Hasan Cemal 1 Aralıkta T24 deki köşe yazısında ülkemizin içinde bulunduğu durumlarla ilgili bir dizi tespit ve uyarılara yer vermiş. Uyarıları inceleyince tamamının geçen hafta içerisinde gerçekleşen Yüksek İstişare Toplantısında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran'ın konuşmasının bir özeti olduğunu görüyorsunuz. Konuşmasının tamamını okuduğunuzda da ne kadar önem taşıdığını anlayabiliyorsunuz. Peki, Kimlerin huzurunda yapmış konuşmasını? Başbakan Binali Yıldırım, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi. Yani Ülke ekonomisinin tüm baş aktörlerinin huzurunda. Özetle ne dediğine bir göz atacak olursak;
'OHAL bir an önce kaldırılsın.
KHK ile yönetim son bulsun.
İdam cezası tartışmaları sakıncalı...
Ekonomide borçlar ödenebiliyor ama devamlılığı güç gözüküyor.
Yatırımlar ilerlemiyor.
Ekonomik aktörler arasında ciddi bir güven bunalımı var.
Ekonomide daralma yaşanıyor.
Sanayi üretimi geriliyor.
Ekonomide zaman gitgide kısıtlı hale geliyor.
Yargıya güvensizlik çok yüksek...
Avrupa Birliği'ndeki muhataplarımızı duygusal tepkilere itecek bir dille eleştiriler yapmak, Türkiye'nin çıkarına aykırıdır.
Avrupa Birliği ekonomi çerçevesinden çıkan bir Türkiye'nin kalkınma hedefleri sekteye uğrayabilir.
Hukukun üstünlüğü...
Güçler ayrılığı ve dengesi...
Bireysel haklar...
İnsan onuruna uygun yargılama...
Bütün bu değerler, Türkiye'nin Avrupa Birliği'yle ortak paydasıdır.
Ve Türkiye, bu değerler konusunda yıllar önce verdiği karardan dönmemelidir.
Orta Doğu uzun süre yaralarını saramayacak durumda, bunun panzehiri bellidir, o da 'laiklik'tir.
Laiklik üstünde titrememiz gerekir.
Özgürlük ve mülkiyet güvenceleri olmadan, adil bir düzen kurulmadan piyasa ekonomisi hakkıyla işlemez.
FETÖ ile mücadelenin çok ötesine geçen tutuklamalar ülkemiz için kötü bir örnektir.
Güvenlik önlemleri, toplumsal güveni zedeleyici boyuta ulaşmamalıdır.'
Evet, söyleneler bunlar, söyleyen kişide iş dünyasının en büyük temsilcisi. Gerçekler bizim değil onların penceresinden de gün gibi ortada. İş dünyası 'Risk alıyoruz, vergilerin önemli bir bölümünü ödüyoruz, sigortalı çalışanların yarısını istihdam ediyoruz, markalarımızla Türkiye'yi dışarıda temsil ediyoruz, yapıcı eleştiriler görevimiz' diyerek eleştirilerin dozajını yumuşatmaya çalışmış olsa da çok ciddiye alınması gereken söylemler bunlar. Siyasette yapılan hatalar, yanlışlar maalesef bugünleri yaşamamızda en büyük etken. Gerçekleştirilen yapılan her işte bugüne kadar sosyal tarafların söylediklerini yeterince hatta çoğu zaman hiç dikkate almayan Hükümet en azından şu aşamada kendine çeki düzen vermeli ve toparlanmalıdır. Bu gidiş doğru bir gidiş değil. Ve bu gidilen yolda da her türlü uyarıya kulak tıkayan iktidar bunun cezasını hepimize ödettirecektir.