Nasıl da sıcak havalar. Gündüzleri yakıcı, kavurucu bir sıcak… Akşamları da bütün gün ısınan evde durulmuyor.
Dışarı çıksan… Nereye çıkacaksın ki?
Okumak istediğim kitaplar…
Yani bir telaş bir telaş!
'Yaşamak değil
Beni bu telaş öldürecek' mi demişti Özdemir Asaf?
Oysa biliyorum ne yaparsam yapayım, ne kadar telaşlanırsam telaşlanayım, çoğu kitabım okunmadan kalacak kitaplığımda.
Ne olacak peki bu kitaplar?
Bir kitapçıda, ölümünden sonra, Muzaffer Buyrukçu'nun kitaplığındaki kitapları görmüştüm.
İmzalı, imzasız…
İlhan Selçuk'un kendisine imzaladığı 'Japon Gülü'nü de o kitapların içinden satın almıştım.
O tarihlerde, yazarın kitaplarının bu şekilde elden çıkarılmasından duyduğum üzüntüyü bir yazımda yazmıştım.
Buyrukçu'nun oğlu, yazımı okuduktan sonra bana öfke dolu bir mektup göndermişti.
Babasının kitaplığındaki kitapları, ikinci el kitap alıp satan kitapçıya kiloyla, çuval çuval, evden çıkarma pahasına satıp satmadığına değinmeyen ama bana öfke kusan bir mektup.
Her neyse.
Varsın öfkelensin, İlhan Selçuk'un ünlü kitabı, Muzaffer Buyrukçu'ya imzalı 'Japon Gülü' bende olduktan sonra... Elde edilmiş bir hazine bu.
Çağdaş Yayınları'ndan çıkmış kitap.
Beşinci baskı.
Eylül 1990'da basılmış.
Muzaffer Buyrukçu'ya,18 Mayıs 1991'de imzalamış kitabı İlhan Selçuk.
5 Haziran 2008'de ben satın aldım kitapçıdan.
Satırların altını çize çize okudum, çok kitabını okuduğum Muzaffer Buyrukçu'yu ve çok yazısını okuduğum İlhan Selçuk'u anarak.
Sanki yuvarlak bir rakı masasının etrafındaydık üçümüz.
Bir şölendi.
Bir okuma şöleni.

***

Kitaba adını veren 'Japon Gülü' yazısının bir yerinde,
'Gül edebiyatın baş çiçeğidir.
Aşkı simgeler,' diye yazmış.
Yahya Kemal'in,
'Hafız'ın kalbi olan bahçede bir gül varmış
Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle' mısralarını;
Enderunlu Vasıf'ın,
'O gül endam bir al şale bürünsün yürüsün
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün yürüsün' mısralarını;
Naili'nin,
'Baharı neyleriz o gülzar-ı gonca-femin
Gülüp açılması bin nevbahara değmez mi' mısralarını;
Ahmet Haşim'in,
'Ateş doludur tutma yanarsın
Karşında şu gül-gûn piyale' mısralarını almış yazısına.

***

Havalar da bir sıcak bir sıcak!
Bizim oralarda, gavur a.. gibi yanıyor ortalık, derdi eskiler böyle sıcaklara.
Biliyorum pek hoş bir söz değil ama…
Ama 'gavur'un, Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu'yu işgal edip halkı inim inim inletmesi, insanlara cehennem azabı yaşatması da pek hoş değildi.
Araştırmacı yazar Şükrü Türkmen'e bir sormak lazım kaç gün, kaç gece, kaç ay işgal altında kaldı bizim oralar.
Ve Mustafa Kemal'in askerlerinin, halkı 'gavur'un zulmünden kurtarmak için kaç gün, kaç gece canla başla savaştığını, nasıl kızılca kıyametin koptuğunu yazmak lazım, bugünlerde bedavadan yeni bir devlet kurmaya heveslenenler bu devletin nasıl kurulduğunu öğrensinler diye.

***

Bilmem ki daha ne kadar sürecek bu sıcak havalar; bu gergin, bu bunaltıcı havalar?
Şairin,
'Ateş doludur tutma yanarsın,' dediği havalar.