Türkiye'de 'hukuk, adalet, demokrasi, bilim, insan hakları, etik…' gibi değer yargıları, Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde bugünlerde olduğu kadar kirlenmedi…
Ve ' yolsuzluk, ikiyüzlülük, ukalalık, kindarlık, diktatörlük…' gibi kirlilikler de hiçbir zaman toplumumuza böylesine bulaşmadı…
Tıpkı 'tüm renklerin kirlendiği bir ortamda birinciliği beyazın alması' gibi, son yıllarda eğitim alanımız ve öğretmenlik mesleği de öyle çok kirletildi ki…
Bu durum karşısında duyarlı yurttaşlarımız utanç içinde kıvranıyor.
Utanç ateşi en çok öğretmenlerimizi yakıyor. Çünkü bir toplumda 'iyi, güzel, doğru değerlerin korunması ve geliştirilmesi…' öğretmenlik mesleğinin varlık nedenidir.
Bu nedenle, çağdaş eğitim mücadelesinde 50 yılını tamamlamış bir öğretmen olarak; 'Uyan, Birleş, Uğraş ve Diren!' çağrımı öncelikle genç meslektaşlarıma gönderiyorum.
Ama biliyorum ki, öğretmenlerin varlık nedeni olan değer yargıları, çağdaş bir toplum olmanın da varlık nedenidir ve dolayısıyla tüm duyarlı yurttaşların sorunudur…

ÖRSELENEN ÖĞRETMENLİK
50 yıldır eğitim alanı içinde yaşadıklarımdan ve yüzlerce yıllık eğitim tarihi bilgilerimden çok iyi biliyorum ki:
' Eğitim tarihimizin hiçbir döneminde öğretmenlerimiz bugünkü kadar hoyratça örselenmemiş, öğretmenlik mesleği böylesine saygınlık kaybına uğramamıştır…'
Şu anda Türkiye öğretmenlerinin durumunu uluslararası ölçütlerle ve hatta ülkemizin 15 yıl öncesiyle kıyasladığımızda karşımıza şu acı gerçekler çıkıyor:
  • Çalışma koşulları yetersiz ve güvencesiz,
  • Maaşları yoksulluk sınırının altında,
  • Örgütlenme hakları çok kısıtlı,
  • Akademik ve meslek içi eğitimleri yetersiz,
  • Atanma, yer değiştirme, değerlendirme, terfi ve yönetici seçimi işlemlerinde çağdışı kurallar uygulanıyor…
  • OHAL cenderesinin ağır koşulları tepelerinde sallanıyor…
  • Son iki yıl içinde on binlerce öğretmen meslekten ihraç edildi ya da açığa alındı.
  • Ve yüz binlerce genç öğretmen atanma bekliyor.
Tüm bunların üstüne bir de sinsice sürdürülen öğretmenleri yıpratma politikaları eklenince, öğretmenlik mesleği eski kalitesini ve saygınlığını büyük ölçüde yitirmiştir…
Oysa 'Bir toplumda eğitim sisteminin başarısının, öğretmenlerin başarısından asla fazla olamayacağı…' bir eğitimbilim gerçeğidir.
Bunun içindir ki, çağdaş toplumlar 'öğretmenlerin statüsünün korunması ve geliştirilmesi için hiçbir özveriden kaçınmıyor.'

