1980'li yılların başında Dünya Bankası bir rapor yayımlayarak yoksulluk ve açlığın daha çok küçük çiftçi ailelerinde görüldüğünü ileri sürmüş ve küçük çiftçiliğin çok azaltılması hatta ortadan kaldırılmasını ima etmiştir. Bu anlayışı benimseyen başta gelişmiş olanlar olmak üzere bir çok ülke büyük işletmelere yönelmiş, bunların çoğalması için önemli yatırımlar yapılmış, teşvik ve destekler uygulanmıştır. Ancak önemli yatırımlarla oluşturulan büyük tarım işletmelerinin uyguladığı ve çok büyük ölçüde mekanizasyona dayalı endüstriyel tarım, dünya ölçeğinde önemli sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Büyük tarım işletmelerinde oluşan yoğun makineleşme, üretim yapılan toprakların karışık yapıdan teksel yapıya geçmesine yol açmış, toprağın organik madde miktarı azalmaya başlamış, toprak erozyonu artmış, kullanılan petrol, doğalgaz gibi fosil kaynaklı yakıtlar nedeniyle atmosferde sera gazları konsantrasyonunu yükselmeye başlamıştır. Bu koşulları oluşturan tarım, küresel ısınmaya ve buna bağlı olarak iklim değişikliğine yol açan önemli faaliyetlerden biri haline gelmeye başlamıştır. Sistemli ve yoğun çabalara ve uyarılara karşın bilinçsizce ve yaygın olarak kullanılan kimyasallar (mücadele ilaçları, gübreler vb.) ciddiye alınması gereken boyutlarda çevre kirliliğine yol açmış, böylece tarım insan hayvan ve bitki sağlığının dikkate alınması gereken tehditleri arasına girmiştir.
Destek göremeyen çok sayıda küçük çiftçi ailesi yaşamını sürdürmek için toprağını terk ederek şehirlere göç etmiş ve üreticilikten tüketiciliğe geçmişlerdir. Şehirlerin kenarlarında zor koşullarda yaşamaya başlayan bu insanların bir kısmının geride bıraktığı tarım arazileri üretim dışı kalmıştır. Bu koşullar ülkemizde de yaşanmıştır. Köylerde boş kalan tarım yapılabilir arazilerin büyüklüğünün 30 milyon dönümü bulduğu bildirilmiştir. Şehirlere göç eden küçük çiftçi ailelerinin çok büyük kısmı genç yaşta olanlardır ve geride yaşlı bir nüfus kalmıştır. Bu durum ülke ekonomisini ve sosyal yaşamını çok etkilemektedir. İstihdam bakımından da tarım sektörü büyük önem taşımaktadır. Çalışan nüfusun yaklaşık dörtte bir kadarı tarım kesiminde çalışmaktadır. 2012 yılı verilerine göre ülkemizde geçimini tarım yaparak sağlayan 2,2 milyonun üzerinde çiftçi bulunmaktadır.
Dünyada bazı zamanlarda yaşanan gıda krizlerinin en etkili ve geniş kapsamlı olanlarından biri yakın bir zamanda, 2007-2008 yıllarında görülmüş ve bu kriz tarım politikalarının yeniden değerlendirilmesine yol açmıştır. Dünya Bankası yaklaşık 30 yıl önce yayımladığı rapordaki görüşünün tam tersini 2009 yılında yayımladığı 'Kalkınma için Tarım' raporunda ileri sürmüş ve küçük çiftçilerin desteklenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Dünya Gıda Tarım Teşkilatı (FAO) her gün aç yatan insan sayısının 2013-2014 yıllarında 805 milyon kişi olduğunu, diğer bir deyişle dünyada her 9 kişiden birinin yatağına aç girdiğini bildirmiş ve dünyada gıda krizlerinin yaşamaması için küçük çiftçi ailelerinin desteklenmesi gerektiğini belirtmeye başlamıştır. Avrupa Birliği ülkeleri küçük çiftçileri ve özellikle genç çiftçileri teşvik edici çalışmalar başlatmış ve destekleyici programlar uygulamaya koymuştur. Bu yaklaşımı destekleyen Birleşmiş Milletler Teşkilatı 2014 yılını 'Uluslararası Aile Tarımı Yılı' ilan etmiş, FAO ise bu yılki Dünya Gıda Günü'nün temasını 'Aile Tarımı' olarak belirlemiştir.
Dünya genelinde de, ülkemizde de tarım yapılabilir alanlar ve kaynaklar giderek azalmaktadır. Nüfusun giderek artması nedeniyle tarım geleceğin en önemli sektörü olacaktır. Büyük bir kısmı küçük işletmelere sahip aile tarımı yapan çiftçiler ise bu gelecekte canlı yaşamının sigortası ve belki de en büyük güvencesi olacaktır. Halen dünya üretiminin %90'ından fazlası aile işletmeleri tarafından yapılmaktadır. Avrupa Birliği'ndeki işletmelerin %2 kadarı endüstriyel tarım işletmesi kalan % 98'i ise aile işletmesi olup, tarımsal üretim yapan, sayısı 12 milyonu bulan tarım işletmesinde çalışan insanların yani işgücünün % 80 den fazlası da aile fertlerinden oluşmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde ise tarımda, özellikle hayvancılıkta işletmelerin % 96-97'si aile işletmesidir.