Türkiye onu 'Cansız manken' olarak tanıdı. Katıldığı programlarda dakikalarca, hatta saatlerce hareket etmeden durdu. Hem dünyanın en iyi mankeni seçildi hem de üst üste Türkiye'nin en iyi mankeni seçilerek başarılarına başarı kattı. Bununla da yetinmeyip insanların yüzünü gülümsetebilmek adına Star Tv' de 'Vahe ile Evdeki Mutluluk' adlı bir program yaptı ve yaklaşık 18 yıldır da hem ülkemizi karış karış gezip illeri- köyleri tanıtıyor hem de evlerini yenilemek isteyenlere yardım ediyor. Programında Eskişehir'den bir evi yenileyecek olan Vahe Kılıçarslan'ı Teras Balık'ta yakaladık ve bırakmadık.
Vahe Bey sizi görmek ne güzel. Hoş geldiniz, nasılsınız?
İyiyim çok teşekkür ediyorum. Eskişehir'de iyi olmak tabi ki her zaman olduğu gibi onur verici bir şey. Eskişehir'i çok seviyorum, Eskişehir'de olduğum zaman iyi oluyorum.
Eskişehir'e sık sık gelir misiniz?
Sık sık gelmeye çalışıyorum. Senede en az iki kere geliyorum ve muhakkak 'Vahe ile Evdeki Mutluluk' programı kapsamında ev yapıyoruz. Bu sayede burada çok güzel deneyim ve dostluklarım oldu.
Şimdi de ev yapmak için geldiğinizi duydum.
Evet tabiki. Es-Es-Es Ki-Ki-Ki Eski Eski Es
Süpersiniz Vahe Bey. Sizi yıllardır televizyon ekranlarında görüyoruz. Biraz sizi okuyucularımıza tanıtmak isterim.
İstanbul Cihangir doğumluyum, kökenim Erzincan'dan geliyor.18. yüzyılın başlangıçlarında Erzincan'dan göç etmiş bizimkiler. Sonra dedem ve babam İstanbul'da doğmuş. Ben de İstanbul-Cihangir'de doğdum.
Sizi Cansız Manken olarak biliyoruz, tanıyoruz. Mankenliğe nasıl başladınız?
Mankenliğe 1994'ün başında Neşe Erbek ile başladım. O Yıl dünyanın en iyi mankeni, 'Best Model' seçildim. Seçildikten sonra cansız manken hikayesini buldum. O iyi bir projeydi. 'Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma' felsefesiydi aslında. Oradan yola çıktık, bu benim de felsefemdi ve bu düşünceyi cansız manken ile birleştirdik. Cansız manken ile niye birleştirdik? Çünkü bir tekstilci eğer canlı bir manken bulamazsa onu bir vitrin mankeninin üstünde elbisesini teşhir eder. 'Vitrin mankeni' ismini değiştirdim ve 'Cansız manken' ismini koydum. Kendi kendime vitrin mankenleri gibi ben durabilir miyim, diye sordum ve çok spor yaptığım için durabileceğimi düşümdüm. Ve bundan yola çıkarak ilk olarak Rusya Moskova şehrinde 'Cansız Manken'lik yaptım. Bu çalışma Moskova'da çok ilgi gördü. Sonra Londra'da denedim ve orada da çok büyük bir ilgiyle karşılandı. Bu çalışmalardan sonra İstanbul'a döndüm ve burada da cansız manken olarak çeşitli projelerde yer aldım.
Uzun süre durduğunuzu biliyorum da 5 saat miydi yoksa 6 saat miydi hatırlayamadım?
5 saat 26 dakika. Üç molayla da 36 saat durdum.
Böyle saatlerce hareket etmeden durmanın sırrı nedir?
O zamanlar günde 4, 4,5 saat spor yapıyordum. Cansız manken olabilmek tamamen konsantrasyon işi. Beyin gücü ve aynı zamanda vücut gücü birleşiyor. Yani böylelikle hem kas gücü hem de beyin gücü birleşince ortaya iyi bir performans çıkmış oluyor. Benim rekorum 5 saat 26 dakika; hiç durmadan dediğim gibi üç molayla da 36 saat durdum.
