'Şunu biliyorum ki, Mevlana sema dönerken akşam olsa da eve gitsem diye dönmüyordu. Yunus şiirlerini yazarken bu iki kıtada böyle oluversin, nasıl olsa okuyan olmaz diye yazmıyordu. Mimar Sinan, nasıl olsa ben öldükten sonra yıkılır, diye bina inşa etmiyordu. Biz böyle gördük, bundan sonra da bize yaptığımız işin aşkıyla, layıkıyla, neşesiyle yapmak düşer. İltifat beklemeden marifete talip olmak hayalimiz.'
***
'Gökyüzündeki bulutlar değişir, açılır, kararır. Aslolan gökyüzü olmaktır, bulut olmak değildir. Bulutlar ya da şartlar ne olursa olsun öğretmen çocuğun hakkını sorgusuz ve peşin veren kişidir. Şartlar kötü olsa bile çocuğun hakkı pazarlık konusu bile olamaz.'
***
'Doğru eğitimi büyük binalar değil, büyük insanlar verir.... Güçlü bir şahsiyet olabilmek öğretmenin kendisini yetiştirmesinden geçiyor. Öğretmenlik çocuklara bir şey öğretmek değildir. Öncelikle ve hassaten öğretmenin kendi olgunlaşma serüvenidir. Kemalat ve kişisel gelişim yolculuğudur. Asıl yolcu öğretmendir. Çocukların gelişimi öğretmenin gelişimine doğrudan bağlıdır. Çocukları ancak ve ancak kendimize yatırım yaparak zengin kılabiliriz. Kamil bir öğretmenin koridordaki yürüyüşü bile derstir. Çocuklar ilk nazarda öğretmenlerin kalbiyle ilgilenir, beyniyle değil. O yüzden deneyimli öğretmenler bütün çocukların gözüne gözleri ve gülümsemeleri değmeden derse başlamaz. Bunun için çok yönlü öğretmenlere ihtiyacımız var.'
***
'Siz bizim hikayemizin baş kahramanlarısınız. Sizin bize desteğiniz olmadığı müddetçe başarmamız imkansız. Sizden tek ricam birlikte, yeniliklere açık çalışmalar yürütmeniz: çalışmamız, çalışmamız. Eğitim hikayemizin başarısı yolunda ihtiyacınız olan her konuda ben yanınızdayım. Öğretmen Ziya Selçuk olarak yanınızdayım.'
Yukarıdaki bu sözleri Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk söyledi. Selçuk bu sözlerle ders başı yapmak isteyen öğretmenlere hitap etti. Selçuk hareket, tavır ve konuşmalarıyla kısa süre içerisinde eğitimcilerin gönlüne girdi. Umarım Selçuk'un bu sözleri sadece öğretmenlere değil, İl Milli Eğitim Müdürlerine, okul yöneticilerine ve sendikacılara da ışık olur...
----------------------------------------------------------
KÖKSAL'DAN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Memur-Sen'e bağlı Sağlık-Sen Şube Başkanı Hasan Hüseyin Köksal bir hafta önce kendi sosyal paylaşım sitesinde 'Sağlıkta İş Yükünü Azaltmanın Çözüm Yollarını' sıraladı.
MASA BAŞINDA
ÇALIŞAN SAĞLIKÇILAR

Köksal'a göre çözüm yolları şöyle sıralanıyor;
'1- Yeterli sayıda çalışan istihdamı
2-Halk memnuniyeti 5 kat artarken çalışan yüküde 5 kat arttı ama sayımızda artış olmadı
3- Kendi alanı dışında masa başı çalışan sağlık personelleri acilen sahaya kazandırılmalı
4- İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde çalışan sağlık personeli sayısı azaltılmalı
5- Geçici görev ile İl Sağlık Müdürlüğü ve 112 de çalışan sağlık personelleri acilen sahaya döndürülmeLİ
6- İdari Hizmetler sınıfı işlerinde çalışan sağlık personelleri acilen sahaya kazandırılmalı
6- Personel ısı haritası acilen çıkarılmalı. Sağlık personeli dağıtımı ve çalıştırılması özellikle Devlet Hastanesinde tekrar gözden geçirilmeli
7- İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde mali işler çalışanları iki büyük hastaneye eksik olan birİmlere geçirilmeli. Özellikle maaş birimi için sahaya destek olunmalı
8-Birileri çıkıp artık İl Sağlık Müdürlüğünün tek çatı altında olduğunu malum kişilere anlatmalı.'

