'Tek adam diktatörlüğünü Anayasal kılıfa uyarlamak' niyetiyle gündeme sokulan halk oylaması sürecinin yarattığı toplumsal gerginliğin 'sandık aşaması' bitti.
Böylesi gerginliklerden sonra ortaya çıkan sonuçların 'hemen anlaşılması, sindirilmesi ve değerlendirilmesi' kolay değildir…
Bu nedenle ben, bize 'halka sözde sandık diye dayatılan' 16 Nisan sandığından çıkan sonuçların ayrıntılarını yorumlamayı gelecek günlere bırakarak, benim penceremden görünen ilk görüntüleri sizlere sunmaya çalışacağım.
16 NİSAN SANDIĞINDAN 'PİRUS ZAFERİ' ÇIKTI…
'Ben dememiş miydim?...' diye başlayan yorumların sevimsiz olduğunu biliyorum. Ama hoşgörünüze sığınarak, geçen haftaki yazımın bir bölümünü tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum:
'Bu durumda 16 Nisan sandığından şu iki sonuçtan birisi çıkacaktır:
· Ya 'söylemleri İYİ, GÜZEL ve DOĞRU olan, ama aralarında güçlü bir BİRLİK oluşturamayan ve iletişim araçlarını gereğince kullanamayan HAYIR'cılar kazanacak…'
· Ya da 'yıllardır söyledikleri ve yaptıkları KÖTÜ, ÇİRKİN ve YANLIŞ olduğu halde, tantanalı reklamlarla halkın gözünü boyayan EVET'çiler kazanacak…'
Birkaç puan fazlalıkla öne çıkacak bu sonuçlardan birisinin 'ZAFER' sayılması mümkün değildir.
Ancak birinci olasılıktaki 'HAYIR'ların oranı, umutlarımızın da oranı olacaktır…'
Eğer 16 Nisan sandığından çıkacak HAYIR oylarıyla 'RTE'nin tek adamlık hevesi geri püskürtülürse', Türkiye derin bir nefes alacaktır.
O derin nefesin sağlayacağı sinerji ülkemizin önünü ciddi anlamda açacaktır.
16 Nisan sandığından sanılmadık bir şekilde EVET çıkması durumunda ise 'RTE bir Pirus Zaferi kazanmaktan öteye geçemeyecektir…'
Çünkü bu halk oylaması sürecinde, Türkiye'nin toplumsal muhalefeti 'Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…' mücadele etme konusunda önemli deneyimler kazanmıştır.
Bu arada, bir zamanlar RTE/AKP'nin 'sözde demokratikleşme' ve 'sözde çözüm süreci' gibi varyasyonlarına destek verenlerin, bugün gerçekleri görmeye başlamaları da önemli bir kazanımdır.
Sözün özü, 17 Nisan sabahı karşımıza EVET de çıksa, Hayır da çıksa; ülkemizin güçlenen demokratik toplumsal muhalefeti:
· BİRLİKTE safları daha da sıklaştırarak,
· Önerilerinin ve projelerinin KALİTE standartlarını daha da yükselterek,
· Demokratik mücadele yöntemlerini daha KATILIMLI, daha AZİMLİ ve daha KARARLI bir biçimde geliştirerek; demokrasimizin önünü açacaktır…'
XXXXX
Evet, 16 Nisan sandığının kesin olmayan sonuçlarına göre yüzde 51 Evet, yüzde 49 hayır çıktı.
Yani bu sonuçlara göre RTE/AKP/MHP/BBP bloğu bir 'Pirüs Zaferi' kazanmış görünüyor…
Bilindiği gibi Pirus zaferi, MÖ 280 ve MÖ 279 yıllarında Grek kolonisi Tarentum Kralı Pirus' un, Roma'ya saldırdığı ve ne pahasına olursa olsun savaşı kazanmak için her şeyini feda ettiği savaşın öyküsüdür…
Yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zaferdir. Kazanılan zaferin verilen kayıplardan sonra anlamsız hale gelmesini ifade eder…
Şu bizim halk oylaması sürecinde 'Evet savaşını kazanabilmek için Cumhuriyet ve demokrasi değerlerimizden o kadar çok şeyler feda edildi ki…'
Sözün özü, 16 Nisan sandığının sonucu, sonuçlanmayan bir sonuçtur. Şaibeli bir seçimdir bu...