Hem mankenlik hem de ev dekorasyonu ile ilgili çalışmalar yürütüyorsunuz. Bu konuda hangi eğitimi aldınız?
Spor Akademisi'nde öğrenim gördüm. Sonradan da mimarlık okudum.
Şu anda da 'Vahe ile Evdeki Mutluluk' programı kapsamında evleri yeniden düzenliyorsunuz.
18-19 yıldır da bu programı gerçekleştiriyorum. Dört bin dar gelirli ailenin evlerini yeniledik. Bu benim için paha biçilmez bir mutluluk.
Ben biyografinizi okuduğumda tavukçuluk yaptığınızı görmüştüm ve merak ettim. Tavukçuluk aklınıza nereden geldi?
Tavukçuluk şirketim vardı. Tavuk şirketiyle mankenliği uzun yıllar 7-8 yıl birlikte yürüttüm. Sonra bu 'Cansız manken' olarak tanındıktan sonra çok popüler oldum. Birçok proje ve özel işlerde yer almaya başladım. Ondan sonra tavuk şirketimi bırakmak zorunda kaldım; çünkü yetişemiyordum. Sonra da zaten televizyon programları oldu. 1993 yılında atv'de Suna Yıldızoğlu ve Burçin Orhon ile birlikte 4x4 Sabah Şansı diye, bir program yapıyorduk. Program bir yıl devam etti. Bidiğiniz gibi sonrasında da 1995'te Best Model'e katılmaya karar verdim ve 'Best Model' oloarak seçildim. Ondan sonra da iş teklifleri yoğun bir şekilde arttı. Bir taraftan mankenlik bir taraftan programcılık bir taraftan şiir kitapları falan derken çok yoğun bir tempoyla yaşlanmaya bile fırsat bulamadım.
Bu yoğun tempoda kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz?
Yok ayıramıyorum. Diyorlar ki 'Sen bu yaşta gözükmüyorsun.' Ben de onlara diyorum ki 'Yaşlanmaya zaten fırsat bulamadım ki çalışmaktan.' Hakikatten öyle oldu. Günde 18-20 saat çalışmaktan yaşlanmaya bile vakit bulamadım.
18 yıl program yapmak büyük bir başarı ve tutarlılık aynı zamanda. Bunca yıl bu işi nasıl göğüslediniz?
Çok zor, çok meşakkatli; ama Allah sana o gücü veriyor. Çünkü doğru bir misyondasın, doğru işler yapıyorsun. 85 şehirde 4 Bin ailenin evini yaptık. Tekrar söylüyorum. Çok dar gelirli ihtiyaç sahibi, hasta olan insanların evlerini yaptık. Bu da bize bence hem ruhsal bir ivme verdi, hem motivasyon verdi, hem de büyük bir güç verdi. Bizde o güçle ilerledik. Hakikatten baktığınız zaman normal bir şey değil. Biz bu işi yıllarca çok da kısıtlı imkanlarla yaptık; ama bütün sponsorlarımıza teşekkür ediyorum; sağ olsunlar var olsunlar. Hangi şehre gittiysek bana insanların bir inanmışlığı var. Vahe Kılıçarslan mağazadan içeri girdiği zaman herkes neyin ne olduğunu biliyor ve hiç kimse bir şeyini sakınmıyor. Herkes elinden geldiğince bir şeyler vermeye çalışıyor. Yapmış olduğumuz ev şehrin bilinen bir yerinde oluyor. O evi herkes görüyor, dolayısıyla nasıl bir ev olup nasıl bir ihtiyaç sahibi olduğunu görüyorlar. Hatta bazı hastaneler program aracılığıyla gitmiş olduğumuz evlerde eğer bir hasta, bir zor durumda olan vatandaş varsa bizlere destek veriyorlar. Aslında tek başına bir yardım kuruluşu gibiyiz diyebiliriz. Tek başıma çıkıyorum bu yola ama şehirdeki binlerce yüz binlerce insanın desteği ile yapıyorum.
