Sevgili okurlar; sağlık içerisinde Cumhuriyetimizin 92. yılını kutluyoruz.

Bayramlar bir milletin sevinç ve gurur günüdür. İslam'da iki büyük bayram vardır. Ramazan ve Kurban. Müslümanlar bu iki bayramı kutsal addeder ve saygı duyarlar. Bayramlarda, en güzel giysilerini giyerler, anne-baba, eş-dost, konu-komşu, akraba bugünlerde ziyaret edilir.

Bunun yanında Türk Milleti'nin en büyük bayramı da Cumhuriyet Bayramı'dır.

Televizyonda izledim Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, devlet erkanı en güzel giysilerini giyerek, teçhizatını takarak Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyor ve mutlulukları, gururları yüzlerinden okunuyor. Ecdadımızın bize armağan ettiği bu büyük bayramı millet olarak biz de aşkla-şevkle kutluyoruz.

Bu büyük bayramı bize armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarından Yüce Mevla razı olsun. Mekanları cennet olsun.

Burada şunu hatırlatamadan geçemeyeceğim. Bazı sözde İslami kesimin, Cumhuriyet Rejiminin İslam'a uymadığı, esas olanın hilafet olduğu yönünde kendi aralarında mırıldandıkları hatta zaman zaman bunu ifade etmekten çekinmediklerine şahit oluyoruz.

Peki bu hususta İslam eserlerindeki hüküm nedir? Ona bakalım. Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed AS. vefatından evvel kendisini kimin yıkamasını, kimin sala vermesini, kimin suyunu dökmesini ve bunun gibi bir çok ayrıcalığı vasiyet etmiş (Kaynak Süleyman Çelebi'nin Mevlidi) ama kendisinden sonra kimin İslam'ın halifesi olacağı konusunda ise seçim yapılmasını işaret etmişlerdir. Eğer babadan oğula bir devir söz konusu olsa idi o zaman kendi öz yeğeni Hz. Ali'yi işaret etmesi gerekmez miydi? Çünkü kendi oğlu Hz. İbrahim vefat etmişti. Peygamberimizin vefatından sonra Eshab-ı Kiram toplanarak, aralarında seçim yaptı ve Hz. Ebu Bekir'i halife seçti. Demekki Riyaset (Cumhurbaşkanlığı) devirle değil de seçimle yapılması gereken bir yönetim sistemidir ve bu halen Türkiye Cumhuriyeti'nde uygulanan bir sistemdir. Hilafet doğrudur, yanlıştır bunu Yüce Allah ahirette hiç şüphesiz ayırt edecektir. Ancak hilafet için genç fidanlar iktidar uğruna bir gecede cellatlara boğdurularak, canlara kıyılmıştır. Bunun hesabı nasıl verilecektir? Bilmiyorum.

Bir Şeyhül-İslam'nın insanın suçu olmadığı halde sadece padişah kardeşi veya padişah evladı olduğu için ölümüne hangi ayet ve hadise dayanarak fetva verebildiğine akıl izan sahibi bir insanın aklının ermesi mümkün değil.

Hele hele bir Cumhurbaşkanı'nı artık doğrudan halk seçtiğine göre bunu doğru bulmamak pek akla sığmaz. Sandık önümüze geliyor, kimi istersek Cumhurbaşkanı seçiyoruz. İşte demokrasi, işte özgürlük, işte akıl, işte vicdan eğer bugün bu ezanlar okunuyor, namazlar eda ediliyor, Cuma-Bayram namazları rahatlıkla kılınıyor ise ecdadımızın bize bıraktığı hür ve Müslüman bir vatanın sonucudur.