'… sizin büyük suçunuz hepimiz körken kör kalmamış olmak …' (s.254)

***

1998 Nobel ödülü sahibi Portekizli yazar José Saramago'dan, üslup ustalığıyla bezenmiş bir çağ eleştirisi.
Demokrasinin kırılganlığı ve iktidarlar tarafından saptırılması üzerine şaşırtıcı bir politik taşlama romanı.
Saramago, fantastik unsurlarla donattığı 'Körlük' adlı eseriyle başlattığı büyülü gerçekliği, 'Görmek' romanı ile sürdürüyor.
Yönetenlerin haklı çıkma uğruna yasaları nasıl esnetebildiğini, iktidar uğruna suç işleyebildiğini; kısaca siyasetin kirli yönlerini,
'Devlet-iktidar-toplum ilişkisi'ni sarsıcı bir kurguyla ele alıyor.
'Körlük'te toplumu cezalandıran Saramago, 'Görmek' adlı bu romanında bir nebze de olsa oklarını devlete/iktidara çeviriyor.
Devamı niteliğinde olduğundan, daha iyi anlayabilmek için önce 'Körlük' okumanızı öneririm; sonra da çağımız liberal demokrasilerin siyaset düzenini,
Görmek için 'Görmek' okunmalı.

***

Zaman zaman insana saçma gelen, gülünç olaylara tanık olunsa da, yaşanan karabasan iklimini hissettiren masalsı bir havası var kitabın.
Okurken, günümüzde sürekli atıf yapılan 'beka' kelimesinin etrafına soru işaretleri doldurarak, 'acaba' sorusu eşliğinde,
Yaşadıklarımızla ilişki kurmamak mümkün değil.

***

Olaylar yine adı bilinmeyen ülkenin, adı bilinmeyen bir kentinde geçiyor. Başkentteki seçmenler sağanak yağış nedeniyle sandığa gidemeyince seçimler yeniden yapılıyor. Bu kez de oyların yüzde 83'ü beyaz/boş oy çıkıyor.
Seçim sonuçlarıyla panikleyen hükümet, bunun bozguncu bir grubun işi olduğunu iddia ederek olağanüstü hal ilan ediyor. Beyaz oy verenleri kör olmakla itham ediyor ve halkı cezalandırmak için başkenti ve tüm kurumları başka bir yere taşıyor; kente giriş çıkışları yasaklıyor.
Kargaşa beklenirken, başkentte eskisinden daha huzurlu ve güvenli bir hayat yaşanmaya başlıyor. Kendini yegane kurtarıcı olarak kabul ettirmek isteyen hükümet, el altından yaptığı kışkırtmalarla kentte anarşi yaratmaya çalışıyor. Çabaları yine sonuçsuz kalınca, beyaz körlük salgınında tek kör olmayan doktorun karısını anarşinin başı ve 'günah keçisi' ilan ediyor.
Günümüz havuz medyası gibi hareket eden basın, aynı manşetlerle bunu topluma duyuruyor. Sonrasında derin devleti çağrıştıran operasyonlar yapılmaya başlanıyor.

***

Yine bilinmeyen bir ülke, bilinmeyen bir kent, isimleri olmayan, sadece sıfatlarıyla anılan karakterler…
Bitmeyen virgüller, virgüller, virgüller…
Baştan karmaşık gelen, ancak ilerledikçe anlaşılırlık düzeyi artan ve zihinde lezzet bırakan bir anlatım…
Saramago'nun, basit imgelerle sözcük oyunu yapmayan, anlatıcı ile kişiler arası diyalogların monologa dönüştüğü, oldukça uzun cümlelerden oluşan, nevi şahsına münhasır bir dili var.

***

Saramago benim beğendiğim yazarlardan biri. Başyapıtı 'Körlük'tür mutlaka; ama 'Görmek' romanı da yabana atılmaz doğrusu.
Bu roman insana, 'olaylara bakmak, görmek anlamına gelmez' mesajını açık bir şekilde hissettiriyor.
Okuyun isterim.

***

'… nifak tohumlarından temizlenmiş bakanlar kurulu artık yekpare bir blok halindeydi, tek şef, tek irade, tek proje, tek yol…' (s. 179)