Asla geri adım atmayın.
Boyun eğmeyin, yıkın engelleri, hakkınızı arayın.
Bir önceki makalemde, içinizdeki korkuyu yenmeniz için mobingle ilgili yazdığım cümleler.
'Bunu söylemek kolayda, siz yapabilir misiniz?' Okurlarımdan birisinin, bana dönüşü bu cümlelerle oldu.
Değerli okurum, mobbing baskısı bende gördüm ve benim gibi birçok insanda görüyor. Kimi haklarını arıyor. Kimi sessizce istifasını edip gidiyor. Kimi de baskıya rağmen işine devam ediyor ve psikolojik olarak zarar görüyor.
'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır'
Benimkisi roman olacak tarzda, burada kısaca alacağım.
Kendime de değil, çalışma arkadaşlarıma yapılan haksızlık sebebiyle, yanlış uygulamalara değinince, sen misin gören!
Yöneticiler tarafından, mobbing baskısı gördüm.
Tehditler peş peşe sıralandı.
Hadlerini aşıp, iftira bile atarız dediler.
İftira atmak o kadar kolay değildir. Amaç sizi korkutup, susmanızı sağlamaktır.
Bunu yazılı olarak yaparlarsa, onlara karşı maddi manevi haklarınız doğar. Sözlü olsa bile şahitlerinizin olması yeterli.
Uzunca bir süre mükemmel çalışıyorsun diyenler, zekisin diye övgüyle bahsedenler, hatta ödül verenler. Bir hafta içinde üç defa savunmanızı istiyorlarsa, toptan hepsi zır cahildirler. Onlarla kolayca baş edebilirsiniz.

***

İlk olarak 170 mobbing hattını aradım. Denetim bir gün sonra gelmiş, işe gittiğimde, hepsinin suratı kül gibiydi.
Panik yapıp ilk işleri, beni faklı bir birime atmak oldu. Tek amaçları benden kurtulmaktı.
Dava açmak için, Avukatla görüştüm.
Bana 'Aman ha büyük firma, onlara bulaşma dedi' bunu söyleyen maalesef kadın avukattı
Kendisi daha önce çalıştığı işyerinde bir şeyleri görmemezlikten gelmediği için baskı görmüş.
Eski işvereni kendisiyle bayağı uğraşmış. Erkek yöneticilerden nefret ediyordu fakat güçlerini de benimsemişti. Dışardan bakıldığında sinmiş, yılmış bir tablo çiziyordu.
Özellikle onu tekrar cesaretlendirmek için, kendi avukatıma gitmedim. Bu davaya sizin bakmanızı istiyorum dedim.
'Biz' dedi 'Daha önce işle ilgili dava almadık.'
'İyi ya işte şimdi alacaksınız,' dedim.
Karşı taraftan gelen her iddiaya karşı, panikliyor ve ne yapacağız diye ağlamaklı bir yüz ifadesiyle kalıyordu.
Önce Avukatımı yatıştırıp, karşı tarafın iddialarına cevap yazıp avukatıma veriyordum.
Gel zaman git zaman davayı kazandım.
Bu olay o işyerinde mobing gören herkesi cesaretlendirdi. Herkes gördüğü haksızlık sebebiyle peş peşe dava açıyor ve kazanıyordu. Tabi peş peşe cesaret zinciri, haksızlık yapan yöneticileri işinden etti.
istiklal marşımız 'korkma' diye başlar.
KORKMA! Devamı gelir.

***

Eduardo Galeano'nun kitabı 'Kadınlar'
Sömürgecilere
Diktatörlere
Maçolara karşı direnişin öncüsü kadınları anlatıyor.
Direnişin içinde gülen, dans eden, şarkı söyleyen kadınlar.
Ne kadar güçlü ki direnişte bile dans edip, şarkı söyleyebiliyorlar.
5 kadının dikdatörlüğü devirmesine ne dersiniz?
Beş kadın, Bolivya'da diktatörlüğü deviriyor.
Dolitilla adlı bir kadın, Catavi kalay madeninde çalışıyordu ve yönetimden rahatsızdı.
Arkadaşlarına iş çıkışı şunları söyledi:
Baş düşmanımız hangisi?
Askeri diktatörlük mü?
Bolivya burjuvazisi mi?
Emperyalizm mi?
Hayır, yoldaşlar. Size sadece şunu söylemek istiyorum: Bizim baş düşmanımız korkudur.
Onu içimizde taşıyoruz.' İçlerindeki düşmanı yenmek için harekete geçmeleri gerektiğini anlattı ve peşine takılan beş kadın, yirmi kadar çocukla başkent La Paz'a gitti.
Beş kadın, Noel günü açlık grevine başladı. Kimse onlara inanmadı, güzel bir şaka dediler; hatta alay ettiler: 'Beş kadın diktatörlüğü devirecekmiş!'
Onlara ilk katılan bir papazdı. Papaz Luis Espinal... Kısa zamanda açlık grevine katılanların sayısı bin beş yüzü buldu.
Suyu hindi eti, tuzu pirzola sayıyorlardı. En büyük besinleri kahkahalarıydı.
Çok kısa zamanda insanlar sokaklara sığmaz oldu. Yükselen muhalefetin önüne geçmenin imkanı yoktu. Beş kadın diktatörlüğü devirdi.
Havanda su dövmek, halkı küçümsemek yerine halkının muhalefet duygularını harekete geçiren, içlerindeki korkuyu yenen bu beş kadın, ülkelerinin çehresini değiştirdi, geleceğine ışık tuttu.