Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.'
Evliya Çelebi (Sinop cezaevi hakkında)
Uzunca bir süre önceydi. Müze haline gelmiş Sinop cezaevi duvarlarında yazıyordu. Cezaevinin her yerini en küçük ayrıntısına kadar inceleyip gezdim. Başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma. Daha önce defalarca dinledim, bende hoş bir etki bırakıyordu, Sebahattin Ali'nin bu dizeleri. Ta ki o güne kadar, gün boyunca kendime gelememiştim. Hapishane hayatı, özgürlüğe duyulan hasret ancak bu kadar güzel anlatılırdı. Haklıydı ya da haksızdı, bunu tartışmıyorum. Artık bir yerde bu şarkıyı dinlerken cezaevi gözümün önüne gelir, işkence odaları, prangalar... Vücudumun her bir hücresinde elektrik şoku yaşarım.
' Nazım Hikmet ve Necip Fazıl Kısakürek de buranın cefasını çekmiş yazarlardandır.'
'Necip Fazıl Kısakürek'in burada kaldığı süre içerisinde Zindandan Mehmet'e Mektup isimli şiirini yazmıştır.'
'Zindan iki hece. Mehmed'im lafta! Baba katiliyle baban bir safta!'
Onlarla bitmiyor daha niceleri yatmıştır bu cezaevinde. Kimi düşünce suçlusu diyordu, kimisi de yasaklı yazar..
Yasaklılar denilince, küçüklüğüme gittim bir an, bizim evde her türden kitap vardı. Ayrım yapmadan, her kitabın içindeki dünyadan, güzel olanı almamız öğütleniyordu. Hepsini okuyabilme özgürlüğümüz vardı. Onun şu görüşü var, bunun bu görüşü var, yasak denmiyordu. Abimin bana aldığı çizmeli kedi, sihirli fasulye gibi hikayeler cazip gelmiyordu. Büyüklerin okuduğu kitaplar sihirli fasulyeden daha sihirliydi. O günlerden aklımda kalan, balıklı göl hikayesi, bir atın, bir köpeğin sahibi öldüğünde, mezarının başından ayrılmaması beynime mıh gibi çakılan, gerçek yaşanmışlıklardan kalıntıydı.
Okuyamadığım, henüz okumam için erken olduğu söylenen kitaplar vardı, gözüm hep onlardaydı, maalesef babamın toplu kitap kıyımı yapması nedeniyle hevesim kursağımda kalmıştı. O zaman sebebini anlayamasamda, şimdi anlıyorum ki, farklı nedenlerle yasaklanmış, okuruyla arasına engel konmuş kitaplardı.
Günümüzde ise düşünememe suçluları daha fazladır.
'Ekrana yapışmış milyonlar her geçen saniye yoksullaşır ve yokluktan çıkmak için gerekli iradeleri, medya oyunlarıyla felce uğratılır.'
Birçok şehidimiz varken, survivor, paparazziler ve evlenme programlarının izlenme rekoru kırdığı günümüzde, asıl yasaklılar kitap okumayan, düşünememe suçlularıdır. Düşünememe suçlusu olmak, daha ağır suç niteliğindedir... Bu tarz kişiler bir de sizi aşağılarlar.. Aaa sen izlemedin mi? Onunla konuşabileceğin ortak bir noktası olsun ister. Beyin ölümü çoktan gerçekleşmiştir ama o bunun farkında değildir.
'Bu ve buna benzer programlar yasaklanmalıdır. 'Survivor'ın ana fikri: Hayatta kalmanın tek şartı var: Kazanmak isteyen her şeyi yapar, herkesi harcardır.'
Bir akıl, kelimeleri silaha çevirerek ve onunla karşıdakinin, bilinçaltını zedeleyecek biçimde vurarak amacına ulaşabilir. Gerekli tedbirler almalıyız, silahlarımız; yani kitaplarımızla savunmaya geçmeliyiz. Vurulmamak dileğiyle Sevgi ve Saygılar….