'Bilim ile din rakip değildir. Onlar aynı hikayeyi anlatmaya çalışan farklı dillerdir. Bu dünya da ikisine de yer var.' (s.20)

***

Türkçe'ye çevrilen kitaplarını ilgiyle okuduğum Dan Brown'ın 'Başlangıç' adlı romanını da yine aynı heyecan ve komplo beklentileri içinde okudum.

***

Roman, insanlık tarihinin en çok merak edilen 'Nereden geliyoruz?' ve 'Nereye gidiyoruz?' sorularını kendine dayanak etmiş. Bu soruların şemsiyesi altında bilim ve din çatışmasına Dan Brown'ın gözünden tanık oluyoruz.
Dan Brown; okurlarının diğer kitaplarından aşina olduğu kadrolu kahramanı, hala klostrofobik olan, hala kolunda Mickey Maus saati taşıyan Robert Langdon'la gizemle dolu bir yolculuğa çıkarıyor.

***

Profesör Robert Langdon, eski bir öğrencisi tarafından, bildiğimiz her şeyi değiştireceğini iddia ettiği buluşuyla ilgili sunum toplantısına davet edilir. Langdon, sunum esnasında öğrencisinin bir cinayete kurban gidişine tanık olur.
Olayı çözmek için kolları sıvayan kahramanımıza, her zamanki gibi yine çekici bir kadın eşlik eder. Cinayetin izini sürerken de bizleri, İspanya'nın tarihi mekanlarında, dini imgeler ve tarikatlar arasında bir gezintiye çıkarır.
Hikayelerinin olmazsa olmazı; yanında güzel bir kadın, peşlerinde onları kovalayan suikastçılar ve kahramanın bilgi birikimiyle aşılan engeller, yine kitapta önemli yer kaplıyor.

***

Dan Brown romanları gizemsiz olmaz.
Hayranlık uyandıracak derecede sanat tarihi, teknoloji, simge bilim, din bilgi birikimi ve kahramanımızın zekasıyla gizem perdelerini tek tek aralıyoruz.
Hayranları açısından diğer eserleri gibi beklenen, şaşırtmayan, alışıldık bir hikaye aslında.
Finali güzel, ama nedense bitime 50-60 sayfa kala okur tarafından tahmin edilebiliyor.

***

Dan Brown'ın neoliberalizmin popülist gereklerine uyarak kitaplarının reklamını iyi yaptığına da değinmek gerek.
Kitabını yayınlayacak ülkelerden gelen çevirmenler ve editörler; telefon, internet, televizyon, hatta saatin bile yasak olduğu, bilinmeyen bir şehrin bilinmeyen bir mekanında izole bir ortamda aylarca çevirilerini hazırladılar.
Tıpkı kitaplarında olduğu gibi, romanın hazırlık süreci de oldukça gizemliydi ve okur üzerinde yoğun bir merak oluşturuldu.
11 dile çevrilen roman, 12 ülkede aynı gün piyasaya sürülerek kitapçı raflarındaki yerini aldı. İlk baskılar, raflara ulaşmadan bir kilometreyi aşan kuyruklarda bekleyen insanlar tarafından alındı.
Bu gizemli süreç tabii ki basına/medyaya yansı(tıl)dı.
Bundan daha iyi reklam olur mu?

***

Merhum edebiyatçı Emin Özdemir, okurun belirlediği bir alanda okumasının daha uygun olacağını söylerdi.
Ne yazık ki, ben öyle bir okur değilim. Benim okurluğum tıpkı bu köşenin adı gibi 'estikçe' ve 'estiği yerden'
O nedenle bu kitabı eleştirirken, Dan Brown hayranları gibi bakamıyorum. Kitabın herkes tarafından beğenilmesi olası değil, ama Dan Brown'ı özleyen fanatikleri mutlaka okuyacaktır.
Muhakkak ki, bu roman Dan Brown'ın en iyi eseri değil.

***

Roman kolay okunuyor. Akıcı bir dili var ve okuyucuyu hiç sıkmıyor.
Bittiğinde bir hikayeden daha fazlasını; yapay zeka, teknoloji, sanat tarihi ile ilgili bilgileri de almış olarak kapatıyorsunuz kitabın kapağını.
İlginç teorilerle dolu bir macera romanı okumak istiyorsanız,
Bu kitap tam 'siz'lik!

***

'Felsefemiz teknolojimize yetişsin. Şefkatimiz gücümüze yetişsin. Ve değişim motoru korku değil sevgi olsun.' (s.483)