SAHAYA DESTEK OLUNMALI
Köksal bu sıralamayı yaparken iktidar partisine yakın bir sendikanın Başkanı gibi davranmadı. 'İl Sağlık Müdürüne, Hastane Yöneticilerine yaranayım' diye düşünmeyerek, çözüm yollarını net bir şekilde sıraladı. Köksal başka sendika başkanları sırf kendilerine biat ettiği için liyakat sahibi olmayan insanları bir yere getirmeye hiç çalışmadı. Tam aksine iş yükünün tüm personel tarafından eşit şekilde paylaşılması için mücadele etti. Kendi üyeleri arasında adaletsizliği gidermek için iyi bir sendika liderliği sergiledi. Köksal halk memnuniyeti beş kat artarken, iş yükününde beş kat arttığını söylüyor. Kendi alanı dışında masa başında çalışan sağlık personellerinin acilen sahaya kazandırılmasını istiyor. Gerçekten bir hemşirenin, bir sağlık memurunun, paramedikin masa başında ne işi var? Köksal; 'İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde mali işler çalışanları iki büyük hastaneye eksik olan birimlere geçirilmeli. Özellikle maaş birimi için sahaya destek olunmalı' diyor. İl Sağlık Müdürlüğünde ihtiyaç fazlası mali işler çalışanı varken, hastanelerde onların yapacağı işlerin sağlık personellerine yüklenildiğini ifade ediyor.Umarım İl Sağlık Müdürü Doç. Dr. Uğur Bilge Köksal'ın bu önerilerini dikkate alır. Sağlıktaki iş yükünü personellere eşit olarak dağıtılmasını sağlar...
-------------------------------------------------------------

YA CHP'NİN PANKARTI OLSAYDI!

AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı İbrahim Yılmaz Kaynarca'nın Yunusemre Kampüsü karşısındaki Anadolu Üniversitesi'ne ait parkın çitlerine bir pankartı asılmış. Kaynarca'nın büyük fotoğrafının olduğu afişte 'Genç Kardeşim; Geleceğin ve Medeniyetin Şehrine Hoşgeldiniz' yazıyor. Afişin hemen yanındaki 'kırmızı uyarı levhası' da dikkat çekiyor. Levhada; 'Bu park Anadolu Üniversitesine aittir. Reklam, Afiş ve Pankart Asılması Yasaktır' yazıyor. Anlaşılan pankartı asanlar bu uyarı levhasını görmemiş. Veya 'biz iktidar partisiyiz' diye önemsememiş. Anadolu Üniversitesi personeli de koydukları yasağa rağmen asılan bu pankartı fark etmemiş. Bu pankartı CHP Tepebaşı İlçe Başkanlığı asmış olsaydı, eminim yine fark etmezlerdi(!) diye düşünüyorum(!)
-----------------------------------------
FOTO ŞAKA

AK Parti Odunpazarı İlçe Başkanı Volkan Doğan:
Dündar Abi, sen Büyükşehir ben Odunpazarı adayı olup, belediyeleri alırız.
AK Parti eski İl Başkanı Dündar Ünlü: Ağzın bal damlıyor Volkan.
AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı İbrahim Yılmaz Kaynarca: Niye kimse beni Tepebaşı adaylığı için düşünmüyor? Ben hem gencim ve dinamiğim. Üstelik başımda kel değil(!)
----------------------------------------------------
FIKRA
KOŞ ANNENİ GETİR!

Köylü oğlan ve babası büyük şehre ilk defa gelmişler. Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş renkli parlak duvarın ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş. Bu ne baba diye sormuş oğlan. Hayatında hiç asansör görmemiş baba. Bilemiyorum oğlum demiş. Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış. Duvarlar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış. Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24 yaşlarında incecik muhteşem bir kadın çıkmış. 'Oğlum' demiş adam kızdan gözlerini ayıramayarak, Koş koş anneni getir!.