Engin Çakmak milletvekili aday adayı olduğu için Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliğinden istifa etmişti. Çakmak'ın listeye seçilecek bir yerden yazılacağı için milletvekili olması bekleniyor. Çakmak'ın bundan dolayı Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreterliği görevine dönmesi beklenmiyor. Herkes Çakmak'ın yerine kimin Genel Sekreter olacağını merak ediyordu. Genel Sekreter Yardımcıları Sıla Senem Bükülmez ve Oğuzhan Özen'den birisinin bu göreve geleceği kulislerde seslendiriliyordu. Ancak bu göreve sürpriz bir isim vekaleten atandı. Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen Büyükşehir Belediyesi Hukuk Müşaviri Ayşe Ünlüce'yi bu göreve getirdi. Ayşe Ünlüce kendisi gibi Avukat olan Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Aydın Ünlüce'nin eşidir. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Eskişehir Şube Başkanlığı da yapmış bir isim olan Ünlüce, demokratik kitle örgütlerinde hep aktif olarak görevler üstlendi. Kentte sevilen ve sayılan bir isimdir. Engin Çakmak hukukçuydu. Ayşe Ünlüce de hukukçu. Büyükerşen Genel Sekreteri tercihini yine bir hukukçudan yana kullanması dikkat çekti. Ünlüce'ye yeni görevinde başarılar dilerim.

-------------------------------------
NOSTALJİ
SHP TÜZÜK KURULTAYI

Yıl 1993. 25 yıl önce Ankara'da Sosyal Demokrat Halkçı Parti'nin (SHP) Tüzük Kurultayı yapılıyor. SHP Eskişehir Örgütü Kurultay'da Genel Başkan Merhum Erdal İnönü ve Eskişehirli Genel Sekreter Cevdet Selvi ile birlikteler. O zaman SHP'nin İl Başkanı merhum Kemal Metin'di. Dik duruşu, dürüstlüğü ve babacan tavrıyla örgüt tarafından sevilen bir isimdi. O günkü Eskişehir heyetinde eski milletvekili İsmail Özen, merhum Niyazi Önal, Nilgün Süer, Tahsin Bezek, Demiryol-İş Eskişehir Şube Başkanı Fahrettin Ersalman ve bugünün Odunapazarı Belediye Başkanı olan Kazım Kurt yer aldı.
--------------------------------------------------------------------
CUMARTESİ HİKAYESİ
DUA EDEN ELLER


On beşinci yüzyılın başlarında, Nurnberg yakınlarında oldukça fakir bir aile yaşardı. On sekiz çocuklu ailenin reisi oldukça mütevazı kazancını çocuklarına yetirmek için günde on sekiz saate yakın çalışırdı. Gerektiğinde konu komşudan yardım da gelirdi.

GİZLİ HAYALLERİ
On sekiz kardeşten ikisi, Albrecht ve Albert, bu umutsuz durumlarına rağmen, kalplerinde gizliden gizliye bir hayali büyütürlerdi. Her ikisi de usta bir ressam olmak istiyordu; ama babalarının kendilerini şehirdeki sanat akademisine gönderemeyeceğini gayet iyi biliyorlardı.

KAYBEDEN MADEN
OCAĞINDA ÇALIŞACAK
Günler, geceler süren tartışmalardan sonra iki kardeş ortak bir karar aldılar. Yazı tura atmaya karar verdiler. Yazı turada kaybeden maden ocağında çalışacak, kazandığı ile kazanan kardeşinin sanat akademisindeki masraflarını karşılayacaktı. Sonra da kazanan kardeş, dört yıl sonra mezun olduğunda, ya resimlerini satarak ya da gerekirse madende çalışarak diğer kardeşi okutacaktı.

ALBRECHT KAZANDI
Bir sabah fısıltılı dualar eşliğinde yazı tura attılar. Yazı turayı Albrecht kazandı ve Nurnberg'deki sanat akademisinin yolunu tuttu. Albert ise maden ocağının yolunu tuttu. Dört yıl boyunca kardeşine para gönderdi. Albrecht'in karakalem ve yağlıboya resimleri akademide hemen herkeste hayranlık uyandırmıştı. Öyle ki daha mezun olmadan hatırı sayılır paralar kazandı.

