Juan Goytisolo kanımca İspanyol dilinin en büyük yazarlarından biriydi. Kendisiyle çok uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz oldu. İlk kez Paris'te 'Uzun Sürmüş Bir Yaz' adlı kitabımı Fransızcasından okuduktan sonra, beni İspanya'da düzenlediği Akdeniz Yazarları Toplantısı'na davet etmişti. Bu vesileyle tanıştık. 1983 yılı olmalı. O yıldan bu yana çeşitli ülkelerde, çeşitli vesilelerle görüşme ve birlikte çalışma fırsatımız oldu. Ülkemizi seven ve yakından izleyen bir yazardı, Juan. El Pais gazetesi ve İspanyol televizyonu için röportajlar yaptı Türkiye'de. Mimar Gaudi'yle Kapadokya coğrafyasını karşılaştıran denemesi bu bağlamda çok ilginçtir.

***

Sonu bilinmeyen serüven

Milliyetçiliğe karşı her zaman melez kültürü savundu. Örneğin, deneme kitaplarından birinde İslam kültürü incelenmeden İspanyol kültürünün anlaşılamayacağını öne sürer. Kendisiyle yaptığım kapsamlı bir söyleşide şöyle bir cümle var: 'Bir kültür kendi içine kapanmaya başlayıp dekadans sürecine girdiğinde dışa açılmak gibi bir kaygısı da olmuyor. Kendi içinde bir saflık aramaya, kendisiyle yetinmeye başlıyor.' İşte bu anlayışla hep mücadele etti, Juan Goytisolo. Yine aynı söyleşide yazın anlayışını da şöyle özetliyor: 'Yazmak, biraz da, sonu bilinmeyen bir serüvene atılmak benim için. Romanlarımda belli bir konu yok biliyorsun. Bazı kişiler, betimlemeler, izlenimler var. Bir romana başlarken yazma eyleminin beni nereye götüreceğini önceden kestiremiyorum.'
İstanbul sevgisi

***

Juan, İspanyolcaya çevrilen ilk kitabım 'İlk Kadın' için bir önsöz de yazmıştı ve o önsözde İstanbul'la olan ilişkisine de yer vermişti. Son görüşmemiz Marakeş'te oldu. Oraya yerleşmişti ve artık yazamayacak kadar yaşlı ve hastaydı. Buna rağmen birlikte güzel bir akşam yemeği yiyebildik. Bu yemekte Türkçe birkaç cümle de söyledi bana. Çünkü Türkiye'ye duyduğu ilgi ve sevgi nedeniyle dilimizi de biraz konuşuyordu. Ondan geriye sadece roman ve deneme kitapları değil, iki ciltlik otobiyografisi de kalacak. Bu otobiyografi okunduğunda Juan Goytisolo'nun gerçek bir dünya vatandaşı olduğu, nabzının dünya halklarının ve melez kültürlerin kurtuluşu için attığı ortaya çıkar.

***

Anadilde yazmak

Kendisiyle Saraybosna bombalar altındayken de birlikteydim. O yolculuk dönüşü hem milliyetçiliği eleştiren hem de benim gibi ülkesinin dışında ama anadilinde yaşayan bir yazar için çok anlamlı şu cümleyi söylemişti: 'Uzun yıllar İspanyolca konuşmadım. Bu, İspanyolca yazmamı kolaylaştırdı. İspanyolcaya daha yoğun bir ilgi duymama yol açtı. Anadilimin konuşulmadığı ülkelerde yaşayıp İspanyolca yazdığım için kendi dilimi, kendi üslubumu bulabildim.' Juan Goytisolo'nun bu sözleri benim yazarlık serüvenimi de özetliyor bir bakıma. Kendisinden çok şey öğrendim. Bu nedenle onu dostluk ve sevgiyle anıyorum.'