Bu durumda Türkiye'nin demokrasi güçlerinin, '16 Nisan deneyimlerinden de yararlanarak, 17 Nisan'dan itibaren saflarını daha da sıklaştırmaları gerekiyor…'
XXXXX
KÖY ENSTİTÜLERİNDE '17 NİSAN' VE ÖTESİ
17 Nisan 1940 tarihinde resmen kurulan, kuruluşlarının üzerinden 77 yıl, resmen kapatılmalarının üzerinden ise 63 yıl geçen ve sadece Türkiye eğitim tarihinde değil, dünya eğitim tarihinde de olumlu izler bırakan 'Köy Enstitülerinin ışığı' karşımızda bir güneş gibi parlıyor.
Ülkemizde Köy Enstitüleri konusunda özellikle 1990'lardan sonra çok şeyler söylendi, yazıldı, çizildi…
Köy Enstitüleri 'neden ve nasıl kuruldu, özellikleri nelerdi, neden kapatıldı?...' gibi konularda çok tartışma yapıldı.
Ancak 'Köy Enstitülerinden günümüze neler yansıtılabilir?...' ya da 'Kent Enstitüleri' konusunda yeterince olgunlaşmış görüşler ve somut projeler oluşturulamadı.
Yani 'eğitim alanımızda düşünsel ve pratik anlamda 17 Nisan ötesine bir türlü geçemedik…'
Elbette ki önemli olan, Köy Enstitüleri sisteminin ucuz siyaset konusu yapılmadan eğitimbilimi temelinde tartışılabilmesidir.
Ayrıca bu tartışmaların 'eğitim örgütleri, akademik çevreler ve kamu yönetimi' katılımcıları tarafından BİRLİKTE yapılması da çok önemlidir.
Çünkü o ışığın günümüze yansımaları ancak bu şekilde görülebilir. Aksi halde kimileri karalar, kimileri de ütopikleştirir…
'KÖY ENSTİTÜLERİNDE – KENT ENSTİTÜLERİNE PANELİ'
Köy Enstitülerinin 77. Kuruluş Yıldönümü dolayısıyla bu yıl Eskişehir'de düzenlenen etkinlikler kapsamında, 'EĞİT- DER, YKKED, TEÖ- DER' tarafından hazırlanan ve 'Eskişehir Büyükşehir Belediyesi, Tepebaşı Belediyesi, EĞİTİM SEN, EĞİTİM İŞ' tarafından desteklenen bir panel düzenlendi.
'Köy Enstitülerinden Kent Enstitülerine' konulu panel '19 Nisan 2017 Çarşamba günü, 18.00- 20.00 saatleri arasında, Altınsaray Düğün Salonu'nda (Tepebaşı- Yeşiltepe Mah. Sınırlar Sk. No:2) yapılacak.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet ATAÇ'ın yöneteceği panelin konuşmacıları ve konuları şöyle:
· Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turan Akman ERKILIÇ – 'Literatürde Kent Enstitüleri'
· Eğitimci/ Yazar İbrahim GEREDE – 'Kent Enstitülerinin Sosyal ve Siyasal Dayanakları'
· Tepebaşı Belediye Başkan Yardımcısı M. Melih SAVAŞ – 'Tepebaşı Belediyesi Kent Enstitüsü'
(Panele katılmak isteyenler için Saat 17.30'da Öğretmenevi veYenikent'ten otobüs kalkacak)
Ülkemizde 17 Nisanlar ötesine ulaşacak somut çıkarımların değerlendirileceği bu panele katılımınızı bekliyoruz.
Anılarımızı, bilinçlerimizi ve umutlarımızı tazelemek için…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…