Eğitimin üç önemli boyutu vardır ve hepsi birbirinden önemlidir.
Birinci boyut planlama, tasarlama, hazırlık yani ders programlarının hazırlanması.
İkinci boyut ders programlarının uygulanması yani öğrenme öğretme süreci.
Üçüncü boyut ise ölçme ve değerlendirme süreci.
12 Eylül 1980'den itibaren eğitim sistemimizin ölçme ve değerlendirme süreci/sınav sistemi Türkiye'yi yok etmek isteyen emperyalist güçlerin eline geçti.
Ölçme değerlendirme sistemi elden gidince neredeyse ülkemiz de elden gitmek üzere.
Ölçme değerlendirme sistemi emperyalist güçlerin eline geçince;
Sınavlarda sadece bilgi ölçülmeye başlandı. Çoktan seçmeli testler ortaöğretime geçiş, üniversite yerleştirme, görevde yükselme, kamu personeli seçme sınavların vazgeçilmezi oldu.
Çocuklarımız ve gençlerimiz sadece bilgi edindi. Edindiği bilgiyi kullanma, yeni bilgi üretme ve ürettiği bilgiyi paylaşma konusunda yetersiz kaldı. Edindiği bilgiyi beceriye ve uygulamaya dönüştürerek günlük hayatta kullanamadı.
Bilgi üretmeyenince daha okul hayatında üretmeden tüketmek yaşam biçimi haline geldi çocuklarımız ve gençlerimizin.
Sınav sistemi; becerileri geliştiren ve yetkinlikleri arttıran öğrencilerin yetişmesine izin vermedi.
Sistem önce üretmeden ve emek harcamadan tüketen insanlar yetiştirdi.
Neredeyse bütün sınavlarda sorular çalındı. Birçok kişi başkalarının hakkını gasp ederek öğretmen, memur, doktur, mühendis oldu. Üniversitelerde araştırma görevlisi, öğretim üyesi oldu. Görevinde yükseldi.
Üretmeden tüketmenin sonucunda değer sistemi çöktü ve her türlü ahlaksızlık diz boyunu geçti. Üretmeden tüketme alışkanlıkları sonra yaratıcılığımızı yok etti.
Oysaki emek vererek, sorumluluk alarak ve üreterek tüketmek insanın becerilerini ve yetkinliklerini arttırır. İnsanların hayat standartlarını geliştirir. Ülkenin küresel rekabet gücünü arttırır, demokratik gelişimlerine önemli katkı yapar.
Üretmeden tüketmek ahlaksızlığa atılan ilk adımdır. İnsanlar kişiliğini kaybeder. Kendisi, ailesi, çevresi ve ülkesi için sürekli sorun üretir. Her gün gazete ve televizyon haberlerinde ve yakın çevremizde bu sorunlarla ilgili onlarca olayla karşılaşıyoruz.
Eğitimi sistemimizin bir boyutu olan sınav sistemi her geçen ülkemizi bataklığa biraz daha sürüklüyor. Sistem;
· Eleştirel düşünme, özgün düşünme, araştırma yapma, sorun çözme gibi üst düzey bilişsel becerileri,
· Sosyal katılım, girişimcilik, iletişim kurma, empati kurma sosyal becerileri,
· Öz denetim, öz güven, karar verme, kararlılık, liderlik ve kendini yönetme gibi kişisel becerileri ölçmüyor.
Sınav sistemi; bilişsel becerileri, sosyal becerileri ve kişisel becerileri ölçmeyince geriye sadece bilgiyi ezberlemek kalıyor.
12 Eylül 1980 darbesinin üstünden 37 yıl geçti. Artık sadece öğrenciler değil en başta üniversite hocaları ve eğitimciler olmak neredeyse toplumun tüm kesimi özgürce düşünemiyor. Bağımsız karar veremiyor.
Üniversitede yüksek lisans ve doktora yapan öğrenciler bitirme tezlerini para vererek yaptırıyor. Birçok yerde tez hazırlanır levhalarının asıldığını görüyoruz.
Artık kendimize dönme zamanı geldi ve geçiyor.
Bir an önce ölçme değerlendirme sistemimizi yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Yoksa hak etmediği halde Türkiye bir orta doğu ülkesi olmaya mahkûm olacak.