Milli Eğitim Bakanlığı ilkokul, ortaokul ve ortaöğretim okullarının ders programlarında değişiklikler yaparak taslak olarak meb.gov.tr adresinde yayımladı.
Taslak öğretim programları ile ilgili eleştiri, öneri ve katkılar www.mufredat.meb.gov.tr adresi üzerinden alındı. Gelen öneri ve eleştirilere göre düzenlemeler yapılacak, programlara son şekli verilecek ve 2017-2018 eğitim öğretim yılı itibariyle 1, 5 ve 9. sınıflardan başlayarak kademeli olarak uygulamaya konulacak.
Programlarda değişiklik yapılmasının gerekçeleri ve hedeflerine yine aynı adreste sayfalarca yer verilmiş.
Örneğin; 'Günümüzde programlarda yaşantısal beceriler ön plana çıkması; öğrencilere araştırma, bilgiyi ve bilgi kaynaklarını değerlendirme, eleştirel düşünme, analitik düşünme, problem çözme, bilgi iletişim teknolojilerini etkili ve verimli şekilde kullanma gibi becerilerin kazandırılması hedeflenmelidir' deniliyor.
Biz de NASIL? Diyoruz.
Öğrencilerin edindikleri bilgi, beceri ve tutumları günlük yaşamlarında nasıl kullanabileceklerini kavramlarına ve bunlara ilişkin uygulamalar yapmalarına imkan sağlayan çalışma ve etkinlikler yapılandırmadan söz ediliyor.
Biz de NASIL? Diyoruz.
Öğrencilerin kendi öğrenmelerinin sorumluluğunu almaları, öz değerlendirme yapmaları için teşvik edilmesi, bireysel farklılıkları, yaş grubu özellikleri, süreç içerisindeki gelişimleri ve ilerlemeleri dikkate alınarak farklı ve çok çeşitli öğretim yöntem ve stratejilerinden yararlanması gerektiğine vurgu yapılıyor.
Biz de NASIL? Diyoruz.
Bu gerekçeleri ve hedefleri yürekten destekliyoruz. Bunların olması gerektiğine canı gönülden inanıyoruz. Ama bunlar ne yapılması gerektiği, niçin yapılması gerektiği ile ilgilidir.
Ne yapılması gerektiği, niçin yapılması gerektiği belirlemek, yazılı hale getirmek nispeten kolaydır.
Ama asıl soru NASIL yapılması gerektiği ile ilgilidir.
Nasıl sorusunun cevabı iyi bir sistemdir. İyi bir modeldir. Zihniyet değişikliğidir. Kültür ve anlayış değişikliğidir.
Önceki yıllarda da ne yapılması gerektiği, niçin yapılması gerektiği kaç kez programlara yansıtıldı, değiştirildi. Şu andaki değiştirilen mevcut programlarda bunlar var.
Türk eğitim sisteminde yıllardır kimlerin söz sahibi olduğu bu gün daha net ve açık bir şekilde göründü. Eğitimin arka planında özellikle de son 15 yıldır emperyalist güçlerin desteklediği bir cemaatin olduğu artık herkes tarafından kabul edildi. FETÖ adı verilen bu örgüt ve bu örgütün mensupları eğitime yön veriyoruz, geleceğin insanını yetiştiriyoruz diye Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, Milli Eğitim Bakanını ve bir milleti kandırmış.
Her gün basın yayın kuruluşlarından bu örgüte mensup onlarca, yüzlerce, binlerce eğitimcinin gözaltına alındığını, açığa alındığını, yavaş yavaş da ihraç edildiğini duyuyoruz.
Okullarımızı bu terör örgütüne mensup müdürlere teslim etmişiz. Çocuklarımızı bu terör örgütünün üyesi olan öğretmenlere emanet etmişiz. Bu örgütün profesörlerini üniversitelerimize rektör, eğitim fakültelerimize dekan yapmışız.
Özellikle son 13-14 yıldır bu cemaatin mensubu olan üniversite hocası Milli Eğitim Bakanlığına danışmanlık yapmış, öğretmenlere eğitim vermiş, ders kitapları onların onayından sonra okullara gitmiş, komisyonlarda onlar görev almış, kısaca eğitimin arka planında yer almışlar. Gerçi sadece arka planda değil ama…
Eğitimin arka planında bunlar olurken, durum böyleyken bizim ulusal ve evrensel düzeyde;eleştirel düşünen, yaratıcı, yenilikçi, araştırmacı, üretken ve icat ve patent geliştiren bireyleri yetiştirmemizin mümkün olmadığı çok açık olarak ortaya çıktı. Bunu herkes gördü ve kabul etti.
Peki, bundan sonra ne olacak.
Eğitimin arka planında yine birilerinin olmasına izin verecek miyiz? Bu sefer de başka cemaatlerin kandırmasına göz yumacak mıyız?
Yoksa açık, şeffaf, hesap verebilir, akıl ve bilimi referans alan, kendi kültür ve değerlerimizden beslenen dünya ile rekabet edebilir bir eğitim sistemi ve modeli oluşturabilecek miyiz?
Bu sorunun cevabına EVET diyemiyorsak programların değişmesi, ne yapılması ve niçin yapılması gerektiğinin tanımlanmasının hiçbir önemi yok.