SIRA SENİN
Genç sanatçı mezun olup köyüne döndüğünde, kalabalık ailesi evlerinin verandasında yemekteydi. Uzun sohbetlerin ardından, Albrecht ayağa kalktı, kardeşi Albert'in elinden tutup kendisine yaptığı eşsiz iyiliği anlattı.
Albrecht, Albert sayesinde hayallerini gerçekleştirmişti. Sonra sözlerini şöyle tamamladı: ''Ve şimdi, benim fedakar kardeşim Albert, sıra senin. Şimdi Nurnberg'e gidip hayallerini gerçekleştirebilirsin. Masraflarını ben karşılayacağım.'

ARTIK ÇOK GEÇ
Herkesin gözü Albert'e döndü. Albert, oldukça solgun yüzünü yıkayan gözyaşlarını gizlemeye gerek görmeden, başını 'hayır, hayır!' anlamında sağa sola sallıyordu. Albert, sonunda kalktı ve gözyaşlarını sildi. Kardeşlerinin, anne babasının yüzlerinde gezdirdi gözlerini. İki elini de sağ yanağına yapıştırıp yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı: 'Hayır, kardeşim. Nurnberg'e gidemem. Benim için artık çok geç. Dört yıllık maden işçiliği ellerime neler yapmadı ki! Her parmağım en az bir kere ezilip kırıldı. Son zamanlarda, sağ elimde dayanılmaz romatizma ağrıları da başladı. Bir bardağı bile zor tutuyorum. Nasıl olur da karakalem, yağlıboya çalışırım ki?.. Parmaklarım fırça tutacak inceliği çoktan kaybetti. Hayır, kardeşim, hayır... Benim için artık çok geç.'

KARAKALEM ÇALIŞMASI
Bu buruk konuşmanın üzerinden 450 yıldan uzun bir süre geçti. Bugüne kadar Albrecht Durer'in yüzlerce portresinin yanı sıra karakalem, suluboya, yağlıboya resimleri dünyanın sayılı müzelerinin duvarlarını süsledi. Fakat bunlar içinde hiçbiri Albrecht Durer'in o günkü yemekten sonra yaptığı karakalem çalışması kadar ünlü olmadı. Bugün yeryüzünde birçok çalışma masasının üzerini süsleyen, birçok duvarda asılı duran bu resim Durer'le eşleştirildi; hatta Durer'den daha çok bilinir oldu.

KARDEŞİNİN GÖSTERDİĞİ
FERAGETİ RESMETTİ
Albrecht Durer, kardeşi Albert'in kendisi için gösterdiği feragati resmetmeye niyetlendi. Kardeşinin maden ocağında çalışmaktan eğri büğrü olmuş parmaklarını ve kırış kırış avuçlarını bütün detaylarıyla çizdi. Resimde Albert'in ince parmakları göğe doğru yönelmişti. Avuçların içi sanki gökten bir yağmur bekliyormuşçasına açıktı. Durer, bu çalışmasına basitçe 'Eller' adını verdi. Fakat insanlar, böylesine açık avuçlara ve göğe yönelmiş parmaklara her kalbin içini ısıtan bir sırrı doldurdular. Bozuk para yere düştüğünde, Albrecht'in sanatçı olma duası, Albert'in de bir sanatçının en ünlü eserine model olma duası kabul edilmişti. Durer'in 'Eller'i, böylece, 'Dua Eden Eller' olarak anıldı…

-------------------------------------------------------
FOTO ŞAKA

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer: Gaye Hanım ver elini birlikte halay çekelim.
CHP Parti Meclisi Üyesi Gaye Usluer: Utku Bey asla sana elimi vermem. Sen bana haber vermeden Ahmet Abinle Ankara'ya taşıdıklarınla halay çek.

----------------------------------------------------------------------
FIKRA
Cennetin Yolu

Şehre gelen papazın biri müslüman çocuğa kilisenin yolunu sorar:
-Yavrum, kilise nerede, yolunu gösterir misin?
-Çocuk onu kiliseye götürür.
Kiliseye yaklaşınca papaz: 'Yavrum seni çok sevdim, şu parayı ve şekerleri al, yarın kiliseye gelirsen sana cennetin yolunu gösteririm' der.
Çocuk: Sen daha kilisenin yolunu bilmiyorsun cennetin yolunu nerden bileceksin ?