Şu anda elimde bir-iki remork kadar buğday kaldı, geçen yılın borçlarını ödedim, bu yılın tohumu , taban gübresi derken şimdiden 30 bin lira borçlandım. Daha ekim yapılacak onun için mazota ihtiyaç var borçla alınacak, baharda atılacak gübre için, ot ilacı için borçlanılacak. Bütün bir yıl çoluk çocuk için yiyecek, içecek, giyecek lazım, eve yakacak lazım. Hastalık olsa doktor parası, ilaç parası lazım. Traktörü kredi ile aldım, taksitleri için para lazım. Bu traktöre göre aletler almak gerek, iyi toprak işlemek için alınması gereken aletler pahalı, yüksek verim için yeterli gübre vermek lazım, gübre tam lazımken pahalılaşıyor, ürünü korumak için gerekli olan ilaçlarda öyle. Bütün bunları istediğimiz düzeyde sağlayamadığımız için elde ettiğimiz verim düşük bazı yıllar maliyetimizi ya zor karşılıyor ya da karşılamıyor ve bunun borçlarını bir kaç yılda zor ödüyoruz, çoğu yıl bir sonraki yıla borç taşıyoruz. Kış boyu kahveye çıkıp bir çay içmek için para bulamadığımız çok zaman oluyor. Ürünümüz fiyat bulmuyor bunda alıcıların büyük bir kısmının hakkaniyetli olmaması etkili oluyor. Biz üretemezsek tüccar, değirmenci, fırıncı nereden kazanacak, millet ucuza ekmek nasıl yiyecek. Bizi batırırlarsa kim üretecek, ithal edilirse büyük şirketler kazanacak, küçük tüccar da batacak, küçücük bir imkan bulsa çiftçiliği bırakmaya hazır çok insan var. Bunu söyleyen yılların çiftçisi mücadeleyi bırakmayan, kendi tarlası geçimine yetmediği için komşulardan icara tarla tutan, kuru koşullarda 200 dekar kadar toplam ekilişiyle didinip alın teriyle yaşamını sürdürmeye çalışan eski bir dost. Kışı erken gelen ve uzun süren, baharı geç gelen, erken biten büyük bir köyün sakinlerinden. Kahvedeki herkes onunla aynı fikirde, bazısı daha da bıkkın. Sıkça gittiğim köylerden birisi olduğundan bana içlerini rahatlıkla ve samimiyetle dökebileceklerini bilirler, ayrıca abartarak anlatamayacaklarını da bildiklerinden söylediklerinin samimiyetine inanıyorum. Ancak sorunlarının giderilmesi için görev ve sorumluluk taşıyan kurum, kuruluş ve kişilerle yeterince ilişkileri yok. Kuruluşların görev ve sorumluluklarını ne yazık ki doğru dürüst bilmiyorlar fakat tahminlere veya birbirlerinden duydukları eksik, yanlış bilgilere göre bunlar hakkında yorum yapıyor ve çoğu zaman kendilerine haksızlık yapıldığına, önemsenmediklerine, haksızlıklara uğradıklarına inanıyorlar. Sehven yapıldığı çok açık olan bir hatayı bile ilgili birime veya kişiye iletmek ve düzeltmesini istemek yerine aldatıldıklarını düşünüp üzülmeyi adeta tercih ediyorlar. Kendi verdikleri örnekler üzerinden bildiğim doğruları anlattığımda bazıları şaşırıyor, bazıları kendi hatalarını kabul ediyor, bazısı ise zannettiğinde inat ediyor. Diğer taraftan uzmanların araştırmalara, gözlemlere, deneyimlere dayanan bilgileri yerine kendi bildiklerini, konu komşudan gördüklerini, pazarlamacıların, bilgiç kişilerin söylediklerini yapmayı sürdürüp, yanlış yaptıkları konulara bir sebep bulmayı yani bir bakıma kendi kendilerini kandırmayı sürdürenlerin sayısı ise hiç de az değil. Hala üretimlerinin maliyeti ile sonuçta kazandıkları arasındaki farka bakmak yerine işlediği toprağın, tarladaki ekininin görüntüsüne bakmayı sürdürenler, yeterli görenler var. Bunların yanında, elinden geleni en doğru şekilde yapmayı, imkanları ölçüsünde toprağına, ürününe emek vermeyi bilen, uzmanların tavsiyelerine değer verenler de var. Örneğin, çoğu kişi sıcak kahvede otururken zamanı geldi şimdi yapmam gerekiyor deyip yağmur, çamur demeden ayağına çizmesini geçirip onlarca dönüme elle gübre atanlar da bulunmaktadır. Dostlarıma aynı masrafla daha çok verim ve daha yüksek kaliteli ürün elde edip, daha fazla kazanmak mümkün derken ; imkanları müsait olmadığı için yapması gerekenleri eksik yapanlara ve bu yüzden düşük verim ve kalitesiz ürün elde edenlere söylenecek hiç bir şey yok. Sorunları gidermek, yapılan yanlışları düzeltmek, eksikleri gidermek üreticilerinde de, uzmanların da , bürokratlarında da, siyasetçilerin de birlikte görevidir. Üretenin kazancı demek, tüketicinin de, tüccarın da kazancı hepsinden ötesi milletin, ülkenin kazancı demektir.