Son günlerde güzel ülkemizde devletin en yetkili ağızları tarafından kurşun gibi sözler sıkılarak; insanlar, kurumlar ve ülkeler arasında savaş rüzgarları estiriliyor…
Böyle durumlar bana Yunus Emre'nin şu ünlü dizelerini anımsatır:
'Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz…'
Koca Yunus bununla da kalmıyor. Sözün altın değerinde olduğunu ve rastgele harcanmaması gerektiğini anımsatıyor.
Çağımızda da 'İnsanlığın en temel aracıdır SÖZ'.
Bir başka deyişle 'Söz insanın aynasıdır'.
Ama ne yazık ki ülkemizde 'halk oylaması' gibi bir umut ortamında uçuşan sözler 'kalitesizlik, yalan, polemik, gerginlik…'gibi çirkinlikler pompalıyor.
Oysa Türkiye'nin içine düşürüldüğü iç ve dış savaşın kesilebilmesi için 'iyi, güzel ve doğru sözler' söylemek gerekiyor.
REKLAM OLA, SAPTIRA HALK OYLAMASINI…
Çağımızda tüm yaşam olgusu bir bakıma 'iletişim sistemi' üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bu bakımdan kuşkusuz halkla ilişkiler sürecinin en önemli unsuru da 'iletişim'dir.
Ülkemizde ise birçok konuda olduğu gibi iletişim olanakları da daha çok 'kitleleri saptırmak' amacıyla kullanılıyor…
Örneğin, halk oylaması sürecinde reklamların gücü kullanılarak öyle saptırmalar üretiliyor ki…
Bilindiği gibi halk oylamasıyla ilgili anketler, seçmenlerin EVET- HAYIR konusunda birbirine yakın oranlarda 'ikiye ayrıldığını' gösteriyor.
Yine anketlere göre hala yüzde 15 civarında 'kararsız' var.
O 'kararsız kasımların' sosyolojik özelliklerinin neler olduğu konusunda elimizde sağlıklı veriler yok.
Ama kararsız kesimde 'eğitim/kültür düzeyi düşük olan masumlarla, taraflardan nemalanmaya çalışan çıkarcıların' çoğunlukta olduğu söylenebilir.
Bu yüzden halk oylamasının 'Evet Reklamları' kararsızlar üzerine yoğunlaştırılmış durumda…
'Evetçiler', devletin her türlü olanaklarını kullanarak oluşturdukları reklam gücüyle kararsızları algı bombardımanına tutuyorlar…
İşin ilginç yanı, EVET için kullanılan reklam spotlarındaki hamasi sözlerin çoğunun, oylanacak 18 madde ile hiçbir ilgisi yok…
Söz konusu 18 maddenin üzeri,göz kamaştırmaya, duyguları okşamaya ve hayal kurdurmaya yönelik allı pullu sözlerle kamufle ediliyor…
Sözün özü, Evetçiler ellerindeki güçlü reklam olanaklarını kullanarak halk oylamasını saptırıyorlar…
BİRLİK OLA, 'HAYIR' OLA…
'Sözde Anayasa Değişikliği dayatması' başladığından beri,'Türkiye'nin aydınlık renkleri, bir renk armonisi halinde, çok sesli bir orkestra gibi 'HAYIR' ın aydınlık türküsünü haykırıyorlar...'
Türkiye ve dünya tahlilleri açısından aralarında çok büyük değerlendirme farklılıkları olan bu orkestradaki farklı renklerin çok net olan bir ortak paydaları var: 'DEMOKRASİ'.
Bu ortak paydayı Anayasal değerlere göre açacak olursak şöyle tanımlanabilir: 'Laik, demokratik, sosyal hukuk devleti/toplumu ilkelerine ve güçler ayrılığına dayalı parlamenter sistem…'
Sözün özü, ülkemizde yaşanmakta olan şu zor dönemde oluşan 'HAYIR Cephesi'; siyasal özellikleriyle, anayasal düzenleme konusunda savundukları doğru ilkelerle ve kitlelerle kucaklaşan güvenirliğiyle çağdaş Türkiye için çok ama çok önemli bir UMUT' tur.
Bu umudun BİRLİKTE korunması ve güçlendirilmesi gerekir.
Bu orkestranın BİRLİK ve UYUM içinde olması çok ama çok önemli…
Oysa HAYIR Cephesi etkinliklerine nesnel bir gözle baktığımızda Nazım Usta'nın betimlediği:
'Bir ağaç gibi tek ve hür…' olma yarışının öne çıktığı…
Ama '…ve bir orman gibi kardeşçesine…' konusunun savsaklandığı açıkça gözlenmektedir.
Örneğin, HAYIR kesimindeki bazı etkinlikleri gerçek gözle izlediğimizde:
· 'MHP'li Muhaliflerin' esas niyetlerinin '16 Nisan sonrasında MHP içi hesaplaşma' olması…
· 'Sosyalist' ya da 'ulusal solcu' partilerin/grupların 'kitle tabanı kazanabilmek için kendi örgütlerini öne çıkarma işgüzarlıkları…'
· 'Kürt siyasal hareketinin 'HAVET(!)' benzeri ikircikli tutumları…'
· CHP içinde 'genel başkanlık, milletvekilliği ya da belediye başkanlığı yarışı içinde olanların kendilerini öne çıkarma gayretkeşlikleri…'
'HAYIR' umutlarıyla yüklü kitleleri endişelendirmektedir.
Bu nedenle, çok sesli orkestranın ortaya koyduğu 'iyi, güzel ve doğru umutların HAYIR olabilmesi için':
· 'HAYIR çalışmalarında ortak paydada yer alan ilkeler önde tutulmalı; etnik, dinsel ve dar siyasal yaklaşımları kışkırtan söylem ve tutumlardan kaçınılmalıdır…'
· 'Hiç kimse ve hiçbir örgüt, HAYIR ortamının sağladığı kitlesellikten yararlanarak, durumdan vazife çıkarmaya kalkışmamalıdır…'
· 'HAYIR'ın sağladığı ortak zemin, parti içi ya da partiler arası rekabetin fırsatı olarak kullanılmamalıdır…'
· 'HAYIR Bloğu içinde yer alan örgüt temsilcileri çalışmalarını olabildiğince eşgüdüm içinde ve BİRLİKTE yürütmeleridir…'
· 'Özellikle temsil özellikleri ve güvenilirlikleri yüksek olan kişi ve kuruluşlar kamuoyu karşısına sıkça birlikte çıkmalıdırlar…'
Onun için 'Birlik Ola, HAYIR Ola!...' diyoruz.
******
MİYAD GENEL KURULUNDAN DAMLALAR
Kısa adı 'MİYAD' olan Mihalıççıklılar Derneği'nin 13. Genel Kurulu 2 Nisan 2017 Pazar günü yapıldı.
Divan Başkanlığı görevini yüklendiğim için baştan sona dikkatle izlemek durumunda kaldığım bu genel kuruldan süzdüğüm birkaç damlayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
· Genel kurula üyelerin büyük çoğunluğunun 'katılması' çok önemli bir sonuçtu.
· Genel Kurul, demokratik ve hukuksal ilkelere uygun olarak kaliteli bir biçimde gerçekleşti.
· Yönetime aday olan iki liste arasındaki ilişkiler 'uygarca ve kardeşçe' idi.
· Bu Genel Kurulun, MİYAD'ın gücünün ve saygılığının daha da yükselmesine önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum.
· Seçimler sonunda görev yüklenen Nurettin KABA ve arkadaşlarına başarılar diliyorum.
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…