Sevgili okurlar; Yüce Rabbimizin verdiği izin süresince bundan sonra Sonhaber gazetemizde haftada 1 gün beraber olacağız. Yazının başlığına bakınca belki biraz garip gelecek ama DİN ve SİYASET hep iç içe olmuştur. Bu kavram, İslamiyet'in kurulmasıyla çok daha ileri derecelere ulaşmıştır.
Hz. Muhammed AS'nın vefatı ile birlikte, ondan sonra gelen tüm halifeler, padişahlar ve krallar da kendi saltanatlarını koruyabilme uğruna zaman zaman dini kullanarak, kendilerini sağlama almaya çalışmışlardır. Çok ileri gitmeye gerek yok. Geçtiğimiz yıllarda vefat eden Diyanet İşleri Başkanı M. Nuri Yılmaz'ın ve benim yakın dostun olan meşhur Erzurumlu Naim Hoca, Çillerin Başbakanlığı döneminde Başbağlar katliamını protesto eden ve adeta dalga dalga Valilik Binası'na yürüyen halkı, emniyet güçlerinin durdurmada aciz kalması üzerine Naim Hoca'dan yardım istemiş ve Naim Hoca'nın halka adeta siper olarak konuşma yapması ve önlemesi neticesinde halk dağılabilmiştir. Bunu ben bizzat Naim Hoca'dan dinledim. Ve dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in isteği üzerine yaptığını söyledi.
Bunun gibi bazı konuları halka daha kolay hazmettirebilmek için her iktidar camileri ve din görevlilerini kullanmakta sakınca görmüyor. O zaman bu kimse ben dini siyasete alet etmiyorum derse bu doğru bir ifade olmaz. Tabii bu yola hiç yeltenmeyen devlet adamları da olmuştur. Ama bunlar bir elin parmağının adeti kadar azdır.
Akıllı insanlar dini kullanarak bir yerlere gelmeye çalışanların akıbetlerinin nasıl olduğunu görmüşlerdir.
Din kavramı Yüce Yaradanla kul arasında kalması gereken bir denklem olması gerekirken kendisinin, Allah'tan ne kadar korktuğunun dahi bilinemediği kişilerin, ikbal ve saltanatı bu kutsal kavramı alet ederek kullanmasına, Yüce Yaradan Alemi Ukba'da (Ahiret) ne ceza verecek bunu dünyada göremezsek orada mutlaka göreceğiz.
Günümüzde ise maalesef bazı görevlilerin falanca partiye oy vermezsen cennete gidemezsin veya filan partiye oy verirsen cehennemlik olursun gibi İslam'a ve Müslümanlığa yakışmayan hareketlerini görüyoruz. Cemaati etkileyerek siyasete yönlendirmek istismarın en kötüsüdür. Bundan geçici bir zaman dünyalık temin edenler rahatlamış gibi görünseler de gerçekleri gördükçe kendileri de pişmanlık duyacaklardır.
Ben nice siyasilerle yolculuk yaptım. Sırf halka şirin gözükmek için halk beni namazda görsün diye abdest almadan cenazeye hatta Cuma namazında camiye girenlere şahit oldum. Bunlar yarın ruz-i mahşerde (Ahiret) nasıl hesap verecekler bilemem. Ez cümle; DİN ve SİYASET hiçbir zaman ayrı olmamıştır, hep istismar edilmiştir ve bundan sonra da edilmeye devam edecektir. Akıllı insanların bunları görüp, keşfetmesi ve değerlendirmeyi ona göre yapması gerekir.
Kur'an'da hiç yeri olmadığı halde sırf müritlerini kendine bağlayabilmek için akıl almaz olaylar icat ederek birçok safsatayı gerçekmiş gibi gösteren nice siyasiler gördük ama sonu koskoca bir hüsran. Zaten bu tür saçmalıkları yutanların çoğunluğu da Besmeleyi dahi bilemeyecek kadar eçhel olanlardır.