Alarm!
Kırmızı alarm!
Sarı ikazın arkasından gelen kırmızı alarm!…
Yükselip alçalan dalgalı siren sesi!…
Telaşlanacak bir şey yok ama!
Dur bakalım nasıl ilerleyecek yazı!
Sonra…
Sonra bu kafa senin zannettiğin…
Yazının başlığını…
Yani yazının 'kafasını' görür görmez aklına gelen, seni telaşlandıran kafa mı bakalım?
Çeşit çeşit kafa var sonuçta.
Bir bak çevrene!
Ne kafalar var çevrende.
Bir görebilsen!

***

Mesela…
Mesela öyle kafalar var ki!...
Bakar bakar bir şeye benzetemezsin.
Geometri biliminde yeri yoktur.
Aslında hiçbir bilimde yeri yoktur.
Düz desen değil.
Kare desen değil.
Dikdörtgen desen değil.
Üçgen desen değil.
Elips desen değil.
Silindir desen değil.
Küp?
'Maşallah akıl küpü!' falan diye üst perdeden övünür büyükanneler, büyükbabalar ama…
Yok, değil.
Prizma desen değil.
Yamuk?
Yok, o da değil.
Yamuk bile değil yani.
Yamuğa bile benzemez bu kafalar.
Geoit desen?
Yukarıdan ve aşağıdan, yani kutuplardan basık, orta kısmı oluşturan kulak ve yanak kısımları şişkince…
'Cık!'
Değil yani.

***

Mesela…
Mesela taş kafalar vardır.
Yaşar Kemal'in 'Yer Demir Gök Bakır' romanının kahramanıdır Taşbaş Efendi
Çok serttir taş kafalar.
İşlemek zordur.
Kolay kolay şekil veremezsin.

***

Kimi mankafadır.
Anlat anlat anlamaz.
Ne yazarsan yaz.
Ne söylersen söyle.
Yok.
Boş bir teneke gibidir.
Ne geçmişten haberi vardır ne bu günden ne gelecekten.
Onlar için ne tarihin bir anlamı vardır ne bilimin ne sanatın ne vatanın ne milletin ne bağımsızlığın ne özgürlüğün…
Bu kafalar çok tehlikelidir.
Çünkü çıkardıkları tangır tungur seslerle toplumu germe, insanları birbirine düşürme potansiyelleri hayli yüksektir.
Ayrıca toplumda karışıklık çıkarma fırsatı kollayanlar için de iyi birer maşadırlar.
Kullanılmaya müsaittirler yani.

***

Genç bir kız cep telefonunun kamerasını açıp Anıtkabir'de Atatürk'e ağır sözlerle hakaret ediyor.
İşte bu kafa o kafa!