Derdimiz ne.
Derdimiz doğru karar vermek mi, kararlarımızı doğru hale getirmek mi?
Doğru karar vermek önemli, kararlarımızı doğru hale getirebilmek de kimi zaman bir o kadar önemli ama oldukça zor.
Bazen verdiğimiz kararın doğruluğu konusunda endişelerimiz olabilir. Kararlarımız doğru olabilir, ama bazen bu doğru kararın bile daha doğru hale getirilme ihtiyacı vardır.
Peki nasıl karar veririz?
Bazen duygularımızla, bazen akıl, zihin ve mantığımızla, bazen de sezgilerimizle karar veririz. Tabi bir de bütünsel kararlar vardır.
Duygusal kararlarda insan yüreğinin sesini dinler. Duygular zihni de peşinden sürükler, bir anlamda akıl, zihin ve mantık duyguların esiri olur. Duygusal kararlar alıcı değil verici kararlardır, karşılık beklenmez.
Mantıksal kararlarda kararların neden ve sonuçları sorgulanır. Duyguların esiri olmadan karar alınır. Kararı etkiyen kişilerin bazıları kararın yanındadır, bazıları da karşısında.
Sezgisel kararlar ise yaşanmışlık, deneyim ve bilgelik gerektirir. Sezgisel kararlar stratejiktir, bilinmeyeni bilmeyi, görünmeyeni görmeyi gerektirir.
Peki en doğru karar verme biçimi hangisidir?
Duygu, mantık ve sezgi dengesi ile verilen kararlar en doğru kararlardır, bu tür kararlarda bütünsellik söz konusudur.
Bütünsel kararlarda duygu vardır, mantık vardır, bir de en önemlisi sezgi vardır.
Şimdi diyeceksiniz ki karar verme nereden çıktı. Çünkü son günlerde iki önemli karar peş peşe geldi.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli'nin erken seçim kararı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Muharrem İnceyi Cumhurbaşkanı adayı gösterme kararı.
Erken seçim kararının duygusal mı, mantıksal mı, sezgisel mi olduğunu henüz bilemiyoruz. Kimine göre duygusal. Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli'nin isteğine hayır diyemedi duygusal davrandı. Kimine göre mantıksal ve sezgisel. Enflasyon ve dolar yükseliyor, ekonomi her geçen gün kötüye gidiyor, normal seçim tarihine kadar dayanmak zor. Erdoğan da bu durumu gördü ve erken seçim kararı aldı. Bu kararın doğru karar olup olmadığını 25 Haziran 2018 tarihinde hep birlikte göreceğiz.
Kılıçdaroğlu'nun Muharrem İnce'yi Cumhurbaşkanı adayı gösterme kararına gelince hem duygu var hem mantık var hem sezgi var. Yani bütünsel bir karar, dolayısıyla da doğru bir karar.
Muharrem İnce'nin aday gösterilmesinde duygusallık var çünkü Kılıçdaroğlu yüreğinin sesini dinledi. Duyguları, aklını da peşinden sürükledi. Karşılık beklemeden verici olmayı seçti.
Muharrem İnce'nin aday gösterilmesinde akıl-zihin- mantık var çünkü verilen kararın neden ve sonuçları üzerinde çok düşünülmüş. Duyguların esiri olmadan verilmiş karar. İçinde, hoşgörü, paylaşım, destek ve demokratlık var. Türkiye'nin pek alışık olmadığı bir karar. Belki de bu karar ülkemiz için tarihi bir karar olacak.
Muharrem İnce'nin aday gösterilmesinde sezgi var çünkü Kılıçdaroğlu yaşanmışlıklarını, deneyimlerini ve bilgeliğini konuşturarak herkesi şaşırttı. Stratejik bir karar verdi.
Sonuç olarak Muharrem İnce'nin aday gösterilmesi bütünsellik taşıyan bir karar. İçinde duygusallık var, mantık var, sezgi var dolayısıyla doğru bir karar.
Bir önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde karar verilmiş, Ekmeleddin İhsanoğlu aday gösterilmişti. Bu kararın doğru karar olduğu yönünde çok çaba gösterildi ama CHP seçmeni de toplumun diğer kesimleri de inandırılamadı.
Muharrem İnce'nin adaylığının doğru bir karar olduğu daha ilk açıklandığı dakikalarda belli oldu hem CHP tabanında hem de toplumun birçok kesiminde heyecan yarattı, umut ışığı olmaya başladı.
Ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olsun, kendisine başarılar diliyorum.