Yıllarca önce Yalbı Sokakta, satırla doğranan 20'ye yakın genç fidanı gördüğümde nasıl afalladıysam,
Tepebaşı Belediyesi'nin düzenlediği Pişmiş Toprak Sempozyumu'nda üretilip şehre armağan edilmiş eserlerin kırılıp parçalandığında da öyle afalladım…
Ortası yok…
Eskişehir'e tekrar dönüp yaşamaya başladığım 2003 yılından bu tarafa beni böylesine afallatan ikinci olay budur…
Birinde gencecik fidanlar,
Diğerinde, bu şehri başka bir şehir yapan sanat eserleri…
Her ikisi de bu şehrin insanlarına emanet edilmiş…
Emanet yanlış kelime aslında, armağan edilmiş…
Yani kamunun malı olmuş…
Üstelik kırılan bu heykeller, birer sanat eseri…
Ne kadar tamir ederseniz edin, ne kadar onarırsanız onarın asla aynıları olmayacak…
Olamaz…
Eserin sahibi olan sanatçılar yapsa bile…

***

İki gündür, her şeyi bir tarafabırakmış, böyle bir şeyi yapan insanın yerine koymaya çalışıyorum kendimi…
Nasıl bir ruh halidir, nasıl bir akıl tutulmasıdır, anlamaya çalışıyorum…
Yalnızca öfke, yalnızca kin, yalnızca alkol böyle bir şey yapmanın gerekçesi olabilir mi?
Böyle bir şeyi yapabilecek insanı adlandırmayı düşündüm sonra…
Vandal mı?
Şehir düşmanı mı?
Vahşi mi?
Bir ara 'hayvan' diyesim geldi ama sonra hemen vazgeçtim…
Hiçbir hayvan böyle bir şey yapmaz…
Hayvan kendisini tehdit etmeyen hiçbir şeye durduk yerde saldırmaz…
Öyleyse, hiçbir insanı ya da hayvani içgüdüyle tanımlayamadığımız bu ruh hali nasıl bir şey acaba?
Bu işin failleri, muhtemelen mobese ve işyeri güvenlik kameraları görüntülerinden belirlenecek…
Muhtemelen yakalanacak…
Ve muhtemelen ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılacak…

***

Farkında mısınız,
Şiddet giderek artıyor…
İnsanlar kendi adaletlerini kendileri uygulamaya, eskisinden daha çok kalkışıyorlar…
Bazen bir hayvana, bazen insana, bazen de heykele, büste ya da farklı bir şehir mobilyasına…
Kimisi adalete olan güvenini yitirdiği için,
Kimisi de orta yerdeki kamusal zayıflıktan yararlanıp kendi adaletini tesis etmeye kalkışıyor…
Umalım da bu olay 'münferit' bir olay olmaktan öteye gitmesin…
Yoksa,
Dünyanın dört bir yanını cehenneme çeviren 'medeniyetler çatışmasını' biz kendi içimizde yaşamaya başlayacağız…
Abarttığımı mı düşünüyorsunuz?
'Bu saldırının,
Uygarlıkla, dünyaya bakışla, tahammül eşiğiyle ve özgürlükle ilintili olduğunu' anlamıyor musunuz?