Ulusal kanallardan birinde yayınlanan ekonomi ile ilgili bir programa konuk olan uzman bir kişi tarıma da değinirken, Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığından edindiği bir bilgiyi paylaştı. Cumhuriyet'le birlikte ülkemiz koşullarına uygun olmadığı halde büyükbaş hayvan ithaline girişildiğini, bize çok daha uygun olan küçükbaş hayvancılığın büyük ölçüde ihmal edildiğini öğrendiğini ifade eden ekonomi uzmanı, yine aynı kaynağın bu yanlış yaklaşımdan dönme kararı verildiğini, bundan sonra küçükbaş hayvancılığa çok daha fazla önem verileceğini ve destekleneceğini söylediğini belirtti. Konunun geç olsa da anlaşılması sevindiricidir. Yıllarca hayvancılık uzmanı bir çok kişi küçükbaş hayvancılığın ihmal edildiğini ve bunun neden olduğu kayıpları defalarca yazdı, açıkladı, anlattı. Bu konunun önemine değinenlerden birisi olarak bu yaklaşımı doğru buluyorum.
Küçükbaşların bitkisel üretim, çevre ve özellikle toprak verimliliği konularında sahip olduğu önemin büyüklüğü ve bunun nedenleri konusundaki görüşlerimi , yazarlarından birisi olduğum 'Orta Anadolu'da Kışlık Tahıl Tarımı' kitabını ve/veya yerel bir gazete yazdığım köşe yazılarımı okuyanlar hatırlayacaklardır. Bu yazılarımda ayrıca küçükbaşların deri, yün ve tiftik ile çeşitli sanayiler için de büyük bir kaynak olduğunu, küçükbaş hayvancılığın gerilemesinin özellikle küçük aile işletmeleri, tarım ve doğal olarak ülke ekonomisi için ciddi kayıplar oluşturduğunu, bunun önlenmesi ve tersine döndürülmesinin gerektiğini de vurgulamıştım.
Ancak bilgi eksikliğine dayanan hatalı ifadelerin düzeltilmesi için bazı konuların açıklığa kavuşturulmasını gerekli gördüm. Ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayanan, bir çok yerinde kapalı ekonomi ile yaşayan her ülkede ; çift hayvanı olarak toprak işlemede, tahıl ürünlerinin harmanında ve yük taşımacılığında büyükbaş hayvanlar kullanılmaktaydı. Büyükbaş hayvanların süt, et, deri gibi ürünlerinin önemi , çeki güçlerinden sonra gelirdi. Bu durum Osmanlı Devletinde de böyleydi. Yerel ırkların çeki gücü de, süt verimi de, karkas ağırlıkları da çok düşüktü. Avrupa ve Amerika'da büyükbaşlar çok daha iri, güçlü ve verimliydi. Sanayi devrimi ile birlikte Avrupa ve Amerika'da iş yapma kapasitesi fazla, büyük yapılı ve ağır metal tarım araç ve gereçleri geliştirilmiş ve bunların kullanılabilmesi için ıslah yoluyla çok güçlü hayvanlar geliştirilmişti.
Osmanlının aydın devlet adamlarından bazıları tarımın geliştirilmesi için aynı olanakların ülkemizde de olması gerektiğine inanmış ve örnek olması ve damızlık kullanılması için büyükbaş hayvan ithali yapılmasını sağlamışlardır. Bu ithalatlarla hayvan popülasyonunun çeki gücü ve verimlilik bakımından yükseltilmesi amaçlanmış, ancak çeşitli nedenlerle başarı sağlanamamıştır. 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı nedeniyle hayvan varlığı çok azalmıştı. %80 den fazlası kırsal kesimde yaşayan ve yaşamını tarım yaparak sürdürmeye çalışan bir nüfus ile kapalı bir ekonomik yapı devir alan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, halkın beslenmesi ve ülkenin gelişmesi için tarımın hayati bir önem taşıdığının bilinciyle çeki gücü, süt ve et verimi yerli ırklardan daha yüksek büyükbaş hayvan ithalatına da yer vermiştir. 1950 li yıllara gelene kadar tarımda çeki gücü olarak büyük oranda büyükbaş hayvan kullanımı devam etmiştir. Bu yıllarda tarıma giren çok sayıda traktör ile birlikte çeki gücü için büyükbaş hayvan kullanımı giderek azalmış ve çok büyük ölçüde bu hayvanlar artık süt, et, deri gibi ürünleri için beslenmeye başlamıştır. Son yıllarda da halkın kırmızı et ihtiyacını karşılamak amacıyla çeşitli zamanlarda büyükbaş ithalatları yapılmıştır.
Türkiye, gerek büyükbaş, gerekse küçükbaş hayvan varlığının her ikisine de ihtiyacı olan bir ülkedir. Hem halkımızdan hem de her yıl ağırladığımız milyonlarca turistten çok sayıda insanın beslenmede tercih edebileceği et, süt bakımından ve çeşitli üretim alanlarında ve ticarette kullanılan deri ve diğer yan ürünler bakımından büyükbaş varlığı da ihmal edilmemelidir. Küçükbaşların sayısı artırılırken, az gezebilen, adeta yerinde beslenen ırklardan daha çok, gezen ve otlaklar yanında anızlardan da beslenebilecek ırklara önem verilmelidir. Meralarımız, otlaklarımız alınan bütün önlemlere karşın yeterince güçlendirilememiştir. Hayvan sayısı meraların taşıyabileceğinden daha fazla olduğunda kısa bir süre içinde faydalı ot varlığı hızla azalmakta bunların yerine faydasız hatta bazen zararlı ot kümeleri görülen, vejetasyonu çok zayıflamış, erozyona açık bozkır alanlar oluşmaktadır. Küçükbaş hayvan sayısının artırılması büyükbaşa göre daha hızlı olabildiği için tarım işletmesi ve köy bazında olması gereken hayvan sayısının mutlaka belirlenmeli, çevreye ve pazara uygun ırklar iyi bir şekilde değerlendirilmeli, ancak bundan sonra, nerelere, hangi ölçüde ve nasıl teşvikler verileceği, desteklerin nasıl yapılacağı kararlaştırılmalıdır. Bunların izlenmesi için sıkı ve ciddi bir kontrol sistemi kurulmalıdır. Son yıllarda hayvancılığın önemli bir sorunu haline gelen yetişmiş iyi çoban bulma sıkıntısının aşılması için de çare düşünülmelidir.