Batı'nın 'vicdan temizleme'siyle inşa edilen İsrail Devleti'nin başkenti Tel Aviv'dir.
Tam elli yıl önce Kudüs'ün tamamını ele geçiren İsrail, Kudüs'ü başkent ilan etmişti.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu 37 yıl önce bu kararı reddetmiş, bu nedenle tüm büyükelçilikler Tel Aviv'de kalmıştı.
Çünkü Kudüs, İslam'ın 'Mescid-i Aksa'sını, Hıristiyan'ın 'Kıyamet Kilisesi'ni, Yahudi'nin 'Ağlama Duvarı'nı içinde barındıran,
Üç semavi din için de kutsal bir kenttir.

***

Birkaç gün önce ne konuşuyorduk, şimdi gündem ne?
İstifalar, Cennet kağıtları, Sarraf Davası, Man Adası, Lozan güncellemesi falan derken,
Kendimizi İslamiyet, Hıristiyanlık ve Yahudilik için kutsal olan bir şehirde, 'Kudüs Krizi'nin içinde bulduk.

***

Soğuk savaş sonrasında (rakipsizlikten) sıkışan kapitalizm, adını 'küresellik' gibi sempatik bir ifadeye devşirip kendine yeni çarşılar oluştururken;
'Popülist, dikta özentili liderler'in birer birer siyaset sahnesine yerleştiği,
Bu liderlerin marifetlerini (!) pervasızca sergilediği,
Bir zaman diliminden geçiyoruz.
İktidara gelinceye kadar her türlü hukuksuzluğa, etik olmayan işbirliklerine, yalana, ikiyüzlülüğe kucak açan bu çağdaş (!) liderler,
İktidarı ele geçirdikten sonra gerek yargı, gerek basın, gerekse kamu vicdanında yaptıklarını örtbas edebilmek, peşlerine takılan geçmişlerinden kurtulabilmek, yükselen tepkileri bastırabilmek için;
Toplumun dikkatini dağıtacak 'sanal düşman yaratmak'tan, insanlığın geleceğine kibrit çalmaktan;
Her sıkıştıklarında, ağızları açık bırakacak uygulamaların altına imza atmaktan çekinmiyorlar.
Öfke ve kinin resmine benzeyen,
14 saniyelik, uzun ve kocaman imzalar..!

***

Bu kriterlerin liste başı, ABD Başkanı Trump;
ABD yargısı ve basın, geçmiş nanelerini araştırmaya başlayıp da, başı belaya girince -tüm otoriter liderler gibi- kendi halkına yeni bir 'cambaza bak' hedefi belirledi.
Birleşmiş Milletlerin kararına, üç dinin hassasiyetine rağmen; Ortadoğu'daki öfkenin yarattığı strese aldırmadan,
ABD tarafından 1995'ten beri imtina edilerek onaylanmayan kararı, 'ABD Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı'nı onayladı. Böylece,
'Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı.'
Trump bilerek ve isteyerek Ortadoğu'nun göbeğine bir bomba bıraktı.

***

Bu iş en çok, yolsuzluk soruşturmalarıyla başı belada olan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun işine geldi.
Trump da, Netanyahu da; 'Kudüs Krizi'nden nemalanarak haklarındaki iddiaları unutturacak bir düşman yaratmış oldular.
Batı devletleri tepki gösterdi. ABD'de ve İsrail'de, kendi halklarından bile tepkiler geldi. Öngörüldüğü üzere tüm İslam ülkeleri ve diğer ülkelerdeki Müslümanlar bu kararı eylemlerle protesto ediyorlar.
Ortam öylesine gerildi ki, insanlar bir kıvılcımla patlayabilecek barut fıçısı haline geldi.
'Olayların gelişimi bundan sonra nereye evrilir?' sorusunun cevabını tahmin etmek bile içimi ürpertmeye yetiyor.

***

Cılız Arap tepkilerinin yanında, Türkiye'de en üst makamdan 'kırmızı çizgili bir tepki' yükseldi. Sayın Cumhurbaşkanı:
'Ey Trump, ne yapmak istiyorsun?' diye sordu.
'Siyasi liderler karıştırmak için değil, barıştırmak için vardır!' diye uyardı.
Bu söze katılmamak mümkün mü?
Kudüs krizinden ders alınıp da,
Kutsal olanın siyasallaştırılmasından,
Siyasi olanın kutsallaştırılmasından vazgeçilecekse;
İçte ve dışta; herkes için, her yerde geçerli olacaksa;
Alkışlarım bile!