Kendi ülkesinde esirdi Nazım Hikmet.
Onunki başka türlü esirlikti. Cehennemi bir esirlik...
Bizimki başka türlü...
***
On bir ay çalışırsın. Sonbahar geçer, kış geçer, ilkbahar geçer…
Kışın elektrik, doğalgaz, su faturası... Her ay biraz daha yükselir doğalgaz faturası. Yine de ısınamazsın bir türlü. Biz de tam bu sırada 'Sibirya Soğukları' diye, dondurucu soğuklar üzerine yazı yazarız. Yazın sıcaklar üzerine, kışın soğuklar üzerine.
***
İş yerindeki, bizi sinir eden insanlarla yaptığımız kısır çekişmelerle, boş öfkelenmelerle geçer kış.
Yahut da, kim kiminle ne yapmış, kim kime ne demiş dedikodularıyla...
'Ayşe, Fatma'ya demiş ki... O da ona öyle bir cevap vermiş ki...'
Kim işini kıvırıp bir sabah şef, şube müdürü, müdür yardımcısı yahut müdür oluvermiş... Nasıl olmuş…
Ve sonu gelmez dedikodular...
***
Sonunda yaz gelir. İzne ayrılırsınız, üç dört hafta.
Taşeron işçisi olarak yahut da özel bir iş yerinde çalışıyorsanız iznin bu kadarını koparmanız pek de kolay olmaz.
Çünkü…
'Verem olmak üretimi düşürür!'
İzin yapmak da üretimi düşürür!
***
İzne ayrılmaya, izne çıkmak da denir ama...
Çıkıp edeceğin yer evdir. Şöyle 'bakış görüş edecek', yüzünü asmayacak akrabadan biri varsa köyde, kasabada, şehirlerden birinde... Çoluğu çocuğu toplayıp çat kapı yaparsın.
Yoksa öyle bir yakının... İznin büyük bir süresini evde eşinle, çocuklarla hır gür içinde geçirirsin.
Kalan yedi gününü de deniz kenarında geçirirsin.
Bu yedi günün, yedi gündüz altı gece gibi hassas, kapitalist bir gece gündüz hesabı vardır.
Yedi günün yarım günü giderken, yarım günü de dönerken yolda geçer.
***
Bu bir haftalık tatile de eğer kışın biraz istikrarlı davranmışsan... Sağa sola borçlanmamışsan, açılıp saçılmamışsan gidebilirsin.
Asgari ücretle çalışıyorsan hiç şansın yok.
Ancak...
Onu ertele bunu ertele, ondan kıs bundan kıs... O zaman belki...
Bunu başarınca, cep telefonunu çıkarıp çıkarıp çektiğin selfieleri sosyal medya hesaplarında paylaşabilirsin göğsün kabara kabara.
Helal selfiedir onlar artık.
***
Yedi günlük tatilin altıncı günü sıkıntı basar.
Otelin parası ödenecek.
Kaçtı kişi başı?
Günlüğüne bu kadar para mı ödeyeceğiz şimdi biz buraya?
Ekstralar; bir iki bira, limonlu soda, su, hava cıva parası derken…
Vay anasını!
Hiç memnun kalmadım hizmetlerinden de. Muamele kötüydü abi!
Çatlayıncaya kadar yiyip içerken iyiydi ama...
Yazın yediğin hurmalar kışın kıçını tırmalar, diye boşuna dememişler...
***
Geliş yolundaki neşe kalmamıştır artık.
Tatilin ilk günündeki canım, cicim; aşkım, hayatımlar; çocuğun, torunun şımartılması bitmiştir.
İç savaşa devam...
Düşülür dönüş yoluna.
***
Biz hangi sınıftayız, bizimki nasıl bir hayat bilmiyorum.
Ama aynı gemideyiz.
Bütün yıl köpek gibi çalıştıktan sonra zoru zoruna bir haftalık tatile gidiyoruz Antalya tarafına...
Başka bir yere gidemeden otelle deniz arasında gidip gelmeler…
Ülkenin kuzeyinde, güneyinde, doğusunda, batısında görülüp gezilecek ne olduğunu bilmeden ölüp gideceğiz, hepimiz.
Kendi ülkemizde esiriz.