Yaşamın sürekliliğini sağlayan bilgi, düşünce ve becerilerin kuşaktan kuşağa aktarılmasıyla oluşan,
İnsandaki çevreye, evrene, kendine egemen olabilme birikimidir kültür.
Her kültür kendi coğrafyasında biçimlenir.
Göç yoluyla başka coğrafyanın kültürüyle karşılaşanlar, elbisesi çıkarılmak istenen genç kız gibi hisseder kendini. Karşı bir dirençle kendisine kucak açanlara da, kendi elbisesini giydirmek ister.
İşte o zaman sosyal bir hastalık baş gösterir toplumda:
'Kültürel stres!'
***
Tamamına yakını Müslüman ülkelerden gelen 4 milyona yakın göçmen yaşıyor ülkemizde.
Din adına kan döken dindaşlarından,
Savaştan, ölümden, yoksulluktan, açlıktan kaçıyorlar.
Nedense, İslami kurallarla inşa olmuş ülkeleri değil de; eleştirdikleri laik ülkeleri, şiddetle düşman oldukları Hıristiyan ülkeleri tercih ediyorlar.
Yeni yaşamlarında ayakta kalmak zorundalar ve stres içindeler.
Daha iyi bir yaşam için,
Daha iyi bir gelecek için,
Doğup büyüdükleri, karınlarını doyurdukları toprakları terk edip bilinmezliklere yelken açmışlar.
Kendi coğrafyalarının inançlarını, önyargılarını, kültürlerini de yanlarına alarak…
***
Medyadan izliyoruz.
Mersin'de gece yarısı, sokakta nargile keyfi yapan Suriyeliler, erken işe gideceği için kendilerini uyaran genci bıçaklayarak öldürmüş.
Sultangazi'de laf atma yüzünden Afgan ve Suriyelilerle, mahalleli arasında çıkan çatışmada bir genç yaşamını yitirmiş.
Sadece bir günde duyduklarımız bunlar. Her gün ülkenin değişik yörelerinde yerel halkla göçmen gruplar arasında kan dökmeye varan anlaşmalıklar, çatışmalar yaşanıyor.
Farklı bir kültürün içinden çıkıp hayatımızın ortasına yerleşenlerle 'ortak yaşam' sorunu dağ gibi ortada dururken,
Gelecekten endişe duymamak mümkün mü?
***
Atatürk'ün gösterdiği yolda ilerleyen, onun kurduğu laik ve sosyal devlette yaşayıp çağdaşlaşma arzusuyla yoğrulan insanımız;
Göçmenlerin terk ettikleri topraklara savaşmaya gönderdiğimiz kendi çocuklarımızın, neden şehit verildiğini sorgulayamadan,
Göçmenlerin cinsel obje, ucuz işçi, mafyatik kaba kuvvet, siyasi oy deposu görülerek istismar edilebileceklerini düşünemeden,
Yanlarında taşıdıkları kültürleriyle, çatışmalara ve değerlerimizde aşınmalara neden olabileceklerini anlayamadan,
Göçmenlere kucak açmış iyi niyetiyle.
İnanç uğruna, insanlık uğruna…
***
Görülen o ki, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!
Eğer göç dalgası kontrol edilebilseydi,
Göçmenlere adam gibi bir uyum programı uygulanabilseydi,
Kültürleri harmanlayabilecek, yenilik taşıyıcısı liyakatli uzmanlarımız olsaydı,
Ülkemizin içinden geçtiği sosyo-kültürel değişim sürecinin sonucunun sağlıklı olacağına inanırdık belki!
Ya şimdi…?
***
Yaşadığınız çevrede her an bir göçmenle karşılaşmanız mümkün.
O anda kafanızdan geçenleri samimiyetle itiraf edin kendinize.
Sonra da insanlık terazisinde ölçün düşüncelerinizi.
Teşhis belli!
'Kültürel stres yaşıyoruz.'