Her ne kadar basit bir hayat isteseler de hayatı basit yaşamazlar. Sorgularlar, araştırırlar.
Ağızlarından çıkacak kelimeler öyle herkesin kafa yoracağı cinsten değildir. Susuyorlarsa mutlaka karşısındaki insanın onu anlamayacağını düşündüğünden susar.
Dayatmalarla yaşamazlar hayatı. Doğru bildiği yoldan gider, yapacaklarını başkasına sormazlar.
Sert görüntüleri nedeniyle, hep suçlu olarak görülürler. Onlar açıklama yapma gereği bile duymaz. Çünkü dış görünüşüyle yargılayan insanın boş insan olduğunu bilirler.
Göründüklerinden güçlüdürler. Kendisine biat ettirmek isteyen insanlar tarafından sürekli önüne engel konulur. Düz yolda yürüyüp biat etmektense, engel atlamayı severler.
Değer verdikleri insanlara bunu kelimelerle anlatmasa da, onlar için her şeyi yapabilirler.
Az konuşmaları, çok fazla düşünmesi demektir. Aklından geçen düşünceleri kestiremezsiniz.
Vatanına, milletine Aşıktırlar.
Doğa yaşamını severler. Onları en çok rahatlatan doğa ile baş başa kalmalarıdır.
Üzüldüklerinde her kesten uzaklaşırlar. Kendileri ile kalmayı severler. Bu davranış etrafındaki, insanları incitmekten korktukları içindir.
Yapacakları şeyleri tahmin etmek zordur. Hep bir sonraki hamleye düşünerek adım atarlar.
Soğuk görüntüleri onlara ulaşılmaz havası estirse de, aslında yakınındaki güvendiği ve sevdiği insanlar, onların ne kadar sıcakkanlı olduğunu bilirler.
Hiçbir zaman kendilerini yalnız hissetmezler, arkadaş konusunda seçicidirler.
Kimsenin onun hakkında düşündüğü umurunda değildir. Başkalarına iyi görünmek için rol yapmazlar.
Başkaları onlar için 'Havasından geçilmiyor.' Ya da 'Elinden ekmeğini alsan, sesi çıkmaz.' Diyebilirler. Ama durum öyle değildir, öyle kolay kolay anlaşılmazlar.
Sabırlıdırlar, sabrın sonunda hala anlaşılmamışsa çıkışları biraz sert olur. Yani onların anlayacağı dilden konuşmasını da bilirler.
Her doğruyu her yerde söylerler. Kimseden korkmazlar, Allahtan başka.
Güçlüden yana değil, doğrudan yanadırlar. Yani sürü psikoloji yoktur.
Aykırı insan denilmesi, aykırı olduklarından değil, Sürüye katılmadıklarındandır.
Tıpkı şairin dediği gibi yüze söylerler;
'Akrep gibisin kardeşim,
Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim, serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
Midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil, Beş değil,
milyonlarcasın maalesef.
Gocuklu celep kaldırınca sopasını
Sürüye katılı verirsin hemen
Ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani,
Hani şu derya içinde olup
Deryayı bilmeyen balıktan daha tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
Ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
Kabahat senin, demeğe de dilim varmıyor ama
Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim.'