1980'li yılların son dilimi,
Süleyman Demirel ile zamanında müsteşarlığını yapmış olan Turgut Özal arasında kıyasıya bir yarış var…
Özal başbakan,
Bıçağı her şeyi kesiyor…
Ancak o da,
Yavaş yavaş güç zehirlenmesine uğruyor…
Demirel ise,
Siyasi yasağının kalkmasının ardından başına geçtiği Doğru Yol Partisi ile muhalefette…
İşte o dönemde yaşanan Anayasa polemikleri; (ancak o dönemdekiler bugün yaşananların yanında sivrisinek vızıltısı) alıp başını gitmiş…
***
Hangisini hangisi söylemişti tam hatırlamıyorum…
Ama toplumun hala hafızasındadır…
'Anayasa babayasa dinlemem…'
Bir de;
'Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz…'
Söyleyenler de ağır,
Söylenenler de ağır…
Yer yerinden oynamıştı…
Günler, aylar, hatta yıllarca unutulmamıştı söylenen bu iki söz…
Anayasaya ancak o kadar yaklaşabilmişlerdi…
***
Bugün duyarlılıklar çok farklı düzlemlerde…
Bir devletin varlığının ifadesi…
Kanı, canı, organları, duyuları, refleksleri…
Bütün varlığını ve o varlığın biçimini ve işleyiş şeklini belirleyen kurallar bütünü…
Türkiye yıllardan bu tarafa,
1982 Anayasası'nı hep tartıştı…
Gelen giden her iktidar, her muhalefet şikayet etti…
Zaman zaman değişiklikler yapıldı…
Yamalı bohçaya döndü…
Güne, çağa, koşullara uygun hale getirilmeye çalışıldı…
Bir taraftan da hep şu söylenegeldi…
'Anayasa tamamıyla değiştirilmeli…'
Ancak bunu yapmaya, kimsenin gücü yetmedi…
***
Şimdi 18 maddelik yeni bir değişiklik gündemde…
'Millet gider Mersin'e, biz gideriz tersine' vecizesinde olduğu gibi,
Demokrasimizi çağdaş bir hale getirmek yerine,
Karar ve uygulamalara yapılacak her türlü muhalefeti anında yok edebilecek yetkilerle donatılmış bir erk yaratılıyor…
'Rejimi değil, sistemi değiştiriyoruz' diyor iktidar…
Ancak sistem,
Bir üst argümanı gibi görünüyor olsa da rejimi kendisine uyarlayacaktır, zaman içinde…
Yani,
Zaman içinde,
Sistem rejimi rehabilite etmeyecek tam aksine,
Getirilecek yeni sistemin besleyeceği rejim, kendi sistemini yaratacak ve ülkeye dayatacaktır…