Doların, Türk lirasından çok ülke ekonomisine hakim olduğu ülkemizde, dolar kurundaki sürekli artış, Türk halkının belini bükmeye başladı. Her daim olduğu gibi dolar kurunun yükselmesinin acı reçetesi vatandaşa çıkmaya kısmen başlamış olsa da, önümüzdeki günlerde dozu daha da yükseleceği aşikar.
Dolar kurunun yükselmesinin nedeni ne olur ise olsun, ülkemizde Türk lirasının değer kaybetmesi ve bunun sonucu olarak da enflasyonun yükselmesi, iğneden ipliğe her şeye zam demektir.
Dolar kurunun yükselmesi demek; yoksulluğun, işsizliğin, işyeri kapatmalarının artması, asgari ücretlinin, emeklinin açlığa mahkum edilmesi demektir.
Kurun artmasının nedeni vatandaş mıdır ki, sonuçlarına onlar katlansın. Konuyu tüketiciler adına dile getiren TÜKODER Genel Başkanı Aziz Koçal kurlardaki artışın, yanlış ekonomi politikalarının ve üretime dayalı bir ekonomi politikasının olmayışından kaynaklandığını söylemiş, doların durdurulamayan yükselişinin sorumlusunun tüketici olmadığını ifade ederek: 'Doların yükselmesi ile birlikte vatandaşların karşısına çıkacak olan ilk etki enflasyondur. Yılbaşından günümüze dolar kurunda %25 artış meydana gelmiştir. Bu durum; asgari ücretlinin ücretinde, emeklinin maaşında %25 azalmadır, yani 2018'in ilk beş ayında maaşlarda yüzde 25 azalma demek tüketicinin alım gücünün azalmasıdır, buna yılbaşından bu yana yapılan zamları da eklersek, maaş ve ücretlerde %50 kayıp olduğunu söyleyebiliriz. Bu acı reçete, açlık sınırının altında yaşamaya çalışan asgari ücretli ve emeklinin açlığa mahkum edilmesidir. Dolar durdurulamıyor ve yoluna devam ediyorsa nedeni Tüketiciler mi ki, sonuçlarına milyonlarca tüketici katlansın.'
Ayrıca gelişen durumu dış güçlere yüklemenin, sorumluluktan kaçmak olduğunu, devletin tüketicinin hakkını korumakla yükümlü olduğunu ifade eden Koçal: '2017 yılı sonu 77 milyar 62 milyon olan cari açığımız dolar kurundaki artış ile yüzde 25 artmıştır. 450 milyar doları bulan dış borç dolar kuru artışı nedeniyle yüzde 25 artmıştır. Bunun sorumlusu yanlış ekonomi politikalardır, üretime dayalı ekonomi politika izlenmemesidir. Tarım ülkesi olan ülkemizde samanı dahi ithal eden politikalar üreten politikacılardır.' Yani suçu şer güçlere yıkmak, sorumluluktan kaçmaktır!..
Evrensel Tüketici haklarımızdan biri olan 'Tüketicilerin Temel İhtiyaçlarının Karşılanması Hakkı' insanın insan olmaktan doğan ve hayatını devam ettirebilmesi için gereken asgari ihtiyaçlarını karşılayabilmesi olup tüketicinin en temel hakkıdır. Gelişen ve değişen dünya şartları içerisinde; beslenme, barınma, ısınma, aydınlanma, içecek su bulma, ulaşım ve haberleşme gibi bütün ihtiyaçlar tüketicinin en temel haklarıdır. Dolar kurunun yükselmesi ile tüketicinin temel ihtiyaçlarına gelen/gelecek olan zamları açlık sınırının altında yaşayan yoksul vatandaşlarımız nasıl karşılayabilecek, evrensel bu hakkını nasıl kullanabilecek. Evrensel tüketici haklarının altına Türkiye imza atarak taraf olmuştur. Dolayısı ile devlet tüketicinin bu hakkını korumakla yükümlüdür' diyerek konunun bam teline dokunmuş.
Bu tespitler üzerine hep birlikte sormak gerekiyor. Dolar kurunun artışından milyonlar kaybederken kimler kazanıyor?
Hükümete ve ilgili tüm bakanlıklar dövizin artmasının Türk lirasının değer kaybetmesi ile birlikte oluşacak enflasyona karşı gerekli önlemleri aldı mı? Ücretler ve emekli maaşlarında, döviz artışı ile düşen gelir seviyesi, alım gücünün reel seviyeye getirilmesi için, tüketici haklarına, insan haklarına, sosyal hukuk devletine aykırı olan yoksulluğun artmasına karşı gerekli tedbirlerin alınarak; tüm çalışan emekçiler, emekliler, işsizler ve yoksulların insanca yaşayabileceği bir duruma dönüştürülmesi konusunda ekonomik ve sosyal önlemler alınacak mı? Alınabilecek mi?.. Mesele bu!..