Herhangi bir yörede üretime alınmak istenen bir ürün çeşidi için ilk dikkate alınması gereken özellik, o yörenin çok yıllık iklim koşullarına uyup-uyamayacağıdır. Hiç bir çeşit için tam anlamıyla uyabilir demek zordur, çünkü iklim aynı yörede bile her yıl bütün özellikleriyle aynı olmaz, çeşitli dalgalanmalar, farklılıklar gösterebilir. Bir yöreye veya bölgeye iyi uyan, diğer bir deyişle o yöreye adaptasyonu iyi olan bir ürün çeşidi, iklimdeki değişikliklerin şiddeti düşük, süresi az olanlarına da belirli bir tolerans gösterir ve veriminde azalma yapmaz ya da az bir düşüklükle kurtarır. Ancak iklimde meydana gelen beklenmedik ve/veya büyük değişikliklerde bu çeşitlerde de önemli verim ve kalite düşüklükleri meydana gelebilir. Uyum gücü zayıf olan çeşitlerde ise zarar çok daha büyük olur. Son 20 yıldır, özellikle son 10 yıldan buyana iklimde meydana gelen ani ve etkili değişiklikler, tarım uygulamalarının çoğunda değişiklikler yapılmasının gerektiğini göstermektedir. Toprak işlemeden, mücadeleye, ekimden gübrelemeye ve ürün çeşidi seçimine kadar hemen her konuda çok daha dikkatli olmayı, riskleri iyi değerlendirmeyi, yıl içi uygulamalarda gelişen koşullara göre değişiklikler yapmaya hazırlıklı olmayı gerektiren bir sürece girmiş bulunuyoruz. Orta Anadolu'da en önemli risklerimiz, şiddetli ve kar örtüsüz kışlar, kurak ve sıcak baharlardır. Bunların ardından aşırı yağışlar, dolu, zararlılar ve hastalıklar gelmektedir. İklim olaylarını değiştirmek elimizde olmadığına göre, çok yıllık iklim şartlarında iyi olan, iklim değişikliklerinde ise az zarar görecek çeşitleri üretmek en önemli tedbir (önlem) olacaktır. Eskişehir'de son iki yılda karşılaştığımız iklim koşulları çok ender görülen koşullardır. Geçen üretim yılında alınan toplam yağış miktarı olağan üstü bir miktarda olduğundan, normalde sulanır koşullarda yetiştirilmesi gereken, kuru koşullarda üretimi tavsiye edilmeyen fakat ekilmiş olan bazı çeşitler kıraç tarlalarda, sulanmış gibi ürün verdiler. Bu az rastlanır koşula göre davranmak büyük risk almaktır, ancak bazı çiftçilerimiz hiç düşünmeden bazıları bu riski göze alarak bu üretim yılında da suluda yetiştirilmesi önerilen çeşitleri, sulanamayan alanlara da ektiler. Sonbaharda çıkış sağlayacak kadar bir yağış, kar örtüsüz bir kış fakat Ocak-Mayıs aylarında düzenli ve tahıl bitkilerinin istediği miktarlarda yağan yağışlar bu üretim yılında da verimlerin çok iyi olmasını sağladı. Bu sonuçların üreticilerimizin kafasını karıştırması olasılığı büyüktür. İklim koşulları birçok yıllar boyunca sahip olduğumuz koşullara dönerse, 4-8 yıl da bir gördüğümüz bir kuraklık gelecek olursa, sulanmadığında verimi çok düşen çeşitleri kuruya ekenler büyük bir risk almış olacaklardır. Buna karşılık son iki yılda karşılaştığımız çok miktarlı veya çok uygun zamanlarda yeterli miktarlarda gelen yağışlar gibi yağış alırsak çok yıllık ortalamanın üstünde bir verim alma olasılığımız da vardır. Bir yıllık emeği, masrafı, sonunda çekilecek sıkıntıları hesaplayarak karar vermek en doğrusudur. 'Az Tamah Çok Ziyan Getirir' deyişini unutmadan, ölçüyü kaçırmadan belirli bir miktar risk alınabilir ama unutulmaması gereken husus, o riskin sadece alan kişinin kendisine değil, bütün ailesine, sonrada memleket ekonomisine zarar vereceğidir. Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi geçen yıl alınan aşırı yağışlar nedeniyle topraklarda fazla yıkanma oldu ve suda eriyebilen ve/veya suyla taşınabilen besin maddelerinde ciddi kayıplar oluştu. Buna ek olarak yağışlarla birlikte verimi artan çeşitler topraktan daha çok besin maddesi kaldırdılar. Bu üretim yılında da alınan yağışlara göre verilen gübrelerin yetersiz kalması, bazı gürelerin yanlış zamanda, bazılarının ham yanlış zamanlarda hem de yanlış miktarlarda verilmesi sonucu buğdaylarda kalite düzeylerinde ciddi düşüklük meydana gelmiştir. 2016 tahıl ekilişlerinde, hem kalite hem verim kapasitesi yüksek çeşitlerin seçimi çok önem arz etmektedir. Ancak bunun kadar önemli olan diğer husus bu çeşitlerin, istedikleri makro ve mikro besin maddelerine sahip topraklarda yetiştirilmesidir. Bunun için bu yıl kesinlikle toprak analizi yaptırılmalı ve analiz sonuçlarına göre gübre çeşidi ve miktarı belirlenmelidir.