Dört askerimizin şehit olduğunu öğrenince akşam haberlerinde…
Nasıl olacak, dedim, nasıl olacak bu böyle?
Sonu yok mu bunun?
Dört asker birden şehit!

***

Kim bilir daha kaç dört asker?
Öyle sessiz sedasız veriliyor ki artık şehit haberleri…
Televizyonun başından ayrılmadan haberleri takip ediyorsan ancak o zaman fark edebiliyorsun haberi.
Televizyon haberlerinden, yer alırsa gazetelerden öğreniyorsun; başka nereden öğreneceksin ki?
Onu da geriye kalan birkaç güvenilir gazeteden ve birkaç güvenilir televizyon kanalından…
Diğerleri?
Her şey bir garip oldu.
Hala penguenler!... Ne penguenlermiş ama!
Yahut da birkaç alkış.
Birkaç takla!
Perende!
Sonra?
Sonra yağlı ballı işler.
Sonra vur patlasın çal oynasın.
Sonra bol para…
Bol kazanç getiren işler.

***

E tabi çağımız işini iyi yapma…
İşini hakkıyla yapma…
İşini iyi bilme çağı değil!
'İşini bilme' çağı!
Yani gemisini yürüten kaptan!

***

Yaşadığımız çağ artık işini bilenlerin itibar gördüğü çağ olunca…
Uzay çağı muzay çağı, teknoloji çağı, Y kuşağı Z kuşağı hikaye yani.
İşini bilenler çağı, çağ…
Hak, hukuk, adalet, eğitim, liyakat hak getire.

***

Bakıyorsun bir şeyden çaktığı yok. Daha dünkü çocuk…
Acayip şeyler anlatıyor.
'Eee?'
'Müdür yardımcısı oldum!'
'Ne!'
'Müdür yardımcısı...'
'..ktir!'
'Vallahi abi!'
'Ne zaman?'
'Ohoo! Bir yıl oldu!'
'Kaç yıldır çalışıyorsun sen?'
'O önemli değil ki abi!'
Ne diyeceksin, 'e Müdür olsaydın,' diyorsun, 'niye yardımcılığa razı oldun?'
'O da olacak abi,' diyor.
Doğru söze ne denir!

***

Çocuk yaşta, günde altı kilometre, dere tepe, yağmur çamur yol yürüyerek…
Arkasından, cinnet getirtecek kadar kasvetli yatılı okullarda ki mahpushane gibidir yatılı okul…
Gece sabaha kadar çalışıp sabah üniversiteye derse giderek okuduk…
Okuduk, yokluk yoksulluk içinde. Okurken, derslerin değil, yoksulluğun, parasızlığın üstesinden gelmekti mesele. Çalışıp çabaladık; başardık. Hepsinin üstesinden geldik. Çok çalışarak. Sadece çok çalışarak…
Fakat... Fakat 'işini bilen'lerin üstesinden gelemedik, gelemiyoruz.
Her yerde bir haksızlık.
Ve her yerde bir 'işini bilen' çıkıyor karşımıza. En güvendiğimiz insanların içinden bile…
Sen istediğin kadar çalış çabala… İyi güzel, işini iyi yapıyorsun, işinde mükemmelsin ama…
Ama işini bilmiyorsun!
Keşke üniversitede bir de 'işini bilme' dersi olsaydı.
Bizde eksik olan bu işte.