Ne yalan söyleyeyim, Sunay Akın'dan öğrendim Melih Cevdet Anday'ın bu şiirini ben.
Yalan söylemeye lüzum yok.
Bütün hayatım onlar gibi olmak; onlar gibi yazmak, onlar gibi edebiyat tarihine geçmek hevesiyle bir hafiye gibi onların hayatını; nasıl yaşadıklarını, nasıl yazdıklarını; ne yazıp çizdiklerini takip etmekle geçmiş olsa da, ne yaparsın kaderde bu varmış, haklarındaki her şeyi biliyormuş gibi yapmaya lüzum yok.
Gerçek bu, Sunay Akın'dan yeni öğrendim Melih Cevdet Anday'ın 'Telgrafhane' şiirini.

***

'Sunay Akın'la bir dostluğun mu var,' diye soracak olursanız…
Tanımışlığım dahi yok kendisini. Görmüşlüğüm, yüz yüze gelmişliğim…
O da beni tanımaz!
Gülmeyin öyle!
İnsan son nefesini vermedikçe kaderinde ne olduğunu kimse bilemez.
Bugün meşhur olanlar bakarsın yarın unutulup gider!
Bakarsın bizim gibi kıyıda köşede kalmış insanlar da yüz yıl sonra…

***

Bu kadar yeter!
Kimsenin kimseyi tanımasına gerek yok!
Yaşamaya devam etmek için bunu yapmak zorundayım.
Yazmak!
Sadece kendim okusam dahi!
Ağırına gidiyor insanın kendi kendini dahi aldatması yazar olduğu konusunda ama olsun!

***

Sosyal medyada öğrendim Melih Cevdet Anday'ın bu şiirini, Sunay Akın'dan.
Sunay Akın'ın kendi hesabı!
Sahte hesap değil yani.
İşler değişti artık.
Bir zamanlar, Yaşar Nabi'nin, Yedi Meşalecilerden buyana çıkan dergisi Varlık'ta yayımlanacak öyküyü yazacağız diye boşuna kıçımızı yırtmışız anlayacağınız!
Sunay Akın dahi başparmağımızın ucundaysa…
Hakikaten boku çıkmış her şeyin!
Şiirin, öykünün, romanın; edebiyatın, sanatın!
Yazının!
***
Bir de mesaj eklemiş Sunay Akın, Melih Cevdet Anday'ın şiirinin altına!
Epey duygusal!
Ve duyarlı!
'Haberleri izliyordum televizyonda… Aklıma Melih Cevdet Anday Geldi… Bugün 15. ölüm yıldönümü… Kalktım, çalışma odama geldim… 'Telgrafhane' şiirinin dizelerine sığındım, büyük ustanın…'

***

Bizim yazdığımız şu yazı da az duygusal olmadı hani.
Sanki akşam vakti burnumu şaraba sokmuşum gibi karmakarışık duygularla yazdım.
En iyisi, 'Telgrafhane'yle bitirmek yazıyı:
'Uyumayacaksın
Memleketinin hali
Seni seslerle uyandıracak
Oturup yazacaksın.
Çünkü sen artık o sen değilsin
Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin
Durmadan sesler alacak
Sesler vereceksin.
Uyuyamayacaksın
Düzelmeden memleketin hali
Düzelmeden dünyanın hali
Gözüne uyku giremez ki...
Uyumayacaksın
Bir sis çanı gibi gecenin içinde
Ta gün ışıyıncaya kadar
Vakur metin sade
Çalacaksın.'