Sevgili okurlar; Maalesef İslam Beldesi olarak bilinen Mısır'da suçları askeri darbeye karşı gelmek olan birçok Mısır vatandaşı (ihvanımüslimin) Müslüman kardeşler teşkilatı yıllardır vatanları için mücadele eden bu teşkilata üye yüzlerce kişi idama mahkûm edildi.
Biz Türk milleti olarak 57. İslam ülkesi arasında tek demokrasiyi uygulayan ülke olarak, ne kadar övünsek azdır.
Aslına bakarsanız İslam dininde insan öldürme olayı yoktur. Hele şimdi birde İslam adına hareket edenmiş gibi gözüken eli kanlı IŞİD çıktı insanları sırf mezhep inancından katledip geçiyorlar, bunların yaptıklarının İslam dininde yeri idamdır.
Mısırdaki olaya gelince zaten firavun neslinden geldiği söylenen (firavun tarihte Allah'a ortaklık koşan müşrik) sisi isimli firavun torunu suçsuz insanları tutup sözde yargılıyor ve sonunda da İDAM cezasıyla cezalandırıyor.
Ne yazık ki, bu idam kararına bir de kılıf uydurmak için sözde müftüden fetva alıyor.
Makamında oturup, hiçbir şeyden haberi olmayan iktidarın piyonu bir müftü bir suçlunun idama mahkum olup, olmadığını acaba nasıl tespit eder, önüne liste uzatılıyor, oda zaten karşı çıkma olanağı yok ve şansıda yok. Kararı imzalayıp bitiriyor.
Sisi denen hainde bak sadece mahkeme değil, dinde buna cevaz (olur) veriyor o halde bizim bunları idam etmemizde bir sakınca yoktur diye bu katliama kılıf hazırlıyor.
Zannederim Osmanlı döneminde de ya Kanunu ya da Yavuz'da böyle bir uygulama olduğu rivayet edilir.
Ama onlar şahıs olarak kendi icatlarıyla ilgili konularda etraflıca şeyhül-islama danışır, kararını öyle verir ve daha sonra vasiyeti üzerinde, şeyhül-islamın verdiği fetvaları vefat halinde toplayarak mezarına koyun diye söylemiştir.
İkisi arasında çok fark var, birisi topluca idam için sözde olur istiyor, diğeri ise kendi verdiği kararların (fetvayı aldıktan sonra) doğru olup olmadığına bakarak öyle kararlaştırıyor.
Mısır'da idam kararı verilen çoğu kişiler, kendilerinin ne ile suçlandığını dahi bilmiyorlar.
Mesela bizde gerek Balyoz'da gerekse Ergenekon'da cezaya çarptırılan bir çok kişinin bırakın suçunu ismini bile İstanbul Müftüsü veya Ankara Müftüsü bilmez.
İslam dinine bundan daha büyük bir iftira ve karalama olamaz.
Batı medeniyetleri dediğimiz rejimler, İslam alemindeki bu kargaşa ve hukuksuzluğu kendilerine baz alarak islamafobi denilen İslam düşmanlığını adeta körüklüyor.
Dünya yüzünde 3-5 günlük saltanat için İslam dini gibi cihan-şumül bir dini alet ederek, saltanat süren bu tür insanların akıbetleri ise çok kötü oluyor.
Bilindiği gibi TANRILIK iddiasında bulunan Mısırlı firavunun akıbeti burun deliğinden giren bir sinek sebebiyle.
Başına balyozla vura vura kendini öldürttü. Bu zamanın firavununda akıbeti ondan pek farklı olmasa gerek.
Güzel Türkiye'mizdeki bu demokrasiye şükredip, sevinmekten başka çaremiz yoktur.
Yüce yaradan hiçbir zaman Türk milletini o durumlara düşürmesin.