Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, Birinci Dünya Savaşı ve arkasından Kurtuluş Savaşı geçirmiş bir nüfus vardı. Tarım yapacak çiftçilerin çoğunun, tarlasını sürmek için çift hayvanı, sabanı veya pulluğu ve ekecek tohumu yoktu, alacak parası da yoktu. Çok azalmış olan nüfus nedeniyle büyük ölçüde insan emeğine dayanan tarımda çalışacak adam bulmak da çok zor olmaktaydı. Ancak ülkenin içinde bulunduğu bütün zorlukların aşılması, insanlarımızın beslenmesi ve ülkenin kalkındırılması için en büyük dayanak tarımdı. Cumhuriyet döneminin en önemli kararlarından biri 1925 yılında öşür vergisinin kaldırılması olmuştur.Bu karar üreticinin sırtından çok ağır bir yükü kaldırmış, büyük bir moral kaynağı olmuş, tarımın gelişmesine büyük katkı yapmıştır. 1926 yılından başlayarak Tohum Islah İstasyonları kurulmuş, böylece bitkisel üretimin artırılması için düzenli ve ciddi araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu istasyonlardan ilk kurulan üç taneden biri Eskişehir Tohum Islah İstasyonudur. Diğer ikisi Adapazarı ve Yeşilköy'dür. Tohum Islah İstasyonları hem yeni çeşitler geliştirmiş hem de geliştirdikleri çeşitlerin tohumlarını üretip çiftçilere dağıtma görevini yürütmüşler, 1931 yılından itibaren de, üretim için çok önemli olan bitki yetiştirme teknikleri üzerinde çalışmalara başlamışlardır. Bu faaliyetler sonucu üretimi artan buğdayın fiyatının düşmesini engelleyerek, üreticiyi korumak için, 1932 de, Ziraat Bankasına alıcı olarak piyasaya girme görevi verilmiştir.

Ülkenin hayvan varlığının az olması yanında mevcutların gerek güç, gerek et ve süt verimlerinde büyük düşüklük bulunmaktaydı. Bunun giderilmesi ve hayvan sayısı ile hayvansal ürün üretimin artırılması için, 1925'te sığır ithalatı yapılmış, hemen arkasından, 1926'da Hayvan Islahı kanunu çıkarılmıştır. Bu kanuna ; her köyde en az bir damızlık boğanın bulundurulacağı, damızlık hayvanlara hiçbir şekilde el konulamayacağı, ithal edilecek damızlıklardan gümrük vergisi alınmayacağı gibi önemli hükümler konulmuştur. Ekonomisinin temeli tarım olan bir ülkede tarım eğitiminin büyük önemi ve önceliği dikkate alınarak, 1923'ten itibaren başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelere birçok öğrenci gönderilmiştir. 193'da , Ankara'da Yüksek Ziraat Mektebi açılmış, 1933'de bu okul Yüksek Ziraat Enstitüsü'ne dönüştürülerek, adeta bir tarım üniversitesi haline getirilmiştir. 1948'de ise bu enstitü kapatılarak yerine Ziraat Fakültesi kurulmuştur.

1920' li yıllarda tarım, hayvanla çekilen saban ve pulluğa bağlıdır. Cumhuriyet'le birlikte tarımda makineleşme hız kazanmış, traktör alımları başlamıştır. 1948 yılına kadar 2700' e ulaşan traktör sayısı, Amerika Birleşik Devletlerinin verdiği ve Marshall yardımı olarak bilinen kredilerin makine için kullandırılması ile hızla artmış,1950'de 10300, 1960'da 42100 olmuştur. 1943 'de kurulan Devlet Üretme Çiftlikleri (bugünkü adıyla Tarım İşletmeleri), tohumluk, fide, fidan ve damızlık üretimini üstlenmişler, aynı zamanda çevrelerinde üretim yapan çiftçilere arazi ıslahı ve üretim teknikleri bakımından örnek olmuşlardır.

1963 'de başlayan planlı kalkınma döneminde, sulama ve makineleşme için yapılan yatırımlar ve gübre, ilaç, geliştirilmiş çeşit gibi modern girdilerin kullanımı hızlanmıştır. Bu gelişmelerin sonucu olarak toplam üretim içinde tahılın payı düşmüş, buna karşılık geçmişte oldukça az olan sebze üretimi önemli artış göstermiştir. Yine 1963 'de tohumların saf ve temiz şekilde çiftçilere ulaştırılması için 308 sayılı kanun çıkarılmış ve bu işleri yürütmek üzere Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Enstitüsü kurulmuştur. Buğday üretiminin artırılması için 1967 yılında toplamı 21 bin ton olan ve değişik Meksika çeşitlerinden oluşan buğday tohumlukları ile 500 ton Amerikan buğday çeşidi Brevor ve 500 ton Rus çeşidi Bezostaja-1 ithal edilmiştir. 1972 ye gelindiğinde Güney Marmara, Ege ve Akdeniz buğday alanlarının %65 ini Meksika çeşidi Penjamo 62, Trakya buğday ekilişlerinin %58 ini Rus çeşidi Bezostaja-1 kaplamıştır. 1980 'lerde artık ülkemizin ekilebilir arazilerin üst sınırına gelinmiş olup, üretimin artırılması için nadas alanlarının daraltılması ve çiftçilerin eğitilmesi için çalışmalar yoğunlaştırılmıştır. Cumhuriyetle birlikte tarım kesimine büyük önem verilmiş, çiftçiye güven duyulmuş, olabildiğince destek sağlanmıştır. Çiftçi de halkın beslenmesi, ülkesinin içinde bulunduğu zorlukların aşılması ve kalkınması için emeğini, alın terini eksik etmemiş bu yolda en büyük destekçi olmuştur.