Yedi sekiz yıl önce bir süre tatile gidememiştik.
Sonra iyi kötü, denize gitmek de denilen, bir haftalık tatile gitmiştik.
Bir gariplik vardı...
Değişen sadece gençliğimiz, gittikçe irileşen bedenimiz...
Hamileymişiz gibi her yıl biraz daha büyüyen göbeğimiz değildi.
***
Bir gariplik vardı...
Akşam, otelin yemekhanesine indiğimizde herkesin üzerinde yaz aylarında, günlük hayatta giydiğimiz kısa kollu, yakalı tişört…
Benim üzerimdeyse, en son tatile gittiğimiz yıldan kalma, artık bedenime hafif yapışan, göbeğimi ortaya çıkaran, tatil için alınmış, japone kol denilen kolsuz tişörtlerden vardı.
Şaşkınlığa uğramıştım. Nasıl utanıp sıkılmıştım.
Öyküm'ün de alay konusu olmuştum.
***
O tişörtlerim içimde kaldı. Hala, tatilde, üzerinde o tişörtlerden olan birini görsem;
'Sultan bak! Ben de giysem?'
'O tişörtlerin yerinde yeller esiyor. Hem onlar sana olmazdı artık. En az iki beden büyüdün.'
'Yenilerini alsak? Bak yeniden giyilmeye başlanmış.'
'Yeniden giyilmiyor. O adam da senin yaşında, adam senin zamanından kalma yani!'
'O zaman diyecek bir şey yok!'
***
Şimdi de pek çok şey değişmiş. Mesela sahilde kitap okunmuyor artık.
Bir iki kişiyi gördüm kitap okuyan. Onlar da yabancı çıktı.
Hangi ülkeden olduklarını bilmiyorum.
Alman ve Rus olmadıkları kesin. Kavgalıyız onlarla.
R'leri vurgulu söyledikleri bir dilleri var.
Günler sonra merak edip sordum. Romanyalı olduklarını söylediler.
***
Başka ne değişmiş?
Otellerde, en azından bizim kaldığımız otelde, alkollü içecekler kaldırılmış.
Bira bile nimetten sayılıyor artık...
İçindeki yüzde beşlik alkol nedeniyle o da yasaklı.
Ne diyelim!
Allah büyüktür!
Turizmi böyle bol keseden baltalamak...
***
Başka?
Yüzme bilen sayısı da, tıpkı yabancı dil bilen sayısı gibi, daha da azalmış.
Büyük çoğunluk kıyıda, omuz hizasındaki bir derinlikte çırpınıp duruyor.
Sonra kıyıya çıkıp şemsiyenin altında, şezlonga uzanıp etrafı kesiyor.
Yüzme bildiğini düşünüp şöyle yüz iki yüz metre açılanlar da şapbudu şupbudu...
Kendini helak edercesine denizi dövüyor.
Asıl, yüzme bilerek yüzenlerse, denizi kendi ülkelerinde ancak rüyasında görebilen yabancılar.
Neden?
Çünkü bizim çocuklar TEOG, YGS, LYS derken...
Anne babalar da çocukları için yüzme kursu değil, sınavlara hazırlık kursu ve özel ders öğretmeni araştırıyor.
Derken...
Derken çocuk kazık kadar adam oluyor yüzme bilmeyen, yabancı dil bilmeyen, bir enstrüman çalamayan, hiçbir sanattan anlamayan, okumayan yazmayan, sormayan sorgulamayan...
Ama Allah var geometri sorularını iyi yapıyor!
Kıyıdan denize bakıp bakıp denizin üçgen mi, beşgen mi, yamuk mu olduğunu kestirmeye çalışan iyi bir yamuk olup çıkıyor.
***
Çocuk denecek yaşta obez sınıfına girmeye hak kazanmış olanlar da dikkat çekiyor…
Yalnız çocuklar mı?
Toplum olarak, topyekûn giderek irileşiyoruz, löpür löpür büyüyoruz; bu daha bir gözüküyor burada, denizde.
Denize, diz altı, neredeyse ayak bileklerine kadar inen şortla giren adamların, kıyafetleriyle giren kadınların sayısı da belirgin bir şekilde artmış...
Toplum olarak değişimden geçiyoruz.
Bakalım, çok değil, beş on yıl sonra nasıl bir toplum olacağız?