Türkiye'nin 'baskın seçimi' sonuçlandı. Ve 'Baskın, basanların oldu…'
Baskıncılar 'Zafer sarhoşluğu' içindeler…
Baskının yarattığı taşkınlar, ülkemiz genelini olduğu gibi güzel Eskişehir'imizi de kirli sular altında bıraktı…
Umutlar ise gelecek bahara kaldı…
Şimdi, 'Nerede kalmıştık?...' diyerek; önce baskının yaralarını sarma, sonra da gelecekteki baskınlara karşı daha güçlü ve daha yüksek setler oluşturma zamanı…
Bu işe de 'mevcut gerçekleri görmekten' başlamak gerekiyor.
BİZ BU SEÇİMİ NİYE YAPTIK?...
24 Haziran seçimlerinden önce Türkiye'nin çok ciddi sorunları vardı:
  • İç ve dış barışımız kapkaraydı…
  • Uluslararası ilişkilerimiz yerlerde sürünüyordu…
  • Etnik ve dinsel ayrımcılık sarmıştı dört yanımızı…
  • Ekonomik sorunların kötü kokusu, soğan kokusunu bile geçmişti…
  • Eğitim, sağlık, güvenlik gibi yaşamsal sorunlarımız kapkara bir yumak oluşturmuştu…
  • Hukukumuz ve demokrasimiz evrensel değerlerden tamamen kopmuştu…
  • Üstelik Türkiye mevcut iktidardan kaynaklanan yepyeni sorunlara gebeydi…
Şu yaman çelişkiye bakın ki, baskın seçimin sonuçları, tüm bu sorunların yaratıcıları olan RTE'yi ve AKP/ MHP işbirlikçilerini ödüllendirdi…
İnsanın aklına ister istemez 'Ağa ile Uşağı' fıkrasının sonunda sorulan soru geliyor:
' – Peki biz bu pisliği niye yedik?...'
Bu sorunun yanıtını Antik Yunan Filozofu Platon (Eflatun) binlerce yıl önce vermiş aslında:
' Demokrasinin esas ilkesi, halkın egemenliğidir.
Ama halkın kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır.
Çünkü demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar…'
Yani, Nazım'ın 'Akrep Gibisin Kardeşim' şiirinde dediğince:
' Kabahatin çoğu senin, güzel kardeşim…'
SEÇİMİ 'MEDYA' VE BARAJ' KAZANDI…
Türkiye'nin ve dünyanın tarafsız gözlemcilerinin açıkça tespit ettikleri gibi, '24 Haziran Seçimlerinin kampanya süreci eşit koşullar altında yapılmamıştır.'
RTE/ AKP/ MHP ittifakı devletin ve yandaş medyanın tüm olanaklarını kullanırlarken, diğer partiler bu olanaklardan yararlanamamıştır.
Bu konuda, dünyada eşine az rastlanır bir biçimde 'orantısız, dengesiz ve mantıksız bir medya gücü kullanımı' yaşanmıştır.
Oysa çağımızda yazılı, görsel ve bilişim medyasının kitleler üzerinde çok etkili olduğu bilinen bir gerçekliktir.
Günümüzde artık seçim çalışmalarında 'kapı kapı dolaşmak, kahve toplantıları ve mitingler yapmak…' gibi geleneksel etkileşim araçlarının fazla etkili olmadığı ortadadır.
Nitekim 24 Haziran Seçimlerinin en büyük galibi 'medya' olmuştur.
Ülkemizde yıllardan beri sürüp gelen yüzde 10 Barajı ayıbının neden olduğu 'mağduriyet baskısı' ise 24 Haziran'daki bazı sonuçların gerçek dışı oluşmasına neden olmuştur.
Örneğin bu yüzden, 24 Haziran'da 'CHP seçmeninden İYİP ve HDP'ye kaymalar olduğu' açıkça görülmektedir.
CHP 'KENDİSİ' İLE İTTİFAK YAPMALIYDI…
İzninizle önce baskın seçim sürecinin ilk günlerinde (24 Nisan 2018 tarihinde), KESİT köşesinde 'CHP 'Kendisi' ile İttifak Yapmalı' başlıklı yazımdan bir kesiti anımsatmak istiyorum.
*****
CHP için başlıklarda kullandığımız 'Kendisi' sözcüğü, öncelikle CHP Program ve Tüzüğünde yer alan ilkelerdir. Şöyle ki:
  • CHP Tüzüğü'nün 1/4. Maddesi; '… Sosyal demokrasinin eşitlik, özgürlük ve dayanışma ilkelerini benimseyen çağdaş demokratik bir siyasal partidir…' diyor.
  • CHP Programı'nın 23. Sayfasında parti ideolojisinin üç ana kaynağı şöyle tanımlanıyor:
  • 'Atatürk'ün modernleşme devrimi ve altı ok ilkeleri,'
  • 'Sosyal demokrasinin evrensel kuralları,'
  • 'Anadolu ve Trakya'nın tarihsel ve felsefi birikimi…'
Dahası CHP'nin 'Kendisi' :
  • Türkiye'nin birliğidir…
  • Evrensel demokrasi ve Cumhuriyet değerleridir…
  • Türk halkının 'Hak, Hukuk, Adalet' umutlarıdır…
Eğer CHP yönetimi 'Kendisine aykırı olan ittifaklara girerse…', bu durum önce kendisini zedeler…
Unutmayalım ki bu yolun 24 Haziran'dan sonrası da var…
*****
Ancak ne yazık ki, Türkiye'nin içinde bulunduğu olumsuz koşullar 24 Haziran'da CHP'yi 'İdeolojik ve siyasal ilkeler anlamında ters olduğu partilerle ittifak yapmaya' zorladı.
'Sıfır Baraj' projesinin gerçekleşmemesi ve HDP'nin ittifak dışında kalması gibi etkenler sorunun başka bir boyutunu oluşturdu…
Diğer yandan, demokrasi tarihimizdeki verilerin açıkça gösterdiği gibi, CHP ülkemizdeki 'milliyetçi/ muhafazakar sağ partilerin, radikal sol partilerin ve dinci/etnikçi partilerin'
koşullanmış seçmenlerinden oy alamamaktadır…
Bu nedenle CHP, 'kendisi' ile yani 'Program ve ilkeleri doğrultusunda taviz vermeden halkla bütünleşmek…' çabalarına ağırlık vermelidir.
Bu bağlamda 'Muharrem İNCE'nin CHP Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesi', bu doğrultudaki çabaların çok güzel bir örneği olmuştur.
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA…
İzninizle sizlere, 24 Haziran Seçimlerinde 'Laik ve demokratik Türkiye umutları' açısından örnek sonuçlar ortaya koyan bir köyden söz etmek istiyorum.
O köy benim ve eşimin doğup büyüdüğümüz ve 1971- 1981 yıllarında on yılı aşkın öğretmenlik yaptığımız Mihalıççık Kayı Köyü'dür.
Yaklaşık 250 seçmeni olan köyümüzün seçim sonuçları şöyle:
Muharrem İNCE: 176 - R. Tayyip ERDOĞAN: 32 - Meral AKŞENER: 25
CHP: 182 – AKP: 24 – İYİP: 19 – SP: 6 – MHP: 5
Unutmayın, Kayı Köyü'nün etnik ya da mezhepsel anlamda bir azınlık özelliği yoktur. Tam anlamıyla bir 'Cumhuriyet köyüdür…'
Köyümüzün bu özelliğiyle gurur duyuyoruz ve Türkiye'ye örnek olmasını diliyoruz.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…