Vahe Bey, çok güzel bir program yapıyorsunuz ve en önemlisi insanların yüzünü gülümsetiyorsunuz. Gönlünüze sağlık, yüreğinize sağlık ve emeğinize sağlık. Türkiye'nin her yerine ve her şehrine gidiyorsunuz. Bir Eskişehirli olarak, şehrimiz ile ilgili görüşlerinizi almak istiyorum. Şehrimizi nasıl buluyorsunuz?
Eskişehir, tabii siz daha iyi biliyorsunuz nerde olduğunuzu, çok iyi bir yerdesiniz çünkü. Türkiye'nin her yerine gidiyorum ve son 10 yılda özellikle şu soruyla karşılaşıyorum 'Türkiye'de hangi şehirleri beğeniyorsun?'. Ben daha Eskişehir demeden insanlar Eskişehir demeye başlıyorlar. Ben artık Eskişehir'in çok farklı bir yerde olduğuna inanıyorum. Eskiden İzmir'di, İzmir o koltuktaydı. Bence artık şuanda Eskişehir diyebiliriz. Bütün illerimiz çok güzel ama turizm açısından, renklilik açısından bence Türkiye'yi, Eskişehir çok iyi temsil ediyor. Ben bunu söylemiyorum. Bunu her bölgedeki insanlar söylüyorlar ve özellikle dikkat ediyorum bütün turlar Eskişehir'e kalkıyor. Bence bu inanılmaz büyük bir ivme, Eskişehir halkı, Eskişehir esnafı ve belediye başkanı çok iyi bir inisiyatif kullanmış. Buna Eskişehirlilerin aslında birlikte yaptığı bir harekat diyebiliriz. Turizm açısından önemli bir olgu ve oluşum olduğunu düşünüyorum. Bütün bu değerler birbiriyle iç içe girmiş ve kültür bakımından, sanat bakımından, üniversite, gençlik, doğal güzellik ve yöresel lezzetler gibi hepsini çok güzel bir şekilde harman yapıp turizme sunmuş bir şehir Eskişehir. Son 20 yılın en çok ivme yapan şehri diyebilirim. Her gün bir şehre gidiyorum ve çok gelişmiş bir şehirle karşı karşıyayım.
O zaman Yılmaz Büyükerşen ile tanışma fırsatınız olmuştur
Tabii ki. Çok yakinen tanıyorum. Kendisini de tebrik ediyorum. Çok güzel bir şehir kurdu ama bence sadece onun başarısı değil Eskişehir halkının da çok büyük başarısı var burada. Bir şehirde birlikte kaynaşma çok önemli. Hani bir başkan birçok şeyi söyler birçok şeyi yapar ama halk ayak uydurmaz. Bence halkında burada büyük bir ayak uydurması var. Halkın içindeki milliyetçilik ruhu, toprağını sevme ruhu, o ivme bence birleşince Eskişehir buralara kadar geldi. Birde tabi şurada önemlide bir konu var ulaştırma bakanının da önemli bir rolü var bunu da söylemeden geçemeyeceğim. İstanbul'dan Eskişehir'e gelmek 4,5, 5 saat sürerken, Bozüyük tünelinin açılmasıyla yol daha kısa bir mesafe indi. Aşağı yukarı karayoluyla 3 saate İstanbul'dan gelinebiliyor. Osmangazi köprüsü açıldı, Bursa üstünden de aynı şekilde 2 saat 45 dakika da gelinebiliyor. Eskişehir'e Ankara'dan da 2 saatte ulaşabiliyorsun. İzmir'den yine 4-5 saatte ulaşabiliyorsun. Biz Eskişehir'e üç büyük şehirden en fazla 4 saat içinde ulaşabiliyoruz. Bu da bence çok önemli bir ayrıntı. Bu da Eskişehir'i daha ileri taşıyor diye düşünüyorum.
RÖPORTAJ: EMİNE GİRGİN



Editör: TE Bilisim