Balık ve Kuşun Aşkı
Aşk ile ilgili makale yazmaya ara vermemden dolayı, bir okurum 'Balık ile kuşun imkansız Aşk'ını' göndermiş. Sizlerle paylaşmak istedim.
'Sevdiler hep, hep sevdiler. Sebepsiz, eksiksiz, anlatılmaz, büsbüyük bir aşk... Her geçen gün katlanan bir aşk. Fakat her şeyiyle mükemmelleştirilmeye çalışılan değil de, eksikleriyle sevilen bir aşk. Evet, balık ve kuş aşık oldu.
Kuş, balığın olduğu deniz kenarından hiç ayrılmadı. Balıksa denizin diğer yerlerine gitmeyi hiç istemedi. Zamanla güzel fedakarlıklar yaptılar, vuslat için. Kuş gökyüzünü unuttu, balık denizin derinliklerini. Farklı dünyalardan birbirlerine baktılar hep, müthiş bir aşkla. Böylesi güzeldi. Kiminin esaret diyebileceğini, özgürlüğe çevirdiler. Kendi dünyalarında sonsuz bir özgürlük... Sonsuz (mu acaba)...
Gün geldi... Kuş başını kaldırdı bir ara ve gökyüzünü gördü. İç çekti ve özlem girdi yüreğine. Başka bir özlem. Daha yüce, daha özgür, daha 'daha' bir özlem. Sonra alamadı kendini o engin gökyüzüne bakmaktan. Balık biliyordu elbet bunu, yüreğini biliyordu onun. Kuş her gökyüzüne özlemle baktığında, balığın korkuyla içi titriyordu. Zaten artık kuş pek alamıyordu gözlerini gökyüzünden... Balık deniz kenarına yaklaştı, yaklaştı, yaklaştı... Nefes alabileceği yere kadar geldi. O geldikçe, kuş hep gökyüzünü özledi. Kanatlarına baktı, yapabileceklerine. 'Ah!' diye iç çektikçe kuş, 'Ah...' Dedi balık.
-Ah kanatlarım olsa...
Hiç bilmedi kuş, balığın çaresizliğini. Belki de biliyordu kim bilir... Sonra bir gün dayanamadı kuş. Söyledi içindeki özlemi. Gökyüzünü anlattı, oradaki hayatı, mutlu olacağını, uçmayı, kanat çırpmayı, bulutların arasında gezmeyi, yorulmadan, bıkmadan uçmak istediğini... Balık dinledi, dinledi, dinledi. Zaten hissediyordu başka bir özlemin bir gün aralarına gireceğini. Kuşun vazgeçmesini istedi, çok istedi. Fakat ömür boyu tutamazdı onu bu deniz kıyısında. Hakkı yoktu. Canı yana yana düşündü, düşündü, düşündü... Kuş vazgeçmedi dostlar. Kuş ne yazık ki vazgeçmedi gökyüzünden. Oysa balıkta denizin kıyısından ayrılamıyordu. Oysa balıkta bakabilirdi okyanusun o derin maviliğine. Mutlulukla yüzenlere imrenebilirdi. Balık hiç istemedi o küçük deniz kıyısından ayrılmayı. Dargındı balık, kuşa. Öylesine bir dargınlık ki, hiç içinin acısını belli etmeden kendi yaralarını sarmaya çalıştı. Hep düşündü, vazgeçirmeye çalıştı kuşu gökyüzünden, yapamadı. Bir yandan da istemedi vazgeçirmeyi. Çünkü onu bu deniz kıyısının dar köşesine hapsetmek gelmedi içinden. Kendisine cennet olmaya başlayan, koca okyanusu unutturan o deniz kıyısı... Başını kaldırıp gökyüzünün güzelliğini düşününce, 'kim bilir uçmak ne güzel olur onun için' dedi içinden. Mutlu olsun istiyordu, istiyordu elbet ama gitmesine izin vermek, ölmek demekti. Onunla gitmekte öyle görünüyordu. Fakat kim bilir? Denemeye değerdi... Belliydi nefes alamayacağı. Belliydi uçamayacağı. Ama kim bilir, söylesenize, kim bilir? Belki o başarırdı? Başta vazgeçmişti okyanustan, şimdiyse o küçük deniz kıyısından, bir damla nefesten ve hayattan... Her şeyden vazgeçmek istedi, ama kuştan vazgeçmeyi hiç düşünmedi...
Kuş, balığın her şeyden vazgeçmek istediğini biliyordu. Biliyordu nefes almayı bile terk edebileceğini kendisi için. Peki o bunu ona yapabilir miydi? Kendi gökyüzü özlemi için balığın hayatına kıyabilir miydi? Düşündü, düşündü, düşündü. Balığın istediği belliydi, onun yanında olmak istiyordu. Peki ya o dayanabilir miydi balığın cansız bedenini, pullarının döküldüğünü görmeye? Hayır hayır... Dayanamazdı. Çok dedi balığa
'Gelme benimle,
Benimle gelme,
Gelme, gelme,
Gelme...'
Balık dinlemedi. Gelmek istedi hep. Belki birlikte olunca, belki çare bulunurdu. Belki, belki, belki...
Belki bir akvaryumda yaşardı bir yerlerde. Kuş daha çok uçar ama yine de gelirdi yanına. İyiydi onsuzluktan. Okyanustan vazgeçen balık, deniz kıyısından vazgeçti bir akvaryumda durmayı da kabul etti aşkı için. Kuş yine de karar veremiyordu balığı yanında götürmeye. Bir akvaryumun içinde korkunç bir hayat olacağından emindi. Balıkta emindi bundan, fakat hiç olmadı onu görürüm diyordu. Hiç olmadı onsuz ölmem koca okyanusta...
'Görürüm onu, geçer her şey;
Engin deniz ve yüzme özlemi...
Görürüm onu, geçer her şey...'
Ama üzülüyordu balık. Neden olduğu çok açık. Ne olurdu birlikte o deniz kıyısında mutlu olsalar? Ne olurdu kendisi az yüzse, o az uçsa, az nefes alsalar, huzurlu nefes alsalar!? Yine de kuşu anlamak oldu tek amacı ve onsuz kalmamak...
Birde şu vardı. Balık eski aşkı ve tutkuyu göremiyordu kuşta. Ne olmuştu böyle? Hadi gökyüzü özlemi tamam. Hadi özgürlük isteği tamam. Peki ya başka istekler? Biraz olsun yanında olması gerekmiyor muydu kuşun? Biraz elinden tutup sevgisini göstermesi... Sevgisinin eskisi gibi olduğunu biliyordu, fakat bir çok şeyi yapmıyordu artık kuş. Bir şeylerin eskisi gibi olması için çabalamıyordu. Balık anlamıyordu zaten. Anlamıyordu nelerin olduğunu. Her geçen gün kendinden uzaklaştığını hissediyordu.
Kuş bahaneleri sıralıyor.
Diyor ki balığa bende seni seviyorum da. Bahaneler sıralanıyor.
Yuvamız neresi olacak?
Nerde yaşayacağız aşkımızı?
Havada mı, suda mı?
Balık da diyor ki!
Ben havada da karada da seni istiyorum.
Ve çıkıyor sudan
Saniyesinde can veriyor aşk için.

***

Değerli okurlarımız aşkınızı yaşayın ama aşkınız için ölmeyin hele birde kuş gibi vefasız ise.