Nankör insanları mutlu etmek çok zordur.
İster yağa yatırın, isterse de bala; nankör insan nankördür.
Bir nanköre sormuşlar, ne yaptı da dostuna kırıldın.
Her dediğimi yaptı, birini yapmadı, demiş.
Nankörlük çıkarcı kalplerin hastalığıdır. O zamana kadar yapılanları görmezler.

***

Youtube'dan Akit TV'nin 'Ankara Kulisi' programını izledim.
Ankara Haber Müdürü Mehmet Özmen'in sunduğu programın konukları, Suriyeli Gazeteci Daniel Abdulfettah ve emekli hakim Nusret Çiçek'ti.
Programda Suriye'deki iç savaş tartışıldı.
Suriyeli Gazeteci Daniel Abdulfettah Suriye'den nasıl kaçtığını anlattı.
Konuk olan Nusret Çiçek, 'Kılayını seçtin niye orda savaşmadın' dedi.
Suriyeli Gazeteci Abdulfettah, kendisini askere almayacaklarını ve bu durumda savaşmayacağını anlattı.
Nusret Çiçek ise 'İhtiyaç varsa savaşılır. Devletin dışında niye silah taşıyorsun. Esad'ın ordusunda silah var, uçak var. Niye kaçıyorsun memleketinden. Teröristlere karşı savun toprağını.'
'Aptal, enayi Türkiye var burada. Bu vatandaşları besliyor burada' dedi.
Bunun üzerine Daniel Abdulfettah de, Suriyelileri Türkiye'nin çağırdığını, Suriyeliler üzerinde Avrupa'dan para kopardığını iddia etti. Abdulfettah sözlerinin devamında,
'Yeni bir devlet kuralım. Suriye'yi ele geçirelim. Orada namaz kılalım' dediniz olmadı. Bu kadar insan getirdiğiniz. Silah verdiniz. Eğit-donat bir şey çıkmadı o insanlardan şimdi başınıza bela oldular. Yanlış mı?' şeklinde konuştu.

***

'Kişilerin gerçek yüzleri çok sonradan ortaya çıkar, iyilik edilen, yardımda bulunulan, hatta yıllarca himaye edilen öyle nankör insanlar olur ki kendilerine el uzatan insanlara fenalık eder, arkadan vururlar.
İnsanlar, kendilerine devamlı yapılan iyilikleri, sanki vazgeçilmez hakları gibi algılayıp iyilik yapanları buna mecbur ve sorumlu tutarlar.
Her gün iyilik gören kişi bir gün iyilik görmese hemen düşman olur. Her gün bir altın verdiğimiz dilenciye bir gün vermeyiversek bizden kötüsü olmaz. Oysa aynı dilenciye ayda bir altın vermiş olsak belki bize ömür boyu minnettar kalır. Yani iyilikte de, azarlamada da, yetkide de, sorumlulukta da ölçüyü kaçırmamak gerekir. Aksi takdirde bir gün gözümüzün oyulması kaçınılmazdır.'
Yunus Emre'nin güzel bir sözüyle bitirmek istiyorum. 'Bilmeyenler neyi bilmiş, bilenlere selam olsun'