EĞİTİMİMİZ YERLERDE SÜRÜNÜYOR
Ülkemizdeki mevcut eğitimin kalitesi evrensel ölçütlerle incelendiğinde ise karşımıza çıkan gerçekler şunlar:
  • Türk eğitim sistemi çağdaş dünyaya uyum sağlayamıyor.
  • Öğretilmekte olan bilgilerin çoğu çağdışıdır ve artık gereksizdir.
  • Öğrenciler ellerindeki bilgileri yaratıcı bir biçimde kullanamıyor.
  • Türkiye, son PİSA sınavıyla 2003 yılında ilk katıldığı sınav sonuçlarının bile gerisine düşmüştür.
Sözün özü, son yıllarda eğitim alanımızda 'NİTELİK/ KALİTE' yerlerde sürünüyor, 'EŞİTLİK' konusunda ise büyük uçurumlar oluştu…
Bu durumun temel nedeni AKP/RTE iktidarının uygulamakta olduğu eğitim politikalarıdır.
Yani eğitim alanımızdan 'laik, bilimsel, demokratik, kamusal eğitim' ilkelerinin kovularak yerine; 'dinsellik' ve 'özelleştirme/ticarileştirme' uygulamalarının yerleştirilmesidir…
Ve 'Cambaza bak!' maharetiyle gündeme sokulan 'müfredat' ve 'sınav sistemi' oyunlarıyla, çocuklarımız tarikatların kontrolündeki İmam Hatip Okullarının kucağına itilmesidir…

BİRLEŞ ÖĞRETMENİM!
Ülkemizde yığınlarca eğitim ve öğretmen sorunu çözüm bekliyor.
Eğitim alanımızdaki bu sorunlara çözüm bulma görevi öncelikli olarak öğretmenlerindir.
Çözüm için 'bilimin öncülüğünde demokratik örgütlenme' gerektiğini ise günümüz dünyasında artık sağır sultanlar bile biliyor…
Çağdaş toplumlarda eğitim politikalarının oluşturulmasında 'eğitim sendikaları ve eğitimle ilgili diğer STK'lar' birinci dereceden belirleyici oluyorlar.
Oysa benim ülkemdeki eğitim örgütlerine bu konuda kulak asan yok…
Durumun böyle olmasının temel nedeni elbette tepemizdeki totaliter iktidar…
Ancak 'Demeye dilim varmıyor ama…', öğretmenlerimizin de kabahati az değil.
Çünkü 'ülkemizde 110 yıldır sürüp gelen demokratik öğretmen örgütlenmesi' bugün en dağınık, en etkisiz ve en duyarsız dönemini yaşıyor.
'Bugün eğitim işkolumuzda 20 civarında sendika olması' gibi ucube bir durumun dünyada başka örneği yok…
Üstelik mevcut sendikaların perde arkasında 'etnik, dinsel ve dar siyasal etkenler' olmasının da bilimde ve demokraside yeri yok…
Ayrıca Cumhuriyet tarihimizin hiçbir döneminde, 'öğretmen örgütlenmesinde 'gerici güçler' son 10 yılda olduğu gibi çoğunluğu ele geçirememişti…'
Daha da acısı, bugün olduğu gibi öğretmenlerimizin büyük çoğunluğunun 'meslek, yurt ve dünya sorunlarına karşı duyarsız kalmaları', tarihimizin hiçbir döneminde görülmedi…
Böyle bir durumda genç meslektaşlarımıza 'Uyan, Birleş, Uğraş ve Diren Öğretmenim!' diye haykırmaktan başka söyleyecek sözümüz yok…

*****

SİZ ÇOK YAŞAYIN ÇOCUKLAR
OHAL kapsamındaki KHK'larla görevlerine son verilen eğitimciler Nuriye GÜLMEN ve Semih ÖZAKÇA tarafından başlatılan açlık grevi 272 gündür sürüyor.
Bu arada, üzerlerine atılan 'terör örgütü üyesi' çamurundan aklanmaları sevindirici bir durumdur.
İçim yanarak bu güzel çocuklara seslenmek istiyorum:
'Direnişinizde sapına kadar haklısınız.'
'Sizin başlattığınız Yüksel Direnişi artık kitlelere mal olmuştur ve demokrasi tarihimizdeki onurlu yerini almıştır.'
'Siz artık umutsunuz…'
'Umutlar yaşamalı, hem de çok yaşamalı…'
'Şimdi, tepenizde sizin ölümünüzü bekleyenlere inat, mücadeleye daha sağlıklı bir biçimde devam etme zamanıdır…
Sağlıkla, sevgiyle, dostlukla…