Bugünkü yazıma 'Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür' sözüyle başlamak istiyorum…

'İnsan belleği unutma özürlüdür…' ya da 'Toplum belleği zayıftır…' anlamlarına gelen bu özlü söz, sanki son günlerin Türkiye'sini anlatıyor.

Çünkü toplumca 'Cumhuriyet ve demokrasi belleğimiz' son zamanlarda öylesine mankurtlaştı ki… Tepemizde diktatörce tepinerek demokratik aklımızla alay edenlere karşı gıkımız çıkmıyor…

Sanki yaklaşık yüz yıldır o güzelim demokrasi değerleri için yüreği titreyen toplum biz değiliz…

'Barış belleğimiz' ise neredeyse tamamen yok oldu. Çünkü çoğumuz savaş ve terör vampirlerine döndük…

Son bir haftadır yaşadığım Ankara'da bir kez daha tanık oldum ki, 'Ankara artık Cumhuriyet Başkentliğini tamamen unutmak üzere…'

Gelin biz en iyisi Eskişehir'in güvenli ortamına sığınarak belleklerimizi tazelemeye çalışalım.

KENT BELLEĞİNİ CANLANDIRMA TOPLANTILARI

Bilindiği gibi, çağdaş kentsel yaşamın en önemli unsurlarından birisi de 'belleklerimizi, bilinçlerimizi ve umutlarımızı canlı tutabilmektir…'

Ben bu bağlamda Tepebaşı Belediyesi tarafından sürdürülmekte olan 'Kent Belleğini Canlandırma Toplantılarını' çok önemsiyorum.

Geçen hafta 'Bozkırın Ortasında Yükselen Kent' başlığı altında yapılan ve Prof. Dr. İhsan GÜNEŞ ile Doç. Dr. Kemal YAKUT'un konuşmacı oldukları söyleşi çok ilginçti.

Prof. Dr. Güneş, Eskişehir'de 1. Dünya Savaşı sonrasından Kurtuluş Savaşı sonrasına değin yaşanan özgün durumları sergiledi.

Doç. Dr. Yakut ise Eskişehir'in 19. Yüzyıl sonlarından 1950'lere uzanan süreçte geçirdiği sosyal, ekonomik ve siyasal durumları irdeledi.

Kemal Hoca'nın şu cümlesi bu güzel söyleşiyi çok güzel özetliyor: ' Eskişehir, Cumhuriyetin ilk yıllarından beri Atatürk devrimlerine sahip çıkan bir kent olmuştur…'

Bence katılınılası ve ders çıkarılası bir toplantıydı.

Tepebaşı Belediyesi'nin Kent Belleğini Canlandırma Toplantıları'nın daha katılımlı ve daha kaliteli olarak sürmesi dileğiyle iki öneri sunmak istiyorum:

Birincisi, bu toplantılar akşamın dar vakti olan saat 19.00'da değil, insanların daha yoğun katılabileceği uygun saatlerde yapılmalıdır.

İkincisi, bu toplantılarda konuşulanlar 'Söz uçar, yazı kalır' gerçeği doğrultusunda 'yazılı belge' haline getirilmelidir.

KENT TARİHİ YAZMANIN ÖNEMİ

Anımsanacağı gibi geçtiğimiz günlerde Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal YAKUT'un 'Modern Eskişehir'in Doğuşu (1923- 1938)' isimli kitabı çıktı.

Kemal YAKUT kardeşimizin uzun süredir titizlikle hazırlamakta olduğunu bildiğim bu kitap 'kent tarih yazımı' ve Eskişehir tarihi açısından çok büyük önem taşıyor.

Öncelikle bu kitabın Eskişehir'in yakın tarihi açısından çok güvenilir bir başvuru kitabı olduğunu vurgulamak istiyorum.

Ayrıca bence çağdaş demokrasinin yerel yönetimlere doğru yöneldiği günümüz dünyasında, kentlerin tarihinin sağlıklı bir biçimde irdelenmesinin demokrasi kültürünün gelişmesine de çok büyük katkıları olacaktır.

Ancak yine Kemal Hoca'nın vurguladığı gibi, 'Türkiye tarihçiliğinde yerel (kent) düzeyinde bu ilişkiyi ele alan çalışmaların sayısı çok kısıtlıdır…'

Ayrıca ülkemizde kent tarihi yazımı için önemli olan 'arşiv, yazılı kaynak, süreli yayın' gibi kaynaklar da çok kısıtlıdır.

Ülkemizde son yıllarda 'düşünce özgürlüğü ve akademik özgürlük' alanlarında artan baskılar da sorunun başka bir boyutudur.

Böylesine zor koşullar altında ortaya çok nitelikli bir ürün çıkaran Doç. Dr. Kemal YAKUT'u ve bu kitabın ortaya çıkmasına katkı veren Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet ATAÇ'ı yürekten kutluyorum.

'ESKİŞEHİR KENT BELLEĞİ MÜZESİ'

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2012 yılında açılan 'Eskişehir Kent Belleği Müzesi', kent belleğini canlı tutabilmek açısında çok büyük önem taşıyor.

Bilindiği gibi Eskişehir Kent Belleği Müzesi, 'Tarih, Kültür Mirası, Etnik Kültür, Eğitim, Sanat, Spor, Ekonomi, Genetik Miras, Benim Eskişehirim' olmak üzere 9 bölümden oluşuyor.

Görsel belgelerle donatılmış olan bu bölümler ayrıca toplam 97 röportajdan oluşan 'sözlü tarih' arşiviyle zenginleştirilmiş. Ziyaretçiler bu arşive kulaklık kullanarak dokunmatik ekranlardan ulaşabiliyor.

Eskişehir Kent Belleği Müzesi, bünyesinde bulunan 1300'e yakın yazılı ve görsel belgeyi barındıran arşiviyle ve her geçen gün gelişmeye açık kütüphanesiyle araştırma ve inceleme yapmak isteyenlere de hizmet vermeye hazır.

Kent belleği müzelerinin temel özelliği 'yaşayan müze' olmalarıdır. Yani kent belleğinin sürekli yenilenmesi ve zenginleştirilmesi gerekir.

Bu konuda da görevler sadece kent yöneticilerine değil, başta ilgili meslek kuruluşları ve STK'lar olmak üzere tüm kenttaşlara düşüyor.

Bilinen bir gerçeği anımsatarak bu yazıyı bitirmek istiyorum. 'bellek yitimi' ya da 'bellek zayıflığı' durumu bir insanın yaşamını nasıl allak bullak ediyorsa, belleğini güçlendirmeyen toplumların yaşamları da karmakarışık olmaya mahkûmdur.

Ayrıca merkezi yönetimin aşırı olarak güçlendiği otoriter rejimlerde çoğu zaman yöresel/ kentsel bellek verileri geri planda kalmakta ve dolayısıyla'kent belleği' zayıf düşmektedir.

İşte bu nedenle son yıllarda çağdaş demokrasilerde yerel yönetimlere önemli yetkiler ve sorumluluklar yüklenmektedir.

'Evrensel demokrasi ve hukuk ilkelerinin yok edildiği ve baştaki iktidarın meşruiyetini yitirdiği toplumlarda(!)' ise demokrasi belleğinin canlı tutulabilmesi için başta seçilmiş belediyeler olmak üzere tüm duyarlı yurttaşlar daha azimli ve daha kararlı olmak durumundadırlar.

Sağlıkla, sevgiyle ve dostlukla…