Ülkemizde son günlerde toplumsal gündemimiz çok yoğunlaştı. Neredeyse her gün yeni bir 'toplumsal sorun'patlak veriyor. Sonra da o toplumsal sorun üzerinde kamuoyunda 'tepkiler' ve 'tartışmalar' başlıyor.
Ne yazık ki toplumsal tepkilerin çoğu 'saman alevi' gibi parlayıp geçiyor… Toplumsal tartışmaların çoğu da 'kısır çatışma' karanlığında boğuluyor…
Çünkü toplumsal arenamızda 'olgularla algılar savaşıyor'. Ülkemizin pandemi, diktatörlük, savaş, hukuksuzluk, hayat pahalılığı gibi temel olgusal sorunları ortada dururken, tek kişi iktidarımız tarafından 'cambaza bak!' kurnazlığıyla 'algı senaryoları' pompalanıyor. Ortalık kirli algı senaryolarının ürettiği'kirli bilgilerden' geçilmiyor…
Bu durumda bize de öncelikle 'bilgilerimizi tazelemek ve paylaşmak' kalıyor.
TOPLUMSAL MUHALEFET - ÖRGÜTLÜ MUHALEFET İLİŞKİSİ
Günümüzde Türkiye'ninönündeki temel ve yakıcı sorunun 'demokrasi' olduğu somut bir gerçekliktir. Daha açıkçası, temel sorunumuz özellikle son 20 yılda iyice örselenen 'Demokrasi ve Cumhuriyet değerlerinin kurtarılması ve geliştirilmesidir…'
Bu durumda yurttaşlara, demokratik sivil toplum kuruluşlarına (sendikalar, meslek kuruluşları, dernekler vb.) ve demokratik siyasal partilere düşen temel güncel görev; 'mevcut iktidara karşı demokratik toplumsal muhalefeti güçlendirmek' olmalıdır.
Ülkemizde iktidarın son olarak yaptığı'orantısız zamlar' karşısında toplumsal muhalefetimiz hareketlendi ve örgütlü muhalefetimizin önüne geçti. Ülkenin dört bir yanında yurttaşlar tarafından spontane (kendiliğinden) oluşan tepkiler yoğunlaştı.
Ancak son günlerde yapılan demokratik eylemlerde açıkça gözlendiği gibi bu geçici oluşumlarda; 'organizasyon, yöntem, iletişim, belirsizlik, güvenlik, katılım, kitlesellik' gibi ciddi sorunlaryaşanıyor. Bu sorunların toplumsal muhalefet ile örgütlü muhalefet arasındaki ilişkilerin zayıflığından kaynaklandığı açık bir gerçekliktir.
Bu bağlamda, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinin önemli bir ayağı olan STK'larımızın 'birlik, kalite, katılım, kitlesellik' sorunlarını aşarak; daha azimli, daha kararlı ve daha sorumlu bir biçimde mücadeleye katılmaları gerekiyor.
Demokratik siyasal partilerimizise 'demokrasinin vazgeçilmez unsurları olduklarını…' bir an bile unutmadan, kendi alanlarındaki 'birlik' ve 'yasallık' sorunlarını aşarak; demokratik toplumsal muhalefete öncülük etmelidir.
Bu arada, demokratik toplumsal yaşamın iki önemli alanı olan 'parlamento ve meydanlar' arasındaki ilişkiler güçlendirilmeli ve eşgüdüm geliştirilmelidir.
Ülkemizdeki demokratik örgütlerin kendi aralarında 'İttifak' (anlaşma, söz birliği, oy birliği) oluşturmaları ise günümüz koşullarında olmazsa olmazbir zorunluluktur.
Ülkemizdeki mevcut ve olası ittifaklarla ilgili bilgi ve değerlendirmeler şöyle özetlenebilir.
CUMHUR İTTİFAKI ='TEK KİŞİ YÖNETİMİ'
Cumhur İttifakı, 20 Şubat 2018 tarihinde AKP ile MHP arasında kurulan ve 2018 yılı genel seçimlerine birlikte katılan ittifaktır. Böylece mevcut Cumhurbaşkanı RTE'nin yeniden seçilmesi ve MHP'nin baraja takılmaması sağlanmıştır.
