Toplumsal yaşamımızın göbeğine bırakılan 'Anayasa değişikliği paketi', patlamaya hazır bir bomba gibi ortada duruyor…
Üstelik o bombanın 'ne olup ne olmadığı' konusunda yaratılan gerginlik nedeniyle Türkiye adeta bir boks ringine dönmüş durumda…
Ancak bu öyle acayip bir boks maçı ki, HAYIR'cı boksörün eli kolu bağlı iken, EVET'çi boksöre her şey serbest…
Bu orantısız maçı düzenleyen bıçkın ekibin, aylardır sürdürmekte olduğu propaganda kampanyasında 'yalancılık, kalitesizlik, cahillik, kabalık, saldırganlık…' gibi etik ve demokrasi dışı söylem ve davranışlar adeta kutsanıyor…
Bilerek oluşturulan gerginlikler, demokrasi umutları içindeki HAYIR'cı yurttaşları büyük bir endişeye gark etmiş durumda…
Ama bu orantısız maçta, 'Tek adam diktasına EVET' diye fanatik sloganlar atan fanatikler ise şımarık bir coşkuya(!) gark olmuş durumdalar…
Ülkemizde zaten ezelden beri hassas olan ' dincilik, mezhepçilik, etnikçilik, fanatik siyasetçilik, uluslararası ilişkiler' gibi fay hatları; 'tek adamlık sevdasına' hoyratça tetikleniyor…
16 NİSAN SANDIĞINDAN 'ZAFER' DEĞİL, 'UMUT' ÇIKACAK…
16 Nisan 2017 Pazar günü yapılacak halk oylaması sonunda sandıktan çıkacak sonuç hakkında yorum yapmadan önce, sandık öncesi durumu nesnel olarak değerlendirmemiz gerekiyor.
Bilindiği gibi AKP/ RTE/ MHP'den oluşan ve 'otoriter başkanlık' isteyen 'EVET Bloğu', halk oylaması kampanyası boyunca devletin tüm olanaklarını kullanmıştır/ kullanmaktadır…
Diğer yanda çok renkli ve çok sesli özellikler taşımalarına rağmen 'demokrasi ortak paydasında birleşen HAYIR Bloğu' ise iletişim olanaksızlıkları yanı sıra bir de devletin baskıları ve engelleriyle uğraşmaktadır.
Bu durum, zaten içerdiği antidemokratik hükümler nedeniyle başından beri tartışılan halk oylamasının 'meşruiyetini' delik deşik etmiştir…
Demokratik ve meşru bir zeminde yapılmayan bir halk oylamasından, meşru ve kalıcı bir sonuç çıkmayacağı gün gibi ortadadır.
Zaten ortadaki anket sonuçları ve somut gözlemler de sandıktan çıkacak sonuçların birbirine yakın olacağını; yani iki tarafın da 'büyük fark atarak zafer kazanmasının mümkün olmadığını' göstermektedir.
Bu durumda 16 Nisan sandığından şu iki sonuçtan birisi çıkacaktır:
· Ya 'söylemleri iyi, güzel ve doğru olan, ama aralarında güçlü bir BİRLİK oluşturamayan ve iletişim araçlarını gereğince kullanamayan HAYIR'cılar kazanacak…'
· Ya da 'yıllardır söyledikleri ve yaptıkları kötü, çirkin ve yanlış olduğu halde, tantanalı reklamlarla halkın gözünü boyayan EVET'çiler kazanacak…'
Birkaç puan fazlalıkla öne çıkacak bu sonuçlardan birisinin 'zafer' sayılması mümkün değildir.
Ancak birinci olasılıktaki 'HAYIR'ların oranı, umutlarımızın da oranı olacaktır…'
Eğer 16 Nisan sandığından çıkacak HAYIR oylarıyla 'RTE'nin tek adamlık hevesi geri püskürtülürse', Türkiye derin bir nefes alacaktır.
O derin nefesin sağlayacağı sinerji ülkemizin önünü ciddi anlamda açacaktır.
16 Nisan sandığından sanılmadık bir şekilde EVET çıkması durumunda ise 'RTE bir Pirüs Zaferi kazanmaktan öteye geçemeyecektir…'
Çünkü bu halk oylaması sürecinde, Türkiye'nin toplumsal muhalefeti 'Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…' mücadele etme konusunda önemli deneyimler kazanmıştır.
Bu arada, bir zamanlar RTE/AKP'nin 'sözde demokratikleşme' ve 'sözde çözüm süreci' gibi varyasyonlarına destek verenlerin, bugün gerçekleri görmeye başlamaları da önemli bir kazanımdır.
Sözün özü, 17 Nisan sabahı karşımıza EVET de çıksa, Hayır da çıksa; ülkemizin güçlenen demokratik toplumsal muhalefeti:
· BİRLİKTE safları daha da sıklaştırarak,
· Önerlerinin ve projelerinin KALİTE standartlarını daha da yükselterek,
· Demokratik mücadele yöntemlerini daha KATILIMLI, daha AZİMLİ ve daha KARARLI bir biçimde geliştirerek;
demokrasimizin önünü açacaktır…
*****
KÖY ENSTİTÜLERİNİN IŞIĞINDA…
17 Nisan 1940 tarihinde resmen kurulan Köy Enstitülerinin kuruluşlarının üzerinden 77 yıl, resmen kapatılmalarının üzerinden ise 63 yıl geçti. Ama bu kadar uzun yılların yıpratması bile Köy Enstitülerini bilinçlerden ve gönüllerden silemedi.
Çünkü aradan geçen onca yıla rağmen ülkemizde Köy Enstitülerinden daha iyi, daha güzel ve daha doğru olan başka bir eğitim sistemi oluşturulamadı.
Sadece Türkiye eğitim tarihinde değil, dünya eğitim tarihinde de olumlu izler bırakan 'Köy Enstitülerinin ışığı' karşımızda bir güneş gibi parlıyor.
Köy Enstitüleri konusu eğitim alanımızda en çok tartışılan, hakkında en çok yazılıp çizilen bir konudur.
Elbette ki önemli olan, Köy Enstitüleri sisteminin ucuz siyaset konusu yapılmadan eğitimbilimi temelinde tartışılabilmesidir. Çünkü o ışığın günümüze yansımaları ancak bu şekilde görülebilir. Aksi halde kimileri karalar, kimileri de ütopikleştirir…
Eskişehir'de 1990'dan beri Köy Enstitülerinin kuruluş yıldönümlerinde; eğitim örgütleri, üniversiteler ve belediyelerimizle birlikte hazırlanan etkinlikler yapılıyor.
Çoğu Türkiye'de bu alanda 'ilk' olma özelliği taşıyan bu etkinliklerin katkısıyla Eskişehir'de Köy Enstitüleri konusunda zengin bir birikim oluşmuştur.
Köy Enstitülerinin 77. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla bu yıl, kentimizdeki demokratik eğitim örgütleri tarafından hazırlanan ve belediyelerimiz tarafından desteklenen çeşitli etkinlikler yapılacak.
Etkinliklerin ayrıntıları ilgili kuruluşlar tarafından kamuoyuna duyurulacak.
17 Nisan 2017 Pazartesi günü saat 11.00'de Vilayet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı'na çelenk konularak başlayacak etkinliklerde anılarımızı, bilinçlerimizi ve umutlarımızı paylaşmak için birlikte olalım.
Ülkemizin aydınlık geleceği için Köy Enstitülerinin ışığından yararlanacağımız öyle çok güzellik var ki…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…