Türkiye'de her öğrencinin hayali üniversiteye girebilmektir. Hemen hemen her anne-babanın da hayali çocuklarının bir üniversiteye yerleştiğini görebilmektir. Üniversite okumak, üniversite diploması almak bir araç değil, en önemli amaçlardan, hayallerden biri haline gelmiştir ülkemizde.
'Okuyan insan hayal kurar, hayal kuran insan düşünmeye başlar. Düşünen insan soru sormaya başlar. Bir kişi soru sordu mu birey oluyor' diyor usta yazarlarımızdan Muzaffer İzgü. Öğrenci ve anne-babaların hayali Muzaffer İzgü'nün tanımladığı hayale pek benzemiyor.
Muzaffer İzgü'nün tanımına göre hayal kuran insan birey olma özelliği taşıyor. Birey olmak, kendin olmaktır, özünü korumak ve geliştirebilmektir. Düşünmek, öğrenmek, üretmek; kendisine, ailesine, çevresine, ülkesine ve insanlığa yararlık olabilmektir.
Üniversiteye yerleşmek hayalini kuran birçok gencimizin birey olmak hayali maalesef yok. Ama gençlerimizin hayalleri ile oynama hakkımız da yok.
Gençlerimiz üniversite hayallerini gerçekleştirmek için gece gündüz emek harcıyor. Kazandığı haberini alınca da sevinç çığlıkları atıyor.
ÖSYM yaptığı büyük bir hata ile yüzlerce gencimizin hayallerini suya düşürdü. Çığlıklarını boğazında düğümledi. Önce üniversiteyi kazandın dedi. Sonra şaka yaptık (pardon hata yaptık) kazanmadınız dedi.
Sürekli hatalar yapıyoruz. Sürekli kandırılıyoruz. Bu hata ve kandırılmaların sonunda gençlerimizin geleceğini yok ediyoruz. Üstelik kimse sorumluluk da almıyor, hatta sorumlu olanlar herkesten önce hata yapanları eleştiriyor. Herkesten çok sorumlular sanki daha çok mağdur olmuş gibi görünüyorlar.
Artık hataları düzeltme, sorunları çözme devri kapandı. Hataları ve sorunları önceden görme ve ortaya çıkmasını önleme devri başladı. İyi yönetmek hataları düzeltmek, sorunları çözmek değildir. İyi yönetmek hataların ve sorunların ortaya çıkmasına izin vermemektir.
ÖSYM'nin yaptığı hata gençlerimizin hayallerini yıktı, geleceklerini kararttı. Kendisine ve ülkesine olan güveni yok etti. Hadi düzeltsin bakalım hatasını nasıl düzeltecekse ÖSYM.
Neden sürekli kandırılıyoruz? Sürekli büyük hatalar yapıyoruz.
Öncelikle bir kalite kültürümüz yok. Objektif kriterlere göre ölçme yok. Süreçte ve sonuçta değerlendirme yok. Hataları ortadan kaldırma, değişkenliği azaltma yani sürekli iyileştirme kültürümüz yok.
Peki ne var?
İdeolojik kalıplar var. Tek tipleştirme çabası var. İtaat ve biat kültürü var.
Artık düşünme zamanı. Düşünme ve soru sorma zamanı. Ya sonra deme ve sonrasını görme zamanı. Sonranın cevabını bulma ve sonraya göre hareket etme zamanı.
Özetle kendimize, öz'ümüze dönme zamanı. Yoksa kandırılmaya, hatalar yapmaya, çocuklarımızın ve gençlerimizin hayallerini, umutlarını yok etmeye devam edeceğiz.