Dinsel ve etnik temele dayalı olan bu ittifakın siyasetbiliminde tanımı 'Milliyetçi muhafazakar partilerin ittifakı' olarakyapılmaktadır.
Daha sonradan BBP ve VP de bu ittifaka stepne olarak katıldı. 2018'den önceki yıllarda AKP'ye sert eleştiriler yönelten MHP ve VP'nin bu ittifaka katılmasında, 2016 yılında FETÖ'nün açığa çıkmasından sonra boşalan 'Paralel Devlet Yapılanmasını (PDY)doldurma' hedefinin etkili olduğu söylenebilir…
Günümüzdeki Cumhur İttifakı'nın temel hedefinin, 'RTE öncülüğünde oluşan Tek Kişi Sistemini korumak ve güçlendirmek…' olduğu açıktır ve hedeflenen rejimin evrensel adı da 'totaliter rejim' dir.
MİLLET İTTİFAKI; SOMUTTUR, UMUTTUR
Millet İttifakı, Türkiye'de 2018 genel seçimlerine katılmak için oluşturulan bir seçim ittifakıdır. 5 Mayıs 2018 tarihinde dört muhalif parti CHP, İYİParti, SP ve DP tarafından resmen başlatıldı.Bu ittifak, 2018 genel seçimlerinde ve 2019 yerel seçimlerinde işbirliği yaptı. Son aylarda bu ittifaka DEVA ve Gelecek Partisi de katıldı.
Ülkemizde 6 muhalefet partisinin uzun süreden beri sürdürdükleri 'Millet İttifakı' oluşumu, 12 Şubat 2022 tarihinde yaptıkları görüşmeden sonra iyice somutlaşmaya başladı.CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun çağrısı üzerine Ankara'da Çankaya Belediyesi'ne bağlı Ahlatlıbel tesislerinde bir araya gelerek mutabakat metni üzerinde anlaştılar.'Mutabakat metni 28 Şubat'ta açıklanacak.'
Millet İttifakı'nınortaya koyduğu çalışmalar, 'uygulanabilirlik' ve 'sürdürülebilirlik' açılarından çok önemli umutlar taşımaktadır.
Millet İttifakı'nın sosyoekonomik tanımı 'Sosyal demokrat parti ile liberal demokrat partilerin ittifakı' biçiminde yapılabilir.
Bu oluşumda önyargılı bahaneler aramak yerine, gelişmesi ve güçlenmesi için somut öneriler üretilmelidir. Bu konuda özellikle demokratik örgütlere önemli sorumluluklar düşmektedir.
Millet İttifakı oluşumuna 'Neden HDP çağrılmadı/katılmadı?' gibi soruların, ne yazık ki Türkiye'nin bugünkü somut koşullarında uygulanabilir/sürdürülebiliryanıtları yoktur…
ÜÇÜNCÜ İTTİFAK NASIL OLACAK?
Cumhur ve Millet ittifakları dışında Üçüncü İttifak arayışları da sürüyor.
18 Ocak 2022 tarihinde Ankara'da HDP'nin öncülüğünde bir araya gelen 8 siyasal yapı (HDP, TİP, TKP, EMEP, TÖP, EHP, Halkevleri ve Sosyalist Meclisler Federasyonu) temsilcileri konuyu değerlendirdi.
26 Şubat 2022 tarihinde, katılımcı siyasal yapıların üst düzey yöneticilerinin Ankara'da bir araya gelerek konuyu tekrar görüşecekleri açıklandı.
HDP'nin çağrısına rağmen ilk toplantıya katılmama kararı alan SOL Parti'yeikinci bir davet yapılması kararı alındı. Ancak edinilen bilgiye göre SOL Parti'nin ikinci toplantıya da katılmayacağı sanılıyor.
Ülkemizde sosyalist platformda ciddi bir boşluk olduğu acı bir gerçekliktir. Bu alanda yaşanmakta olan 'birlik sorunu' can yakıcı boyuttadır. Sosyalist yapıların 'Etnik temel dayalı örgütlenmeden arındırılamaması…' ise birlik sorununu büyütmektedir.
Bu nedenlerle üçüncü ittifakın çalışmalarını sürdürürken demokrasi sorumluluklarının öncelikli tutulması gerekiyor…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…