
O döneme kadar avcı ve toplayıcı olarak karnını doyuran insan, buğdayın keşfiyle birlikte tarıma, yani yerleşik hayata geçiyor...
Anavatanı,
Urfa Harran ve Göbeklitepe civarı olduğu biliniyor...
Ardından Mezopotamya topraklarından Akdeniz'in doğu kıyılarına kadar olan bölgeye yayılıyor...
Ve bugünlere kadar geliyor...

İnsanoğlunun en büyük korkularından biri açlık...
Yani kuraklık ya da başka bir tür doğa felaketi nedeniyle yeterince üretim yapamamak...
Bizim gibi toplumlarda ise,
Bunun diğer bir anlamı yiyecek ekmek bulamamak...
Yani açlık...
Bir diğer büyük korku ise susuzluk...
Zaten su,
Hem tarım hem de insan için olmazsa olmaz...

Türkiye uzun yıllar boyunca,
Kendi kendini doyurabilen 6-7 ülkeden biriydi...
Hatırlıyorum da,
Buğday ithal etmeye başladığımızı ilk duyduğumda çok şaşırmıştım...
Bunun mevsim şartları gereği olduğunu düşünmüştüm...
Ama yanılmışım...
Ardından mercimekten nohuda, pirinçten mısıra kadar neredeyse ithal etmediğimiz hiç bir tarım ürünü kalmadığını öğrendik...
Önce şaşırdık,
Sonra alıştık...
Para verip almak, üretmekten çok daha kolaydı...
Hükümetler de hep bu kolay yolu seçtiler...

Gelelim buğdaya...
Neden derseniz,
Türkiye olarak ithal ettiğimiz buğdayın yüzde 90'nını Rusya ve Ukrayna'dan alıyoruz...
Yüzde 78'ni Rusya'dan, yüzde 12 Ukrayna'dan alıyoruz...
2021 yılında kendi topraklarımızda ürettiğimiz buğday miktarı 17 milyon 650 bin ton...
Dış ülkelerden ithal ettiğimiz miktar ise 6 milyon 466 bin ton...
İşte bu 6 milyon 466 bin ton buğdayın yüzde 90'nını Rusya ve Ukrayna'dan ithal ediyoruz...
Yıllık buğday ihtiyacımız 24 milyon ton civarında...
Rusya 2012-2013 döneminde 37 milyon 700 bin ton buğday üretimi yaparken, bu miktarı bir yıl sonra 52 milyon, bir sonraki yıl ise 59 milyon tona çıkarmış...
2017-2018 döneminde 85 milyon 100 bin ton...
2020-2021 dönemi üretimleri ise 85 milyon 900 bin ton...
8-9 yıl gibi bir zaman içinde iki katından daha fazla yıllık rekolteye ulaşmışlar...

Peki biz neden 25-30 milyon ton seviyesine çıkamayalım?
Evet Rusya uçsuz bucaksız bir ülke ama bizim ülkemiz de bereketli topraklar üzerinde...
Bunu, yeterli tarım alanlarımız yok diye geçiştiremeyiz...
Yeterli tarım alanlarımız var ama planlı tarım politikalarımız yok...
Sıkışınca ancak yağmur duasına çıkıyoruz...
Planlı üretim,
Gerekli altyapı,
Destek,
Prim,
Teşvik...
Hemen hemen hiç yok...
Bir zamanlar çiftçiye 'destekleme primi' verilirdi...
Çiftçi serbest piyasa koşullarına karşı nispi bir koruma altındaydı...
Para kazanıyordu...
dolayısıyla da para harcıyordu...
'Hasat zamanı' geldi mi, esnaf da, tüccar da oh derdi...
Hiç kimse, köyünü, evini, toprağını bırakıp şehre göç etmeyi düşünmüyordu...
hep sanayi, sanayi, sanayi dedik...
Ama paranın yenilemeyeceğini bir türlü öğrenemedik...
Daha doğrusu öğrenmek işimize gelmedi...

Şimdi de,
Birbirleriyle savaşan... demek ne kadar doğru bilmiyorum ama savaşın içinde olan iki ülkeden buğday ithal edip, karnımızı doyurma peşindeyiz...