Sabah sekizde Sultan'ı işe bıraktık Öyküm'le birlikte.
Sonra da Öyküm'ü işe bıraktık Öyküm'le birlikte!
Sonra da ben kendimle birlikte geri döndüm gittiğim yoldan.

***

Öyküm staja başladı. Stajyer diyetisyen…
Bir heyecan bir heyecan…
Bir gençlik bir gençlik…
Ne güzel genç olmak...
Ne güzel henüz daha hayatın başlarında olmak...
Ve bizler de hayatın sonuna doğru hızla yol alıyoruz.
Ne yaşadık?
Yaşadık, yaşıyoruz işte.
Gün gelecek…
Hiçbir şey yaşayamadan, ölüyorum galiba, diyeceğiz.
'Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.

Ama ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir…

Üstü kalsın…' mı demişti şair?
Hangi şair?
Kimi zaman…
Kimi zaman değil her zaman!
Yazıda geçen şiirlerin, sözlerin kime ait olduğunu…
Onu nereden okuduğumu, nereden öğrendiğimi yazmıyorum.
Kötü bir niyetim yok.
Siz o şiirin, sözün kime ait olduğunu zaten biliyorsunuzdur diye…
Kimileri çok dürüsttür bu konuda.
Mesela Hasan Pulur parantez içine bir yıldız koyup yazısının sonuna açtığı dipnotta kaynağını belirtirdi yaptığı alıntının.
Ben o kadar dürüst değilim!
En nihayetinde akademik bir yazı da değil yazdığım.
Karşılıklı konuşuyoruz şunun şurasında.
Hayattan konuşuyoruz.
Yaşamaktan.
Var olmaktan…
Yok olmaktan…
Hiç var olmamış gibi yok olmaktan.
Siz de şahitsiniz ki ben de bu dünyaya geldim…
Sizin gibi ben de bu dünyada yaşadım.
Neyse güzel şeylerden söz edelim artık.

***

Sonra Bukowski'nin hipodrom yolunu tozu dumana katan külüstür arabasından farksız arabamı, benim ilgisizliğim yüzünden daha iyi bir arabaya binemiyor bütün aile, üniversiteye sürdüm, Öyküm'ün yüzme havuzu kaydını yeniletmek için.
Benimki evde bir işe yarama çabası işte.
Gönüllü servisçilik, getir götür işi, ufak tefek işlerin takibi falan…
Yeterince işe yarıyor muyum acaba?
Bundan emin değilim.

***

Yaz tatili olmasına rağmen yoğun bir öğrenci girişi var üniversitenin kapısından.
Gruplar halinde.
Yaz okuluna devam eden öğrenciler sanırım.

***

Kızlı erkekli gruplar halinde gençler…
Derse geç kalmamak için hepsi de hızlı hızlı, telaş içinde yürüyor kampüsün içinde.
Ne güzel giyinmiş kızlar. Sade… Tertemiz… Masum…
Ve hepsinin pırıl pırıl…
Aydınlık yüzleri.
Ne güzel gençler.
Ne güzel genç olmak…