İçimden bir ses yaz diyor. Başka türlü kurtulamazsın bu huzursuzluktan.
Bir başka ses bırak bu saçma sapan şeylerle uğraşmayı, diyor. Yazacaksın da ne olacak. Ne değişecek.

***

Bir tanıdığım takmıştı bir ara. Gelip gelip,
'Yahu bir yaz şunu, yine ağaç oldum belediye otobüsünü beklemekten. Vaktinde gelmiyor otobüs. Şoför hareket saatlerine uymuyor. Yaz, cezasını versinler.'
Ya bizimle dalga geçiyordu, bizim gazete yazılarını hafife almak için…
Ya da kendi de bunun bir işe yarayacağına inanıyordu.
Ben o tür yazılar yazmıyorum, demiştim bıkkınlıkla. Belediyeyi arayıp oraya söyle derdini, diye de eklemiştim.
Öyle deyince bir süre küsmüştü falan.

***

Ama şimdi…
Öyle bir yazı yazacağım galiba.
Üstat da yazardı bazen bu türden yazılar.
Akşamları gittiği lokalden son tramvayın saatinde kalkıyorlardı.
Çoğu zaman tramvayın arkasından koşturuyorlardı.
O derece dakiktiler yani!
E tabi bir kez hareket edince tramvay…
Üstat koşturuyor diye durup bekleyecek değil.
Ertesi gün yazıyordu üstat,
'Son tramvay bir dakika otuz saniye erken hareket etti. Gece vardiyasından çıkan vatandaş tramvaya yetişemiyor…'
***
Hafta sonu…
Cuma akşamından başlıyor yerleşim yerlerinin yanı başındaki eğlence mekanlarının gürültüsü.
Gece boyu zangır zangır müzik sesi...
Neyse diyorum. Sabaha kadar gürültü yapacak değiller ya. Belli bir saate kadardır izinleri.

***

Gece on iki.
Müziğin şiddeti daha da artıyor.
Sanırım, artık kalkıp gitmeye niyetlenen müşterileri vazgeçirmek için daha yeni başladık mesajı vermeye çalışıyorlar böyle yaparak.
Gitmeyin, daha karpuz kesecektik mesajı yani!

***

Ne okuduğumdan bir şey anlıyorum ne izlediğim televizyon programından.
O saatte tartışma programlarının tekrarı oluyor.
Ama mecburiyetten o kanal bu kanal, tekrarları bile izliyorum…
Sonra gidip yatmayı deniyorum.
Mümkün değil.

***

Yatakta sağa sola dönerken dışarıdan gelen gürültülere rağmen ara ara uykuya daldığım oluyor.
Derken belediyenin çöp arabası geliyor.
Sanki savaş var sokakta!
Bağrış çağrış.
'Hoop! Geri gel geri gel!'
Bazen yataktan kalkıp pencereden bakıyorum.
Tabi adamlar işlerini yapıyorlar.
Gecenin bu saatinde kolay bir iş değil.
Çöp arabasının iki tarafına tutunarak gidiyorlar. Çöp poşetlerine yaklaşınca yavaşlayan ama durmayan arabadan yere zıplayıp poşetleri çöp kamyonuna fırlatıyorlar.
Yavaş yavaş ilerleyen çöp kamyonunun arkasından bağrış çağrış koşup yeniden kamyonun kasasına tutunuyorlar.

***

O saatte evin içinde biraz gezindikten sonra yeniden yatağa dönüp uyumaya çabalıyorum…
Saat beş buçukta, alt kattaki öğrencilerin balkonda baktıkları yavru köpek başlıyor çen çen çen…
Üst katlardaki büyük köpek, yavru köpeğe nasıl havlayacağını öğretmek ister gibi, kulakları çınlatan sesiyle karşılık veriyor hav hav hav…
Köpekler yorulup susuyor.
Yatak odasının penceresinin önündeki ağaca tüneyen karga balkondaki yavru köpeği keşfetmiş. Onu kışkırtmak için başlıyor gak gak gak!
Yavru köpek yeniden sazı ele alıyor çen çen çen…
Büyük köpek karşılık veriyor hav hav hav…
Şerefsiz karga kızıştırıyor bu ikisini, gak gak gak…
Çıldıracağım ulan! Nietzsche gibi delireceğim! Aklımı yitireceğim!