Hayatını yazıyla kazanan insanları takdir etmemek mümkün değil.
Yani kalemini geçim savaşında mızrak gibi kullanmayı başaranları.
Tabi burada sözünü ettiklerimiz, holdingleşmiş büyük gazetelerde kaptıkları köşelerde yazıp çizenler değil.
Onlar için geçim sıkıntısı…
Geçim savaşı falan söz konusu değil zaten.
Onlar, Avrupa gezilerinde içtikleri şarapların tadını anlatırlar yazılarında bol bol.
E tabi her şeyin de bir bedeli var.
İçtikleri o pahalı şaraplar içlerinde bir numara ince yağa dönüşüp…
Şıp!
Şıp!
Şıp diye damlar sürekli kalemlerinin ucundan.
Öyle ki…
Öyle ki kendilerinin de her tarafı yağ, kir pis içinde kalır.
Biraz sokulacak olsan yanlarına…
Rahatsız olursun üstlerine başlarına bulaşmış bu kirden pisten.
Bilirsiniz yağ dediğin şey bütün kiri pisi, tozu toprağı üzerine çeker.
***
O sağlam köşelere zamanında nasıl yerleştiklerini de biliyoruz.
Röportaj yapan muhabir soruyor Emin Çölaşan'a:
'Gazeteciliği, köşe yazarlığını tavsiye eder misiniz gençlere,' diye.
'Tavsiye ederim elbette; torpilleri varsa gazeteci, köşe yazarı olabilirler tabi,' diyor.
Yani torpiliniz yoksa…
Yazı sanatında istediğiniz kadar usta olun…
Ağzınızla kuş tutsanız dahi büyük bir gazetede yazmanız mümkün değildir…

***

Kendi yağıyla kavrulmaya çalışan gazetelerde yazanlarsa…
Ancak işte asgari ücret masgari ücret geçimlerini sağlamaya çalışırlar.
Hiç de kolay değildir tabi bu. İşin garantisi yoktur çünkü.
O gazete bu gazete…
Bütün hayatları, boğulmamak için çırpınıp durdukları selin önünde sürüklenip giderken bir dala tutunmaya çalışmakla geçer.
Bu da kolay değildir.
Kimi zaman tutundukları dal ellerinde kalır.
Hadi bakalım, tutunacak bir başka dal ara.
Onun için o gazete senin bu gazete benim…
Neredeyse her biri üç beş gazete değiştirmiştir.
Gazeteciliğe, yazıya gönül verdikleri için başka bir iş de yapamazlar.

***

Onun için, bir hayat boyu kalemiyle geçinmeyi başarabilenleri ayakta alkışlamak gerekir.
Bunu başarabilenlerin sayısı da çok fazla değildir.
Bu iş…
Yazarak geçim sağlamak çok zor olduğu için bizde genellikle yazıyla uğraşanların asıl işi bu değildir.
Başka bir işte çalışır çoğu.
Sait Faik gibi aile parasıyla geçinenler de vardır yazarlar arasında.
Sait Faik, 'anneciği'nin ekonomik koruması altındaydı.
Biz şimdi burada edebiyatçılar arasındaki değil de gazete çevresindeki yazarçizer takımından söz ediyoruz.
Edebiyatçıların; şairlerin; öykü, roman yazarlarının durumu daha da vahimdir. Kitaplarını parayla yayımlatanların sayısı az değildir bu alanda.

***

Geçimini, güç bela da olsa kalemiyle sağlayan köşe yazarlarından biri de üstat Önder Baloğlu'ydu.
Hayatı boyunca geçimini gazetecilikle ve köşe yazarlığıyla sağladı.
John Fante gibi hayatının son günlerine kadar da yazı yazmayı başardı.
Pek az kişiye nasip olur bu.
Kıvrak bir zeka gerektirdiği için yazı, ilerleyen yaşlarda, hele bir de sağlık sorunların ortaya çıkmaya başladıysa pek mümkün olmaz yazının üstesinden gelmek.

***

9 Kasım ölüm yıldönümüydü Üstadın.
Kendisini, birinci ölüm yıldönümünde, hayatını yazarak kazanan, yazı sanatının bir başka büyük ustası Çetin Altan'ın şu sözleriyle anıyorum:
'Durmadan suçlanmış olsam da salt yazı yazarak yaşamışlığın tuhaf bir tadı var içimde. Bir daha dünyaya gelsem yine yazı yazardım!'