'Paranın egemen olduğu bir toplumda, emekçilerin yoksulluk içinde kıvrandığı, bir avuç zenginin de onların sırtından asalaklık ettiği bir toplumda gerçek özgürlük olmaz' demiş Lenin.
Hani dilinizden düşürmediğiniz özgürlük kelimesi var ya
İkiyüzlülükten başka bir şey değil demek istiyor aslında.
Geleceğini kredi borçlarına, okul taksitlerine, banka kredilerine satan bir toplum ne kadar özgür olabilir?
Olamaz!
Günümüzün köleliği, çağımızın köleliği de diyebiliriz adına.
Bu ülkeler içinde geçerlidir. İnsanlar, ülkeler borç içindeyken ne yaparlar?
Borçlarını ödemek için boyun eğerler.
Ne için çalışıyorsunuz desem.
Cevabı duyar gibiyim. Bankalar için.
Borç insanlığı fethetmek ve köleleştirmek için kullanılan bir silahtır.
Bir ülkeyi ya da toplumu öldürmek borçtan geçer.
Borçlar ödenemez hale geldikten sonra, istekler bir bir sıralanır.

***

'Bir ekonomik tetikçinin itirafları' kitabında John Perkins şunları anlatıyor;
'Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız.
Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız.
O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız.
Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle.
O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan kredi ayarlarız.
Ayarlanan kredi 'ASLA' o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede 'proje' yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer.
Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havayolları yapılır. Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim şirketlerimiz kazanır o ülkedeki birileri de nemalandırılır.
Toplum bu düzenekten hiçbir şey kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkansızdır. Plan böyle işler.
Sonunda ekonomik danışmanlar, tetikçiler olarak gider onlara deriz ki;
'Bize büyük borcunuz var ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, Birleşmiş Milletlere de bizim için oy verin! Elektrik su kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın…'
'Sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri ele geçiririz. Bu, ikili, üçlü, dörtlü bir darbeler serisidir.'

ABD DÜNYAYI SOYUYOR! KADIN LİDERLERE İHTİYACIMIZ VAR!

John Perkins geçtiğimiz yıllarda İstanbul'a da geldi.
Perkins'in sözlerini aktarıyorum.
'Dünya içinde bulunduğu krizi fırsata çevirebilir. ABD, dünya nüfusunu yüzde 5'ini oluşturuyor. Kaynakların ise yüzde 30'unu tüketiyor. ABD dünyayı soyuyor. Artık bu ölüm ekonomisinden hayat ekonomisine geçmeliyiz. Ölüm ekonomisinden hayat ekonomisine geçmek için kadın liderlere ihtiyacımız var' dedi.