'Yazıp yazıp silmek' deyimine rastlamışsınızdır.
Sosyal medya kullanımıyla yaygınlaştı.
Eski zamanların 'lafı dokuz boğumdan geçirmek' deyimi gibi.
'Yazıp yazıp silmek' dediğinde,
Sarsıntı yaratan, ağır haksızlık hissi veren durumlarda,
Diline, kalemine gelen sözcükleri hemen kullanmadan, kendine 'bir dur' demiş oluyor insan.
Maksadı aşmamak, bilmeyerek hata yapmamayı amaçlıyor.
Etkisi kitlesel nitelikteki,
Yanlışlık ve haksızlıklara daha uygun, ölçülü kelimeler aranıyor ki,
Hiç kimseyi incitmesin,
Aynı zamanda da meram anlatabilsin.
Çetin bir denge anlayacağınız.
***
Yazısına böyle başlamış yazarımız.
Hasbelkader bir köşesi olup da lafı eveleyip geveleyenleri eleştiriyor.
Eh be Çiğdem!
Hangi ülkede, hangi zamanda yaşıyorsun?
Kolay mı dikine dikine, diline geldiği gibi yazmak?
Bak çevremizde yaşananlara..!
Adamlar propaganda sürecinde medyanın, taraflara eşit süre tanımasına gerek olmadığına karar verdi.
İsteyen, istediği propagandayı, istediği kadar yayınlayabilecek. İstemediğine hiç yer vermeyebilecek.
Şimdi basın-medya havuzuna bir bak!
Kaçı 'evetçiler'e, kaçı 'hayırcılar'a ağırlık verir sence?
***
Kanal D, hayır oyu vereceğini programında değil, sosyal medyada kişisel hesabından paylaşan İrfan Değirmenci'nin işine son vermedi mi? Posta'dan Hakan Çelenk'e ne oldu?
Hürriyet Gazetesi Orhan Pamuk'un hayır oyu vereceğini açıkladığı röportajını çöpe atmadı mı?
İktidar karşıtı kaç televizyon, kaç gazete kapatıldı? Kapatmak amacıyla kaç tanesinin daha peşindeler acaba?
Kaç gazeteci, yazar, akademisyen, sanatçı, öğretmen, programcı işinden oldu?
O kadar çok ki,
Sayamıyoruz bile!
***
Terör endişesiyle kendi illerinde toplantı ve miting yasağı getiren mülki amirler, Cumhurbaşkanı ve Başbakan için 'devlet işidir' diye yasaklarını geçici olarak kaldırmıyor mu?
Devlet işi (açılış) diye maskelenen bu toplantılarda siyasi propaganda yapılmıyor mu?
Nedense meydanlar muhalefete kapalı; çünkü terör riski var. (!)
Cumhuriyet Gazetesi'nden şüpheli olarak on kişiyi içeri tıkan, iddianameyi bir türlü hazırlamayan savcı, 'Selam Tevhid Davası'nde sanık olarak (dikkat edin, şüpheli değil, sanık olarak) ifade vermiyor mu?
Demirel'in meşhur söylemiyle 'anamızı öpen kadı',
Böyle adaletin neresinden tutulur?
***
Nedense 'hayır' diye fikrini açıklayanlar tarafsızlıklarını yitiriyorlar da, 'evet' diyenler fikir özgürlüğüne giriyor.
Misket çalanın tutuklandığı, devleti dolandıranların sırtının sıvazlandığı günler yaşıyoruz.
Bu nedenle,
Lafı dokuz boğumdan geçiriyoruz.
Hele bir de başkanlık hayalleri gerçekleşirse;
Boğumlara gerek kalmayacak.
Sıkıysa yaz o zaman!